Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2011/1452 E. 2012/321 K. 16.01.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/1452
KARAR NO : 2012/321
KARAR TARİHİ : 16.01.2012

Davacı, 2001 yılı Ekim ayından, 01.06.2007 tarihine kadar davalılardan…. ve…..nda (…) bekçi, temizlikçi ve…. bazı hizmetlerinin görülmesinde çalıştığını; ücretinin dahili davalı ve Kaymakamlığa bağlı…….an sosyal yardım şeklinde ödendiğini ileri sürerek; diğer davalı …… bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, çalışmanın hizmet akdine dayanmadığını, ücret ödemesi bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece, …….. karşı açılan davaların husumet yönünden reddine; davalı ….. ile diğer davalı ……… aleyhine açılan davanın ise kısmen kabulü ile davacının davalı….. 02.10.2001-01.06.2007 tarihleri arasında asgari ücretle kesintisiz çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekili ile, davalılar…. vekili ve ….. vekili tarafından temyiz edilmiş olup düzenlenen rapor ile dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
1- Davacı vekilinin temyiz talebinin, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.8 uyarınca süre aşımı nedeniyle reddi gerekmiştir:
Zira davacı vekiline hükmün tefhim tarihi 24.09.2010 olup, temyiz dilekçesi ise, 12.11.2010 tarihinde verilmiştir. İş Mahkemelerinden verilen hükümlerin, tefhim veya tebliğinden itibaren 8 gün içinde temyizi mümkündür. Davacı vekilinin, tefhimle başlayan 8 günlük temyiz süresini geçirdikten sonra hükmü temyiz ettiği görülmekle, temyiz talebinin süre aşımı nedeniyle reddi gerekmiştir.
2- Davalılar ….. ve………. vekillerinin temyizlerine gelince:
Dava, 5510 sayılı Yasa geçici m.7 uyarınca uygulama alanı bulan; 506 sayılı Yasa m.79/10 uyarınca açılmış hizmet tespiti davasıdır.
506 sayılı Kanun m.2’de hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren Tarafından çalıştırılanlar sigortalı sayılmışlardır. Hizmet akdi, iş görme, bağımlılık ve ücret unsurlarından oluşur. Burada söz konusu olan iş, ekonomik bakımdan iş olarak değerlendirilebilen her türlü çalışmayı ifade etmektedir.
Dosya kapsamından davacının ……parasal yardım aldığı, karşılığında davalı kamu kurumunda ve…… çalıştığı, yaptığı çalışmaların iş görme ve bağımlılık unsurlarını içerdiği, zira, davacının bu kamu kurumunda iş gördüğü ve bunu söz konusu kamu kurumundan aldığı talimatlar doğrultusunda (bağımlılık ilişkisi içerisinde) gerçekleştirdiği, …… da yapmış olduğu “yardım” karşılığında davacıyı adı geçen kamu kurumlarında çalışmaya sevk ettiği görülmektedir. 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu m.1 uyarınca; vakfın anılan yardımı, sosyal amaçlı ve karşılıksız olması gerekirken somut olayda, bu ödeme karşılığında yapılan bir hizmet söz konusudur. Bu nedenle, ödemenin sosyal yardım niteliği ortadan kalkmakta; davacının çalışmalarının karşılığını, yani, ücreti oluşturmaktadır.
