Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2012/17872 E. 2013/10900 K. 20.05.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/17872
KARAR NO : 2013/10900
KARAR TARİHİ : 20.05.2013

Mahkemesi :İş Mahkemesi

KARAR

Dava, 31.05.2003 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu sürekli iş göremez hale gelen sigortalıya kurumca bağlanan gelir ve yapılan tedavi ve geçici iş göremezlik masraflarından oluşan Kurum zararının davalılardan rücuan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın davalılardan … yönünden reddine diğer davalılar yönünden kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili ile davalılar …, … ve … San. Tic. AŞ.avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Yasanın 26. maddesindeki, “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve işgüvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılabilir bir hareketi sonucu olmuşsa, Kurumca sigortalıya veya haksahibi kimselerine yapılan veya ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu gelirlerinin 22. maddede belirtilen tarifeye göre hesaplanacak sermaye değerleri toplamı (Anayasa Mahkemesinin 23/11/2006 tarihli ve E:… K:2006/106 sayılı Kararı ile bu fıkrada geçen “sigortalı veya haksahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere” bölümü iptal edilmiştir.) Kurumca işverene ödettirilir.…İş kazası veya meslek hastalığı, 3. birkişinin kasıt veya kusuru yüzünden olmuşsa, Kurumca bütün sigorta yardımları yapılmakla beraber zarara sebep olan 3. kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücu edilir.” düzenlemesine göre; davaya konu iş kazasında kusurlu olanlar davacı Kurumun rücu alacağından kusurları karşılığı sorumludur.
Kusur raporlarının, 506 sayılı Yasanın 26., 4857 sayılı Yasanın 77. ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün 2 vd maddelerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. 4857 sayılı Yasanın 77. maddesi; “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve
güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar…” düzenlemesini içermektedir. Anılan düzenleme, işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından alınmasını zorunlu kılmaktadır. İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
Öte yandan Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi hükmü gereğince, hukuk hakimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle ceza mahkemesinde saptanacak maddi olayın yargısal bir kararla saptanmış olması gerçeğinin hukuk hakimini de bağlaması gerekir. Bu hal; Kamunun yargıya olan güveninin korunmasının bir gereği olduğu gibi, söz konusu Borçlar Kanununun 53. maddesinde öngörülen kuralın da doğal bir sonucudur. Nitekim bu husus, Yargıtay’ın yerleşmiş ve kökleşmiş görüşleri ile de kabul edilmiş bulunmaktadır.
Eldeki davada, sigortalının çalıştığı işyerine geldikten sonra asansörü kullanırken aniden asansörü yukarıdan tutan halatlarının kopması nedeniyle sigortalının kabinle birlikte aşağıya düşmesi şeklinde meydana gelen iş kazasından sonra olayla ilgili olarak davalılara karşı ceza davası açıldığı, her ne kadar sigortalının şikayetinden vazgeçmesi ile kamu davasının düşürülmesine karar verildiği anlaşılmakta ise de; bu davada alınan kusur raporunda davalılardan Cafer’in ¼ oranında kusurlu bulunduğu belirtilmiş iken, mahkemece aldırılan kusur raporunda, olaydan hemen önce diğer davalılar tarafından aşırı miktarda yükleme yapmak suretiyle asansöre asıl hasarın verildiği, 01.05.2003 tarihli Cafer tarafından tutulan kontrol forumunun olayla ilgisi bulunmadığı gerekçeleri ile davalı …’in kusursuz olduğu yönündeki belirlemeye dayalı rapora itibar edilmiş ise de, olaydan hemen önce aşırı yükleme olgusunun ceza davasında da mevcut olup olmadığı, ayrıca, asansörün periyodik bakımının ne kadar zamanlık sürelerde yapılması gerektiği ve bu yönde davalılardan Cafer’in son kontrolden bir ay sonra kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunup bulunmayacağı, aynı şekilde işverenin de bu yönden asansörün zamanında kontrol denetimlerini yaptırmamakla kusurlu olup olmadığı hususunda herhangi bir belirleme içermeyen, oluşa uygun olmayan ve kazanın meydana geldiği iş kolunda uzman olmayan bilirkişi raporunun esas alınması suretiyle hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece, ceza dosyasının kesinleşip kesinleşmediği araştırıldıktan ve bu dosya getirtildikten sonra ceza mahkemesince yapılan yargılamada maddi olguların Hukuk Mahkemesinde de bağlayıcı olacağı hususu dikkate alınarak edilerek hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Kabule göre de; geçici iş göremezlik ödemeleri ve tedavi gideri yönünden kurumun masraflarının tamamını alınan kusur raporuna göre isteyebileceği hususu gözetilmeksizin, hesap hatası yapılması isabetsiz olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekili ile davalılar …, … ve … San. Tic. A.Ş. vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan …, … ve … San. Tic. A.Ş.’ye iadesine, 20.05.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.