Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2012/18554 E. 2013/10753 K. 17.05.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/18554
KARAR NO : 2013/10753
KARAR TARİHİ : 17.05.2013

Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

KARAR

Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 02.12.2001 tarihinde davalının kullandığı aracın sebep olduğu trafik kazasında yaralanan sigortalıya davacı Kurumca 506 sayılı Kanunun hastalık sigortası hükümleri kapsamında geçici iş göremezlik ödeneği ödenerek tedavi giderlerinin karşılandığı, anılan sosyal sigorta yardımları nedeniyle uğranılan zararın tazmininin istendiği anlaşılmaktadır.
1) Borcu ortadan kaldırmamakla birlikte, yerine getirmekten kaçınma yetkisi veren zamanaşımı defi, ancak, bunu ileri süren taraf yönünden sonuç doğurmakta, bir başka anlatımla, mahkemece kendiliğinden gözetilemeyen zamanaşımı defi, yasal süresinde ileri sürüldüğü takdirde değerlendirmeye alınabilmektedir.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109’uncu maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin istemlerin, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı; tazminat yükümlüsüne karşı kesilen zamanaşımının, sigortacıya karşı da kesilmiş olacağı hüküm altına alınmıştır. Anlaşılacağı üzere maddedeki zamanaşımı süresi, zararın ve eylemi gerçekleştirenin (failin) öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlamakta olup, Kurumca zararın öğrenilme tarihinin, giderlerin sarf ve ödeme günü olduğu açıktır. Tazminat yükümlüsünün öğrenilme tarihine ilişkin olarak ise, Kurumun yetkili organının faili öğrendiği tarih esas alınmalıdır. Bu kapsamda; ceza mahkemesince yargılanıp hakkında cezalandırma kararı verilen üçüncü kişi yönünden, Kurumun, ceza kararının kesinleştiği tarihte faili öğrendiği kabul edilmeli, cezalandırma kararının söz konusu olmadığı durumlarda ise yöntemince yapılacak araştırma sonunda tazminat yükümlüsünün kim olduğunun öğrenilme tarihi açıklıkla saptanmalıdır. Önemle belirtilmelidir ki,
zamanaşımı süresinin, hem zararın, hem de tazminat yükümlüsünün öğrenildiği tarihten itibaren, bir başka anlatımla, ancak, her iki olgu gerçekleştikten sonra işlemeye başlayacağı dikkate alınmalıdır.
İnceleme konusu dava değerlendirildiğinde; davalının yasal süresi içerisinde ileri sürdüğü zamanaşımı def’i kapsamında, yukarıdaki düzenleme ve açıklamalar ışığı altında araştırma ve irdeleme yapılarak elde edilecek sonuca göre karar verilmesi gerekirken, anılan davalının zamanaşımı def’i karşılanmaksızın davanın esası hakkında hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2) Kaza tarihi dikkate alındığında davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun “Üçüncü kişinin sorumluluğu” başlıklı 39. maddesinde, kasdı veya suç sayılır davranışı ile sigortalının hastalanmasına sebep olan kimseye, bu Kanun gereğince hastalık sigortasından yapılan her türlü giderlerin tazmin ettirileceği belirtilmiş ise de, 25.02.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanunun 59. maddesi ile değişik 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun “Sağlık hizmet bedellerinin ödenmesi” başlığını taşıyan 98. maddesinde, trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı öngörülmüş, aynı tarihte yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinde de, bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı hüküm altına alınmıştır.
Şu durumda; tedavi giderleri kapsamında, sigorta şirketinin, motorlu araç işletilmesinden kaynaklanan sorumluluğunun zorunlu olarak sigorta güvencesine bağlanması nedeniyle kanundan ve sözleşmeden doğan yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen bu düzenlemeler karşısında sona erdiği gibi, bu haktan, sigorta sözleşmesinin tarafı olan işleten ve şoförlerin de yararlanması gerekmekte olup, poliçe limiti kapsamında kalan tedavi giderleri nedeniyle sorumlulukları sona erecektir. Ancak, zorunlu sigorta teminat tutarlarını aşan tedavi giderlerinin, zarara sebep olan veya hukuken sorumlu olanlar tarafından karşılanacağı, bu kişiler yönünden poliçe limitini aşan kısım yönünden sorumluğun ise süreceği kabul edilmelidir.
Öte yandan; söz konusu düzenlemede; trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin karşılanacağı belirtilmiş olup, trafik kazası sonucu hastalık sigortası kapsamında Kurumca sigortalıya yapılan geçici iş göremezlik ödemeleri, yasa kapsamı içerisinde bulunmamaktadır.
Mahkemece, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 388. maddesi gereğince yargılamanın devamı aşamasında yürülüğe giren 6111 sayılı Kanunun 59. maddesi ile değişik 2918 sayılı Kanunun 98 ve 6111 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi gereğince bir değerlendirme yapılmaması isabetsizdir.
3) Hatır taşımacılığı iddiası konusunda ise;
Öğretide hatır taşıması konusunda bir kavram birliği olmadığı gözlemlenmekte, ancak “hatır için ücretsiz taşıma” ve “aracı hatır için ücretsiz kullandırma” tamlamalarının benimsendiği görülmektedir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun “Genel hükümlerin uygulanması” başlığını taşıyan 87. maddesinde; yaralanan veya ölen kişi, hatır için karşılıksız taşınmakta veya motorlu araç, yaralanan veya ölen kişiye hatır için karşılıksız verilmiş bulunuyorsa, işletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin sorumluluğunun, genel hükümlere tabi olacağı belirtilmiş olup, hatır taşımasında araç sahibini borç altına sokmaya matuf bir irade mevcut olmadığı için bu taşımalarda ne bir taşıma sözleşmesi ne de başka bir akit vücut bulur. Hatır taşımacılığında yalnız yolcunun yararı söz konusu olduğu ve araç sahibi ivazsız bir şekilde hareket ettiği cihetle bu gibi hallerde BK.nun 43 üncü maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay içtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hakim, hatır taşımacılığının sabit olması halinde, tazminattan mutlaka belli bir oranda indirim yapma zorunda değilse de; bunun dahi gerekçesini kararında tartışması ve nedenlerini göstermesi gerekir.
Somut olayda, Mahkemece, hatır taşımacığı iddiası incelenmemiştir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, zamanaşımı definin ve hatır taşımacılığı olgusunun değerlendirilmemesi ve 6111 sayılı Kanun’un Yasanın 59 ve Geçici 1. maddelerinin irdelenmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 17.05.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.