Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2011/19151 E. 2013/2878 K. 21.02.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/19151
KARAR NO : 2013/2878
KARAR TARİHİ : 21.02.2013

……….
Dava, 14.12.2006 tarihinden sonra 1479 sayılı Yasaya tabi sigortalı olmadığının tespiti aksine Kurum işleminin iptali istemine ilişkindr.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalılığının başladığı 14.12.2006 tarihinden sonraki dönemde 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olmadığının tespitini istemiş olup; Mahkemece, önce başlayan sigortalılığa itibar edilmesi gerektiğinden bahisle, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamına göre; kollektif şirket ortaklığına dayalı olarak 14.7.1982 tarihi itibariyle 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılık tescili yapılan davacının, kollektif şirket ortaklığından ayrıldığı 22.10.2001 tarihi itibariyle sigortalığı sona erdirilmiş olup, davacının 9.5.2000 tarihinden itibaren ……varisi olarak ……. vergi kaydı olduğunun anlaşılması üzerine, terkinin kaldırılarak vergi kaydına istinaden sigortalılığının devam ettirildiği, öte yandan, 15.12.2006-20.6.2010 tarihleri arasında 1267 gün 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalılığı bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacı, 1479 sayılı Yasanın ek 19. maddesi uyarınca sigortalılık süresinin durdurulmasını talep etmiş olup, Kurum 5510 sayılı Yasa’nın geçici 17. maddesi uyarınca rededilmiştir.
20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadır.
Davacının, 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalığının başlatıldığı tarihte yukarıda açıklanan 2654 sayılı Kanun ile getirilmiş şekli yürürlükte olup,
./…
-2-

sigortalılık niteliğinin varlığı sorunu da, anılan düzenleme doğrultusunda çözümlenmelidir. Belirtmek gerekirse anılan düzenlemenin açıkça değindiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgusunun varlığı zorunlu ve asli unsur olup, vergi dairesine, meslek kuruluşuna ve ……. kayıtlı olmak; anılan çalışmayı doğrulayan bir şekil şartından ibaret olduğu cihetle aksinin kanıtlanması olanaklıdır. Diğer bir anlatımla, bu gibilerin mesleki faaliyetlerine son verdiklerinin kanıtlanması halinde, artık somut bir çalışmaya dayanmayan, soyut ve sadece evrak üzerindeki ….. kaydına itibar edilerek kişiyi sigortalı saymak, Kanunun amacına aykırı olacağı açıktır.
Hâl böyle olunca, mahkemece, öncelikle, davacının babasının ölümü üzerine mirasçılarına intikal eden işletmenin faaliyet konusu, fiilen kimler tarafından işletildiği, davacının, 9.5.2000 tarihinden sonra, nerede ikamet ettiği, vergi dairesine verilen beyannameler, yoklama tutanakları, varsa, işyeri ruhsatının kimin üzerine olduğu, ilgili yerlerden araştırılmalı, belirtilen konularda zabıta araştırması da yapılarak, davacının kendi nam ve hesabına çalışmasının varlığı araştırılmalı, davacının 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak kabul edilmesi gereken dönem, kuşku ve duraksamaya neden olmayacak şekilde belirlenmelidir.
Sigortalılık süresi belirlendikten sonra, 1479 sayılı Yasanın ek 19. maddesi gözetilerek 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığının sona erip ermediği konusunda irdeleme yapılmalıdır. Kurum tarafından 5510 sayılı Yasa’nın geçici 17. maddesi uyarınca talebin değerlendirilmesi uygun görülmemiştir.
1479 sayılı …… 22.02.2006 gün ve 5458 sayılı Kanunu 13. maddesi ile değişik Ek 19. maddesi ile, 5510 sayılı Kanuna 5754 sayılı Kanun ile eklenen geçici 17. maddelerine göre;…..ayıt ve tescili yapıldığı halde, beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunanlar ile, beş yıl ve daha fazla süre prim ödemeyenlerin sigortalılıkları; prim ödemesi bulunan sigortalının ödediği primlerin tam karşıladığı ayın sonu itibariyle, prim ödemesi bulunmayan sigortalının sigortalılığı ise, tescil tarihi itibariyle durdurulur, prim borcuna ait süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez, bu sürelere ilişkin prim tutarlarına Kurum alacakları arasında yer verilmez……. Anılan yasal düzenlemeden açıkça anlaşıldığı gibi, beş yıldan fazla prim borcu olmak şartıyla, prim borcu bulunan süreye ilişkin sigortalılık süresinin tamamı yerine, bir kısmının durdurulması mümkün bulunmamaktadır.
1479 sayılı Yasanın ek 19. madde uyarınca, davacının, ödenen primlerin tam olarak karşıladığı aylar Kurum’dan sorulup, sonrasında, kalan primi ödenmemiş ……sigortalılık süresinin 5 yıldan fazla olduğunun anlaşılması durumunda, primi ödenmeyen sürenin tamamının durdurulması gerektiğinden, bu tarihten sonraki dönemin sigortalılık süresi olarak kabulü mümkün değildir.

../…
-3-

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, davacırıın 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılık süresi tespit edildikten sonra, sonucuna göre önce çakışan sigortalılık durumu irdelenmeli ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddi yönünde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 21.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

……