Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2012/20285 E. 2013/11767 K. 28.05.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/20285
KARAR NO : 2013/11767
KARAR TARİHİ : 28.05.2013

Mahkemesi :İş Mahkemesi

KARAR

Davacı, 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalılığının tespitine karar verilmesini istemektedir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde ,davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Somut olay incelendiğinde; davacı 31.12.2005 tarihinde 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılığını terk ettiğini, 01.05.2006 tarihinde 506 sayılı Yasa kapsamında çalışmaya başladığı ve çalışmasının fasılalı olarak devam ettiği, davalı Kurumun 03.01.1998-31.12.2005 tarihleri arasında vergi mükellefi olduğu, Kurum tarafından ve 506 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığını geçersiz saydığı izahla, bu dönemdeki 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılığın iptali ile SSK kapsamındaki sigortalılığının geçerli sayılması gerektiğinin tespitini istediği, mahkemece, istem gibi davanın kabulüne karar verildiği görülmüştür.
Dosya kapsamına göre, davacının, 506 sayılı Yasa kapsamında, 1973/3 döneminde, zorunlu sigortalılığının başladığı fasılalı olarak devam ettiği, 30.04.1994-28.02.1997 tarihleri arasında isteğe bağlı sigortalığının bulunduğu, 01.05.2006 tarihinde zorunlu sigortalılığının başladığı ve halen devam ettiği, diğer taraftan, 03.01.1998 – 31.12.2005 tarihleri arasında, 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu sigortalılığının bulunduğu, davalı Kurum tarafınından 01.05.2006 -30.12.2008 tarihleri arasında yeniden 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu sigortalı olarak kabul edildiği, 05.03.1998-01.02.2006 tarihleri arasında oda kaydı, 26.02.1998-30.01.2006 tarihleri arasında sicil kaydı bulunduğu ve en son prim ödemesinin 28.11.2003 tarihinde yapıldığı görülmüştür.
Bu tür sigortalı hizmetlerin saptanmasına ilişkin davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. 506 sayılı Kanunun 2’nci maddesinde, hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların sigortalı sayılacağı, 3’üncü maddesinde, kanunla kurulu
emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların veya herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların sigortalı sayılmayacağı belirtilmiş; 1479 sayılı Kanunun 02.08.2003 günü yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunun 14’üncü maddesiyle değişik 24’üncü maddesinde, kanunla ve kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulu sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar ile gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkâr Sicili ile birlikte kanunlu kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıtlı olanların zorunlu sigortalı kabul edileceği, sözü edilen diğer sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödeyenlerin sigortalı sayılmayacağı açıklanmıştır. Sosyal Güvenlik Hukukumuzda, “sosyal sigortalarda çokluk”, bir başka anlatımla bireylere olabildiğince sosyal sigorta hakkı tanıma, “yararlanmada ve yükümlülükte teklik” ilkesi egemendir. Buna göre, aynı tarihlerde farklı sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında bulunulamaz ve çifte sigortalılık olarak adlandırılan bu statü, kanun hükümleriyle engellenmiştir. Belirtilmelidir ki, anılan düzenlemelerde yer alan “emekli sandıklarına aidat ödemekte olanlar” ibareleri, “başka sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olanlar” şeklinde anlaşılmalı, “sosyal güvenlik kuruluşları” ibarelerinin de aynı zamanda “sosyal güvenlik kanunları” terimlerini içerdiği kabul edilmelidir.
Diğer taraftan; 1479 sayılı Kanuna, 01.04.2006 günü yürürlüğe giren 5458 sayılı Kanunun 13’üncü maddesiyle eklenen Ek 19’uncu maddede; bu Kanun ve 2926 sayılı Kanuna göre kayıt ve tescili yapıldığı halde, beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalıların bu sürelere ilişkin prim borçlarının Kurumca yapılacak bildirimde belirtilen süre içerisinde ödenmemesi durumunda daha önce prim ödemesi bulunan sigortalının ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalının ise, tescil tarihi itibarıyla sigortalılığının durdurulacağı, prim borcunun ait olduğu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirilmeyeceği ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmeyeceği açıklanmış; 5458 sayılı Kanunun 14’üncü maddesiyle eklenen geçici 26’ncı maddede de; bu Kanun ve 2926 sayılı Kanuna göre kayıt ve tescili yapıldığı halde, 31.03.2005 günü itibarıyla beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalılar veya hak sahiplerinden bu sürelere ilişkin prim borçlarını yeniden yapılandırma isteminde bulunmayanlar veya yeniden yapılandırma talebinde bulunmalarına karşın yapılandırma haklarını kaybedenler hakkında Ek 19’uncu madde hükmünün uygulanacağı belirtilmiştir.Ne var ki ; Ek 19’uncu madde hükmünün uygulanabilirliği 01.10.2008 tarihi itibariyle sınırlıdır.
Öte yandan, çakışan sigortalılık konusunda; 5510 sayılı Yasanın 53 üncü maddesinde, 13.02.2011 tarihli 6111 sayılı Kanunun 33 üncü maddesiyle yapılan
değişiklik ile, 53 üncü madde “Sigortalının 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır…” şeklinde değiştirilmiş ise de; 6111 sayılı Kanunun yürürlüğe dair 215/b. maddesindeki, “…33… maddesi yayımı (25.02.2011) takip eden ayın birinci günü (01.3.2011)yürürlüğe girer.” düzenlemesi ile, “Kanunun 53 üncü maddesinin birinci fıkrasında bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla yapılan değişiklikler, bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten öncesi için uygulanmaz.” şeklindeki aynı yasanın geçici 33 üncü maddesinde yer alan hükmü gereğince, değişiklikten önceki fıkrada yer alan “Sigortalının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılır.” hükmünün 01.10.2008-30.10.2008 tarihleri arasında uygulanacağı gözetilmesi gerekmektedir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar doğrultusunda, uyuşmazlık konusu olan 01.05.2006 -30.12.2008 tarihleri arasında, 1479 sayılı Yasa ve 5510 sayılı Yasanın 53. maddesi kapsamında davacının kendi nam ve hesabına yaptığı bağımsız bir çalışma bulunup bulunmadığı olgusu titizlikle araştırılmalı ve açıklığa kavuşturulmalı, her iki çalışmanın varlığı halinde ise, sigortalılığın durdurulmasının mümkün olup olmadığı araştırılıp belirlenmeli, aksi takdirde, aynı döneme rastlayan gerçek ve fiili sigortalı çalışmalardan hangisinin sigortalının hayatında fiilen ve ekonomik olarak baskın çalışma olduğu yani emek ve mesainin ağırlıklı olarak hangi çalışmaya tahsis edildiği ve ekonomik yönden geçimin hangi çalışmadan sağlandığı yöntemince araştırılıp, toplanan ve toplanacak delillerin sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 28.05.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.