Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2009/17018 E. 2010/2133 K. 22.02.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/17018
KARAR NO : 2010/2133
KARAR TARİHİ : 22.02.2010

……
Davacı, prim ve gecikme zammı tahakkukuna ilişkin Kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, davacı hakkında tahakkuk ettirilen prim ve gecikme zammı (Kurum alacağı) yönünden borçlu olunmadığının saptanması (menfi tespit) istemini de içermektedir. Tespit davası, bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir. Bu tespit işlemi eda davalarında da bulunmakta ise de, eda davalarının ikinci bir eda bölümü vardır ki, bu kısım tespit davalarında yoktur. Bu nedenle eda davası, aynı konudaki tespit davasını da (istemini de) içeren daha geniş kapsamlı bir davadır (B.Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001-6. Baskı, 2.Cilt, Sayfa 1412-1417). Bundan dolayı, 07.07.1965 gün ve 1965/5 – 5 numaralı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da açıklandığı üzere, tespit davası, eda davasının öncüsü durumundadır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.12.2003 gün ve 2003/19-764 Esas, 2003/744 Karar sayılı; 21.09.2005 gün ve 2005/19-541 Esas, 2005/475 Karar sayılı; 26.04.2006 gün ve 2006/21-198 Esas, 2006/249 Karar sayılı; 14.03.2007 gün ve 2007/2-143 Esas, 2007/146 Karar sayılı; 27.02.2008 gün ve 2008/21-139 Esas, 2008/204 Karar sayılı; 21.01.2009 gün ve 2008/21-805 Esas, 2009/12 Karar sayılı kararlarında da aynı yaklaşım ve görüş benimsenmiştir.
Diğer taraftan; 492 sayılı Harçlar Kanununun “Değer esası” başlığını taşıyan 16’ncı maddesinde, değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlere (1) sayılı tarifede yazılı değerlerin esas olduğu belirtilmiş; “Harcın nispeti” başlıklı 21’inci maddesinde, yargı harçlarının (1) sayılı tarifede yazılı oranlar üzerinden alınacağı açıklanmış; “Nispi harçlarda ödeme zamanı” başlığıyla düzenlenen 28’inci maddesinde de, (1) sayılı tarifede yazılı nispi karar ve ilam harcının dörtte birinin peşin, geri kalanının kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödeneceği, karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmeyeceği öngörülmüştür. “Harcı ödenmeyen işlemler” başlıklı 32’nci maddesinde ise, yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe sonraki işlemlerin yapılmayacağı, ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçların diğer tarafça ödenmesi durumunda işleme devam edileceği ve bu paranın yargılama sonucunda ayrıca bir isteğe gerek kalmaksızın hükümde dikkate alınacağı yönünde düzenleme yapılmıştır.
……
Bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; menfi tespit davalarının konusu, öncüsü konumundaki eda davasındaki gibi malvarlığı (mamelek) hakkı olduğundan, bu tür davalar, belli bir değer (para veya para ile değerlendirilebilen bir şey) ile ilgili dava niteliğini taşımaktadır ve yukarıda anılan 16’ncı madde düzenlemesi gereğince “değer ölçüsüne göre harca tabi” işlemlerden olup, anılan Kanuna ekli (1) sayılı tarife hükümlerine göre nispi harç alınması gerekmektedir. Şu durumda sözü edilen 28’inci madde hükmü uyarınca, dava değeri üzerinden %0,54 oranında hesaplanacak nispi karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak alındıktan sonra yargılamaya devam edilmesi gerekirken, mahkemece 32’nci maddeye aykırı olarak, dava açılırken peşin olarak maktu harç tutarı tahsil edilip, harç eksikliği tamamlanmadan yargılama yapılıp davanın sonuçlandırılmış olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozmanın niteliğine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek hâlinde davacıya iadesine, 22.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

….