Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2010/10737 E. 2012/1443 K. 06.02.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/10737
KARAR NO : 2012/1443
KARAR TARİHİ : 06.02.2012

Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, …. sigortalılığının sona ermesinden sonra yapılan sağlık gideri ile ödenen yaşlılık aylıklarının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen nedenlerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacının, 10.12.1999 tarihli giriş bildirgesi ile seyyar satıcı faaliyetinden dolayı , oda kaydına dayanarak 20.04.1982 tarihinden itibaren 1479 sayılı Yasaya tabi sigortalılığı başlatılmış, 01.01.2000 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmıştır. Daha sonra kurum incelemesi sonucu 20.04.1982-22.03.1985 tarihleri arasında sigortalılığı bulunmadığı gerekçesi ile; başlangıcı, 22.03.1985 kabul edilerek, tahsis koşulları gerçekleşmediğinden, ödenen yaşlılık aylıkları ile, yapılan sağlık giderlerinin tahsili için icra takibi başlatılmış, davalı borçlu takibe itiraz etmiştir.
Davalı tarafından, davacı aleyhine 20.04.1982-22.03.1985 tarihleri arasında ….. sigortalısı olduğunun tespiti ile, aksine Kurum işleminin iptaline karar verilmesi talebi ile açılan davanın reddine karar verilmiş ve ilam kesinleşmiştir. Bu belgelere göre, davacı Kurumun davalıdan yapılan ödemeleri tahsili talebi yerinde ise de; mahkemece, davacının aylığını alamadan aylığının iptal edildiği, bu davada ise, sağlık giderlerinin istendiği belirtilmiştir.
5510 sayılı Yasanın 96. maddesi, “Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun Kapsamındaki her türlü ödemeler;
a)Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden,
b)Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, üç aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır…” hükmünü içermektedir.
Konuya ilişkin 5510 sayılı Yasa öncesi mevzuata bakıldığında, 506 sayılı Yasanın “Yersiz ve yanlış ödemelerin tahsili”ni düzenleyen 121. maddesinde yersiz ödeme halinde iade yükümünün kapsamını belirleyen bir düzenleme bulunmadığı gibi, anılan Yasa içeriğinde konuyu düzenleyen başka bir düzenlemenin de yer almadığı görülmektedir. 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi ile 506 sayılı Yasada yer almayan yeni bir düzenleme getirilmiş, sebepsiz zenginleşmenin kasıtlı kusurlu davranıştan veya Kurumun hatalı işleminden kaynaklanmasına bağlı olarak istirdadı mümkün ödeme miktarları belirlenmiştir. Kapsam belirlendikten sonra, ilgilinin Kurumdan alacağı yoksa, geri alma işleminin genel hükümlere göre yapılacağı öngörülmüştür. 5510 sayılı Yasanın geçici maddelerinde ise, yersiz ödemelerin tahsili konusunda önceki hükümlerin uygulanması gereğini öngören herhangi bir kural yer almamaktadır. Belirtilen nedenlerle; 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi hükmünün, Kurumun yersiz ödemeden kaynaklanan alacakları konusunda süren uyuşmazlıklara uygulanması gerekmektedir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler doğrultusunda, öncelikle davalı tarafından aylıkların alınıp alınmadığı araştırıldıktan sonra, davalının yersiz aylıklarından kaynaklanan iade borcunun kapsamı, 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi hükmü uyarınca belirlenmesi gerektiği, gözetilmeden, eksik araştırma ve yanılgı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 06.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.