Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2011/6651 E. 2012/3531 K. 28.02.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/6651
KARAR NO : 2012/3531
KARAR TARİHİ : 28.02.2012

Mahkemesi :Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelirlerin ilk davadan kalan kusur farkının 506 sayılı Yasanın 26. maddesi uyarınca tazminine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, bozma üzerine davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Yapılan yargılama sonunda, Dairemizin 16.03.2009 tarih, …. sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verilerek, davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 26. maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (Tavan) miktarı ile sınırlı iken, Anayasa Mahkemesi’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve .. sayılı kararı ile 26.maddedeki “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmiş olması, böylece Kurumun rücu hakkının, yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı ya da hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması dikkate alınmış ise de;
Bozma ilamının, Hukuk Genel Kurulu’nun 07.5.2008 gün ve…. Sayılı ilamında da belirttiği üzere, sigortalı veya hak sahiplerine bağlanan gelirde meydana gelen her artış ya da değişikliğin ayrı bir olgu niteliğinde bulunup, ilk peşin değerli gelir ile artışlar nedeniyle açılan ilk rücu davasının kesinleşmiş olmasının, ilk peşin değerli gelirin (ilk davada hüküm altına alınmayan) kusur farkı nedeniyle kesin hüküm engeli oluşturmayacağının, eldeki davada, sürekli iş göremezlik gelirinin ilk peşin sermaye değerinin, artışlardan bağımsız, ayrı bir olgu, ayrı bir değer ifade ettiğinin, davacı Kurum yönünden kazanılmış hak oluşturması ve kesin hüküm nedeniyle olumsuz dava şartı niteliğinde bulunmaması karşısında, mahkemece, ilk peşin değerli gelirin hüküm altına alınmayan bölümünün kabulü gerektiğinin,davalının kusurunun % 65 olarak belirlendiği ilk davada, talebin yaklaşık % 14,45 olduğu, dolayısıyla hükmedilen miktar içinde bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelirin % 14,45 karşılığı dışında artışlar da bulunduğuna ilişkin kısmının dikkate alınmamış olması, usul ve yasaya aykırıdır.
2-) Mahkemece, ilk peşin sermaye değerli gelirin davalının kesinleşen % 65 kusur karşılığına tekabül eden miktarı üzerinden hesaplama yapılması gerektiği halde, ilk peşin sermaye değerli gelirin tamamından (23.104,27 TL), ilk davada hüküm altına alınan 10.000,00 TL’nin mahsup edilerek, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
3-) Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmesi ile birlikte, elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanması zorunludur. İptal kararının Resmi Gazetede yayınlandığı tarihten sonra Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 76’ncı maddesi gereğince, yürürlükteki kanunları uygulamakla yükümlü bulunan mahkemelerin ve Yargıtay’ın, iptal kararı ile yürürlükten kalkan bir kanun maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkisi de bulunmamaktadır. Bu nedenle, dava tarihi itibarıyla yürürlükteki mevzuat ve içtihatlara uygun olarak açılan davanın, söz konusu iptal hükmü nedeniyle oluşan hukuksal durum karşısında kısmen reddine karar verilmesinde, tarafların sorumluluğu bulunmamasına karşın, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu; yargılama sonunda davacı Kurumun davada haksız çıkan taraf olarak nitelendirilip vekil ile temsil olunan davalı yararına avukatlık ücreti belirlendikten sonra, davacı Kurumun anılan ücret yönünden ve kabul-red oranına göre de yargılama gideriyle sorumluluğuna hükmedilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 28.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.