Yargıtay Kararı 10. Ceza Dairesi 2023/3959 E. 2023/4222 K. 10.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/3959
KARAR NO : 2023/4222
KARAR TARİHİ : 10.05.2023

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2022/255 E., 2022/325 K.
SUÇ : Uyuşturucu madde ticareti yapma
HÜKÜM : Mahkûmiyet

Sanık hakkında bozma üzerine kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin, hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
A. … Cumhuriyet Başsavcılığının, 04.10.2013 tarihli ve 2013/38699 Esas, 2013/20293 Soruşturma sayılı iddianamesi ile sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 191 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 53 üncü maddesi ve 58 inci maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
B.. … 1. Sulh Ceza Mahkemesinin, 23.12.2013 tarihli ve 2013/916 Esas, 2013/1055 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan sanığın 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin ikinci fıkrası ve 54 üncü maddesi uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmiş ve karar 16.01.2014 tarihinde itiraz edilmeksizin kesinleştirilerek denetimli serbestlik müdürlüğüne gönderilmiştir.
C. … 19. Asliye Ceza Mahkemesinin, 16.04.2015 tarihli 2014/848 Esas, 2015/284 Karar sayılı kararı ile sanığın denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerine uymaması ile hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, lehine olan 5237 sayılı Kanun’un 5560 sayılı Kanun’la değişik 191 inci maddesinin birinci fıkrası, 5237 sayılı Kanun’un 62 nci maddesi, 53 üncü maddesi ve 58 inci maddesi uyarınca 10 ay hapis cezasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
D. Kararın sanık tarafından temyizi üzerine, Dairemizin 23.02.2022 tarihli ve 2019/7339 Esas, 2022/1977 Karar sayılı ilamı ile;
“1. Olay tarihinde sanığın işletmiş olduğu markette soğutucu raf üzerinde uyuşturucu madde olduğu ihbarı üzerine kolluk görevlilerince markete gidildiği, görevlileri gören sanık siyah bir poşeti alp o esnada markette bulunan müşteriye poşeti uzatarak atmasını söylemesi üzerine müşterinin poşeti market kapısı girişindeki çöp kutusuna attığı, poşette bakıldığında toplamda 49 adet paket içinde esrar ve 40 adet MDMA ve amfetamin içerir uyuşturucu hap ele geçirilmesi karşısında, suç konusu uyuşturucu maddelerin paket sayısı, miktarı, çeşitliliği, olay yeri, savunması ve ele geçiriliş biçimine göre, sanığın eyleminin ticaret amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturup oluşturmadığına ilişkin delilleri tartışma ve değerlendirme görevinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilip, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla hüküm kurulması,
Kabule göre;
2. Duruşma günü için sanığa gönderilen davetiyenin “tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uymadığının iddia edilmesi nedeniyle, duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunması veya diyeceklerini duruşma gününe kadar yazılı olarak bildirmesi gerektiği, mazeretsiz olarak duruşmaya gelmediği ve diyeceklerini yazılı olarak bildirmediği takdirde tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine
uymadığı kabul edilerek hakkında cezaya hükmolunabileceği” uyarısı ile birlikte duruşma tarihi ve saati yazılarak sanığa tebliğ edilmesi gerektiği gözetilmeden, belirtilen nitelikte uyarıyı içeren davetiye usulüne uygun tebliğ edilmeden ya da sanık dinlenmeden mahkûmiyet hükmü kurulması,
3. Hükümden önce 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nın 191. maddesi ve aynı Kanunun 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesi sanık lehine hükümler içermekte olup, öncelikle; 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkrası ve aynı Kanunun 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinin olaya tatbik kabiliyeti bulunup bulunmadığının tesbiti açısından, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı bu suç tarihinden önce açılmış başka dava olup olmadığının, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediğinin ve önceki dava sonucunun araştırılması, gerektiğinde Denetimli Serbestlik Müdürlüğünden suç tarihinde sanığın infazda olan başka bir tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının bulunup bulunmadığı sorulup belirlendikten sonra;
a) Sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemişse, 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca “davanın düşmesine” ve tedavi ve/veya denetimli serbestlik kararı veren ilgili mahkemeye ihbarda bulunulmasına karar verilmesi,
b) Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse veya daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ve önceki suçtan mahkumiyet dışında bir hüküm verilmiş ise, bu suç nedeniyle doğrudan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmış olan sanığın, yükümlülüklerini ihlal ettiğinin sabit görülmesi halinde hakkında, 6545 sayılı Kanun’un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. maddenin 3. fıkrası uyarınca, yargılamaya devam olunarak, suç tarihi itibarıyla, 5560 sayılı Yasa ile değişik TCK’nın 191. maddesi çerçevesinde bir karar verilmesi, gerekirken eksik araştırma ile hüküm kurulması,

4. Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan TCK’nın 191. maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının “bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası” olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nın 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan “Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Asliye Ceza Mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun’un geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan “01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19/08/2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli ve 2020/16 esas, 2020/33 sayılı iptal kararı ile, “…kovuşturma evresine geçilmiş…” ibaresinin, aynı bentte yer alan “… basit yargılama usulü…” yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK’nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; ” mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK’nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK’nın 7. maddesi ile CMK’nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, “Basit Yargılama Usulü” yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
5. TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili olarak 7242 sayılı Kanun’un 10. maddesinde yapılan değişiklikler nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından, sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması ” nedenleriyle bozulmasına karar verilmiştir.
E. Bozmaya uyularak, … 19. Asliye Ceza Mahkemesinin 2022/263 Esas ve 2022/325 Karar sayılı kararı ile sanığın üzerine atılı eylemlerin sübuta ermesi halinde, 5237 sayılı Kanun’un 188 inci maddesi kapsamında sanığın eyleminin ticaret amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçunun söz konusu olabileceği anlaşılmakla, 5271 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesi, 4 üncü maddesinin birinci fıkrası, 5 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca görevsizlik kararı verilmiştir.
F. … 5. Ağır Ceza Mahkemesinin, 10.10.2022 tarihli ve 2022/255 Esas ve 2022/325 Karar sayılı
kararı ile sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan, 5237 sayılı Kanunu’nun 188 inci maddesinin üçüncü fıkrası, 62 inci maddesi, 52 nci maddesinin ikinci fıkrası, 54 üncü maddesi, 53 üncü maddesi ve 58 inci maddesi uyarınca 4 yıl 2 ay hapis ve 80,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmiş, bozma öncesi verilen mahkûmiyet kararının sanık tarafından temyize konu yapıldığı ve sanık aleyhine bozulduğu anlaşıldığından 5271 sayılı Kanun’un 326 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca sonuç ceza yönünden kazanılmış hakkı saklı tutularak 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafiinin temyiz sebepleri özetle; gerek kolluk gerek kovuşturma aşamasında sanığın verdiği ifadelerin birbiri ile örtüştüğüne, kullanıcı olduğunu beyan ettiğine, olay tutanağındaki olay örgüsü ile uygun olduğuna, mevcut delillerin uyuşturucu madde ticaretine delil teşkil etmediğine, ceza ve dava zamanaşımı itirazında bulunduklarına, toplanan delillerin yetersizliği gerekçesiyle usul ve yasaya aykırı kararın bozulmasına ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Sanıkta ele geçen suç konusu uyuşturucu maddelerin paket sayısı, miktarı, çeşitliliği, olay yeri, savunması ve ele geçiriliş biçimine göre, sanığın eyleminin ticaret amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğunun sabit görüldüğü, sanığın savunmasının suçtan ve sorumluluktan kurtulmaya yönelik olduğu anlaşılmakla cezalandırılmasına karar verilerek, sanık hakkında verilen mahkûmiyet kararının sanık tarafından temyize konu yapıldığı ve sanık aleyhine bozulduğu anlaşıldığından ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkı korunarak 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
IV. GEREKÇE
Bozmaya uyulduğu, yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği, anlaşıldığından sanık müdafiinin temyiz sebepleri yerinde görülmemiş, hükümde hukuka aykırılık tespit edilmemiştir.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle … 5. Ağır Ceza Mahkemesinin, 10.10.2022 tarihli ve 2022/255 Esas, 2022/325 Karar sayılı kararında sanık müdafii tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden temyiz sebeplerinin reddiyle, hükmün, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle ONANMASINA,
Dava dosyasının Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
10.05.2023 tarihinde karar verildi.