Somut olayda görülen çok taraflı hukuki ilişkinin, 4857 sayılı İş Kanunu m.7’de düzenlenen “geçici iş ilişkisi” niteliğinde değerlendirilmesi gerekir. Çünkü, davacı işçiyi, davalı …. ise almakta, “sosyal yardım” adı altında ücret ödemekte, fakat diğer davalı kamu kurumunda iş görme edimini yerine getirmek üzere geçici olarak devretmektedir. Bu tür ilişkilerin, üç kişinin, yani işçi, onun iş akdiyle bağlı olduğu işveren ve bu işverenle geçici işçi sağlama sözleşmesi yapan diğer (geçici) işverenin iradeleriyle oluşan üçlü bir ilişkiye dayandığı; bu ilişkiye dayanılarak işçinin yapmakta olduğu işe benzer işlerde çalıştırılması koşuluyla başka bir işverene iş görme edimini yerine getirmek üzere geçici olarak devredildiği görülmektedir. Bu anlamda gerçek işveren ….. Kamu kurumları ise geçici işverendirler. Anılan düzenlemede yer alan, “…Geçici iş ilişkisi altı ayı geçmemek üzere yazılı olarak yapılır, gerektiğinde en fazla iki defa yenilenebilir…” hükmü ile aynı maddede yer alan geçici iş ilişkisinin kurulabilmesi için, işçinin “devir sırasında yazılı rızasını alma” koşullarının bulunmamasının…… ile sigortalı arasında devam eden varsayımsal (farazi) bağımlılık sebebiyle sigortalılık haklarını etkilemeyeceği düşünülerek, davacının iş görme edimini başkasına sunmasının, bağımlılık ilişkisine zarar verebilecek yoğunluğa ulaşıp ulaşmadığı incelenmeli ve farazi bağımlılık ilişkisinin varlığını koruduğu sürece, davacının …… bağlı sigortalılığının sürdüğü kabul edilmelidir.
Geçici iş ilişkisinin bulunduğu hizmet tespiti davalarında, husumetin kimlere yöneltileceği sorununa gelince; asıl işveren…….ile birlikte geçici işverenler olan ilgili kamu kurumuna da husumetin yöneltilmesi gereklidir. Ancak, sözü edilen kamu kurumundan, Kaymakamlık makamı da anlaşılmamalıdır. Zira, Anayasa m.123/3’e göre, kamu tüzel kişilikleri ancak, kanun, yada kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulurlar. Bakanlıklar, Devlet kamu tüzel kişiliğinin bir davada taraf ehliyetine sahip organlarıdırlar. Bunun dışında bazı genel müdürlüklerin, il özel idarelerinin, köylerin, belediyelerin ve kamu iktisadi teşebbüsler ile bunlara bağlı müesseselerin de tüzel kişilikleri vardır. Somut olayda ise, Kaymakamlık makamının tüzel kişiliği bulunmadığından, husumetin bağlı bulunduğu ……. Bakanlığı’na yöneltilmesi gereklidir.
Bu yasal gerekliliğe uyulmadan kaymakamlığa karşı dava açılması halinde; mahkeme kararında olduğu gibi davanın husumet yönünden reddine karar verilemez. Zira,davacının amacı, Devlet tüzel kişiliğini (……. Bakanlığını) dava etmektir.
Davasını yanlış kuruma yöneltmiş olmakla, hasımda değil, temsilcide hata etmiş olmaktadır. Bu durumda, Mahkemece resen temsilcide hataya ilişkin yanlışlığın düzeltilerek; davaya, İçişleri Bakanlığı’na karşı devam edilmesi gereklidir.
Açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde; temsilcide hata sonucu tüzel kişiliği bulunmayan ……..na husumet yöneltilerek açılan bu davada, Mahkemece yapılacak iş; İçişleri Bakanlığı’na doğru olarak husumet yöneltilmesinin sağlanması; bakanlığa dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilerek cevaplarının alınması, göstereceği delillerinin toplanması ile davacı tarafından hükmün temyiz edilmemiş olması da nazara alınarak davalılar lehine oluşan usuli kazanılmış hak durumu da gözetilmek suretiyle bir karar vermek olmalıdır.
Bu nedenle usulüne uygun taraf teşkili sağlanmadan, yazılı biçimde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle;
1- Davacı vekilinin temyiz dilekçesinin süre aşımı yönünden REDDİNE,
2- Davalıların temyiz taleplerinin ise kabulü ile temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 16.01.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.