Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2008/17167 E. 2010/3982 K. 22.03.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/17167
KARAR NO : 2010/3982
KARAR TARİHİ : 22.03.2010

…..

Davacı, trafik iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine yapılan yardımların 506 sayılı Yasanın 26. maddesi gereğince davalılardan tazminine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum ile davalılar …… vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan, Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından, Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı ……vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, iş kazasından doğan rücu tazminatı istemine ilişkin olup, yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 26. maddesindeki “halefiyet” ilkesi uyarınca, kurumun rücu alacağı, hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (tavan) miktarı ile sınırlı iken; Anayasa Mahkemesi’nin 23.11.2006 gün, 2003/10 Esas ve 2006/106 Karar sayılı kararı ile anılan yasa maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” ibarelerinin Anayasa’ya aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmiştir.
Şu hale göre; 26 ncı maddede sayılan koşullarda Kurumu sigortalının ardılı (halefi) olarak kabul eden anılan maddesinin 1. fıkrasındaki itiraz konusu kuralın iptalinden sonra, bu madde uyarınca açılan davalarda artık halefiyet ilkesine dayanılamayacağı, kurumun rücu hakkının hukuki temelinin “halefiyet” yerine bundan böyle; yasadan doğan, sigortalı veya hak sahibi kimselerin alacaklarından bağımsız, kendine özgü “basit rücu” hakkına dönüşmüş olmasının kabulüyle; bu aşamadan sonra; zararlandırıcı sigorta olayı nedeniyle, sigortalı veya hak sahiplerine kurum tarafından bağlanan gelirin (başladığı tarihteki) ilk peşin sermaye değerinin, tazmin sorumlularının (işverenin) kusuruna isabet eden miktarıyla sınırlı şekilde hüküm kurulması gerekir.
./..
-2-

Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile ortaya çıkan bu maddi ve hukuki olgular gözetilerek, iş kazası sonucu sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değerinin, açıklanan ilkeler doğrultusunda tazminine olanak bulunan kısmının tespiti ile, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
3-Kabule göre de, Davanın yasal dayanaklarından biri de 506 Sayılı Yasanın 10. maddesi olup, yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre, anılan yasa maddelerine dayanılarak açılan bu tür rücu davalarında 10. maddenin uygulama önceliğinin bulunduğu açıktır. Somut olayda 10. maddenin öngördüğü koşulların araştırılmadığı ortadadır…. müfettişi raporunda işe giriş bildirgesinin kazanın vukuundan sonra 27.06.2000 tarihinde verildiğinin bildirilmesi karşısında, öncelikle 10. maddede öngörülen koşulların bu davada oluşup oluşmadığı yönü incelenerek, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması yerinde değildir.
Ayrıca davada somutlaşan olayda, davalı … Şirketi poliçe limitini teşkil eden miktarı dava tarihinden önce hak sahiplerine ödediğini savunduğundan, ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa tarih ve miktarı dayanağı belgeler de getirtilerek yöntemince araştırıldıktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde sigorta şirketinin sorumluluğuna karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum ile davalılar ……. vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hükmü temyiz etmeyen davalı Şaban Devir yönünden, davacı Kurum lehine oluşan usuli kazanılış hak durumu da gözetilerek karar verilmek üzere, hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek hâlinde davalılardan….. iadesine, 22.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

….