Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2012/17367 E. 2013/19962 K. 04.11.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/17367
KARAR NO : 2013/19962
KARAR TARİHİ : 04.11.2013

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, itibari hizmet süresinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalıların vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalıların vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçiş hükümlerini içeren Geçici 7. maddesinin “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” hükmü ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın Ek 5. maddesidir.
506 sayılı Yasanın 4. Maddesi ile “işveren; …sigortalıları çalıştıran … kişiler…” olarak tanımlanmış olup, itibari hizmet süresinin tespitine yönelik davalarda, çalışma ilişkisinin nitelik ve süresinin belirlenmesinde, bu yöndeki işyeri bilgi ve belgelerine ulaşılmada, kısacası, davanın sübutu ve verilen kararın infazı açısından, işverenin kim olduğunun bilinmesinde yasal zorunluluk vardır.
Kurum kayıtlarına göre, davacının 01.11.1991-31.10.2000 tarihleri arasındaki çalışmalarının dava dışı Petrol Ofisi A.Ş. yanında geçtiğinin belirgin olması karşısında, anılan işverene de usulüne uygun husumet yöneltilmesi ile davaya katılımı sağlanarak varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik araştırma sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, isabetsizdir.
3-Kabule göre de;
A-Davacıya ait hizmet cetvellerinden, 2000 yılı 2. dönemden itibaren toplam 1244 günlük bildirimin 2-A ve 3-A kodu ile itibari hizmet gerektirir şekilde Kuruma bildirildiğinin sabit olması karşısında, anılan çalışmalar yönünden taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı gözetilerek, itibari hizmet süresinin tespitinde, bu süreler gözetilmeksizin hesaplama yapılarak karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması;
B-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin (2). fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükmü öngörülmüş olup, 506 sayılı Yasanın Ek 5. maddesinin 3. fıkrasının “… Fiilen çalışılmış güne eklenecek itibari hizmet günü sayısının bulunmasında (Çalışılan gün sayısı x 0,25) formülü uygulanır.” hükmü gereği, davacının 01/11/1991-11/09/2007 tarihleri arasında davalı işyerindeki çalışılan, sigorta primi ödenmiş günleri x 0,25 formülüyle hesaplanan 5710×0,25=1428 gün itibari hizmet süresi bulunduğunun ve bu sürenin sigortalılık süresine itibari hizmet süresi olarak eklenmesi gerektiğinin tespitine karar verilmesi gerekirken, infazda tereddüt oluşturacak şekilde “… itibari hizmet süresinden yararlanması gerektiğinin tespiti ile bu döneme ilişkin 1427,5 gün itibari hizmet süresi ile prim yatırılması gerektiğinin tespitine,” karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalıların vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 04.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.