Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2012/18743 E. 2013/11484 K. 24.05.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/18743
KARAR NO : 2013/11484
KARAR TARİHİ : 24.05.2013

Mahkemesi :İş Mahkemesi

KARAR

Davacı vekili, davacının amcası olan …, davacının kimlik bilgilerini kullanarak muhtarlık vasıtasıyla kayıp belgesi ve kendi fotoğrafını yapıştırıp davacı … gibi kimlik çıkartığını, Bursa’da şirket kurduğunu, 1999/4212 takip dosyasında çıkarılan ödeme emirlerinin sahte adrese tebliğ yapılarak takiplerin kesinleştiğini belirterek, borçlu olmadığının tesipitine, davacının maaşında bu borç nedeniyle yapılan hacizlerin faizi ile birlikte istirdatına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde, davacının borçlu olmadığının ve söz konusu takip dosyası üzerinden davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali gerektiğinin tespitine, söz konusu takip nedeni ile 2103837393 SGK tahsis numaralı davacının emekli maaşından yapılan kesintilerin davacıya yasal faizi ile birlikte iadesi gerektiğinin ve kesintilerin durdurulması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
5510 sayılı Kanun m.88 hükmüne göre; Kurumun süresinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun hükümleri uygulanır. 6183 sayılı AATUHK m.58 uyarınca, Kurum alacakları yönünden tebliğ edilen ödeme emrine karşı açılacak davalar (7) günlük hak düşürücü süreye tâbidir. 6183 sayılı Kanun uyarınca yapılan takip nedeniyle; borçlu olmadığının tespitine ve takibin iptaline yönelik dava menfi tespit niteliğindedir. Maddede belirtildiği gibi, “böyle bir borcun olmadığı”, “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” yönündeki iddialar dışında yeni ve ayrı bir itiraz nedeni ileri sürülemez. Ayrıca İİK m.72 hükmüne benzer bir düzenlemeye 6183 sayılı Kanunda yer verilmediğinden (7) günlük hak düşürücü süreyi geçiren borçlunun, sonradan menfi tespit davası açma olanağı bulunmamaktadır. Kanun koyucu, tahsili istenen alacağın kamusal nitelikte ve imtiyazlı oluşu nedeniyle; sürüncemede kalmaması, hızlı tahsil edilebilmesi için
takibin kesinleşmesinden sonra, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılması yönünde herhangi bir hüküm öngörmemiştir. Bu durumda takibin itiraz edilmeden veya dava açılmadan kesinleşmesi; yahut itirazın veya davanın hak düşürücü sürenin geçirilmesi ile reddine karar verilmesi hallerinde; kamu alacağı borçlusunun menfi tespit veya geri alım (istirdat) davası açabilmesi olanaksızdır. Ancak koşulları oluştuğu ve kanıtlandığı takdirde 5510 sayılı Kanun m.89 hükmüne dayalı olarak, açılacak dava ile ödenen primlerin, Kurumdan geri istenmesi mümkündür.
Dosya içerisinde bulunan … Asliye Ceza Mahkemesinin … E. 2010/213 K. sayılı dosyasında; sanık … hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan dava açıldığı mahkemece, sanık … amcası olan müşteki …’ın kimliğini kullanarak kurmuş olduğu şirketle ilgili son işlemi 26.08.1998 tarihinde yaptığı gerekçesiyle, zamanaşımı nedeniyle davanın ortdan kaldırılmasına karar verildiği, ancak, esasa ilişkin bir araştırma yapılmadığı anlaşılmıştır.
İncelenen dosyada; …’a ait haciz belgesinde tebliğ şekli olarak ilanen yapıldığı, fotokopisi sunulan ancak okunaklı olmayan tebliğ alındı belgesinde … diye birine elden tebliğ edilidiğinin belirtildiği fakat isim ve tarihin okunamadığı, tebliğ edilmeye çalışılan adresin… adresi olduğu anlaşılmıştır.
… Ticaret Odasından, gelen belgelerde, … adına düzenlenmiş renkli fotokopi şeklinde, … mahalle muhtarlığından, 27.11.1997 tarihinde alınmış, nufüs cüzdanı örnegi ve ikametgah senedi bulunduğu, bu belgeler üzerinde fotoğrafların olduğu, davacı …’a ait fotoğraf bulunan 11.2.2005 tarihli nüfus cüzdanı talep belgesinin ve ayrıca … ait fotoğraflı nüfus cüzdanı talep belgesinin getirildiği, ancak, bu fotorafların kimlere ait olduğu bu bağlamda şirketin kuruluşu sırasında verilen nüfus cüzdanı örneğindeki fotoğrafın davacı …’a mı yoksa sahte belge düzenlediği iddia edilen, … mı ait olduğu konusunda bilirkişi incelemesi yapılmadığı anlaşılmıştır.
Şu halde, Mahkemece; …Ticaret Odasından şirketin kuruluşunda … adına sunulan resimli kimlik bilgilerini içeren belgelerin aslı istenmeli, … nufüs müdürlüğüne verilen fotoğraflı kimlik bilgilerini içeren belgenin aslı istenerek fotoğraflar üzerinde teknik bilirkişi incelemesi yapılarak şirketin kuruluşu sırasında … bilgilerini içeren belgedeki fotoğrafın davacı …’a mı ait olduğu yoksa … mı ait olduğu saptanmalı, hatta Şirkete ait belgelerin tümü getirtilip gerekirse imza incelemesi yapılmalı, ödeme emirinin …’a
nasıl tebliğ edildiği saptanmalı, okunaklı bir şekilde tebliğ tebellüğ belgesi Kurumdan celb edilmeli, tebliğ tarihi ve usulüne uygun olup olmadığı saptanmalı, tebliğ usulüne uygun doğru olan davacı …’a yapılmış ise, davanın 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı belirlenmeli, 7 günlük hak düşürücü süre içinde açılmamış ise, hak düşürücü sürenin dolması nedeniyle, davanın reddine karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 24.05.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.