Yargıtay Kararı 10. Ceza Dairesi 2023/19274 E. 2023/10086 K. 23.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/19274
KARAR NO : 2023/10086
KARAR TARİHİ : 23.11.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2022/760 E., 2023/70 K.
SUÇ : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
HÜKÜM : Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uyulmaması üzerine
mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama

Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin, hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ

A. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, 21.12.2012 tarihli ve 2012/68637 Esas sayılı iddianamesi ile sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 191 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.

B. İstanbul 20. Sulh Ceza Mahkemesinin, 17.04.2013 tarihli ve 2012/1559 Esas, 2013/687 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmiş, kararın itiraz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı için dosya denetimli serbestlik müdürlüğüne gönderilmiştir.

C. Sanığın denetimli serbestlik tedbirinin gerektirdiği yükümlülüklere uymadığının bildirilmesi üzerine dosya yeniden ele alınarak yapılan yargılama sonucunda, İstanbul 74. Asliye Ceza Mahkemesinin, 26.11.2014 tarihli ve 2014/1744 Esas, 2014/893 Karar
sayılı kararı ile sanık hakkında, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin birinci fıkrası, 62 nci ve 53 üncü maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile hak yoksunluklarına karar verilmiştir.

D. İstanbul 74. Asliye Ceza Mahkemesinin, 26.11.2014 tarihli ve 2014/1744 Esas, 2014/893 Karar sayılı kararının, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 06.10.2020 tarihli ve 2020/5652 Esas, 2020/4975 Karar sayılı kararı ile;

” 2020/49751- Suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TCK’nın 191. maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının “bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası” olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nın 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan “Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun’un geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan “01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesi’nin 19/08/2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli ve 2020/16 esas, 2020/33 karar sayılı iptal kararı ile, “…kovuşturma

evresine geçilmiş…” ibaresinin, aynı bentte yer alan “… basit yargılama usulü…” yönünden Anayasa’ya
aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama
usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişiklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK’nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; “mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK’nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK’nın 7. maddesi ile CMK’nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, “Basit Yargılama Usulü” yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

2- Hükümden önce 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi ve 7242 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikler nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,” nedenleriyle bozulmasına karar verilmiştir.

E. İstanbul 14. Asliye Ceza Mahkemesinin, 02.03.2021 tarihli ve 2020/488 Esas, 2021/178 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesi, 5271 sayılı kanun’un 251 inci maddesinin üçüncü fıkrası ve 5237 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesi uyarınca 10 ay hapis cezası ile hak yoksunluklarına karar verilmiştir.

F. İstanbul 14. Asliye Ceza Mahkemesinin, 02.03.2021 tarihli ve 2020/488 Esas, 2021/178 Karar sayılı kararının, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 03.11.2022 tarihli ve 2022/11631 Esas, 2022/11237 Karar sayılı kararı ile;

“5271 sayılı CMK’nın 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun’un 24. maddesiyle başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan “Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251. maddesine ve bu maddeye ilişkin Anayasa Mahkemesinin 19/08/2020 tarihli ve 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli ve 2020/16 esas, 2020/33 sayılı iptal kararı ile de oluşan duruma göre;
Asliye Ceza Mahkemesince iddianamenin kabulünden sonra; kovuşturma yapılması izne ya da talebe bağlı olanlar dışında adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik hâlleri gibi sanığın kusur yeteneğini

etkileyen durumlardan bir veya birkaçı bulunmayan sanıklara basit yargılama usulünün uygulanabileceği, suçun basit yargılama usulü kapsamına girmeyen başka bir suç ile işlenmiş olması durumunda ise bu usulün uygulanamayacağı,
Mahkemece basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verildiği durumda; iddianamenin, sanık, varsa mağdur ve şikâyetçiye tebliğ edilerek, beyan ve savunmalarını on beş gün içinde yazılı olarak bildirmelerinin isteneceğinin, tebligatta duruşma yapılmaksızın hüküm verilebileceği hususunun da belirtilmesinden sonra gerekirse toplanması gereken belgeler, ilgili kurum ve kuruluşlardan talep edildikten sonra mahkemece duruşma yapılmaksızın, 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinde belirtilen kararlardan birine hükmedilebileceğinin, mahkûmiyet kararı verildiği takdirde ise belirlenecek sonuç ceza miktarının CMK’nın 251. maddesinin 3. fıkrasının son cümlesine göre dörtte bir oranında indirileceğinin, koşulları bulunması halinde de kısa süreli hapis cezası belirlenmiş ise seçenek yaptırımlara çevrilebileceğinin veya hapis cezasının ertelenebileceğinin ya da uygulanmasına sanık tarafından yazılı olarak karşı çıkılmaması kaydıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceğinin, hükümde itiraz usulü ile itirazın sonuçlarının belirtileceğinin, CMK’nın 252. maddesine göre, bu şekilde verilen kararların itiraz kanun yoluna tabi olduğunun, itiraz üzerine ise hükmü veren mahkemece duruşma açılarak genel hükümlere göre yargılamaya devam olunacağının, bu aşamadan sonra ise mahkemenin CMK’nın 252. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca hüküm verirken, sanığın itirazı halinde daha önce 251. madde kapsamında basit yargılama usulüne göre verdiği hükümle bağlı olmadığının, ancak itirazın sanık dışındaki kişiler tarafından yapıldığı hâllerde 251. maddenin üçüncü fıkrası uyarınca yapılan indirimin korunacağının, bu şekilde kurulan hükümlere karşı genel hükümlere göre kanun yoluna başvurulabileceğinin, anlaşılması karşısında;
Yargıtay’ın bozma kararı üzerine yeniden yapılan yargılamada da bozma kararına uyulması halinde, mahkemenin soruşturma aşamasında toplanmış delillerle, ilgili kurum ve kuruluşlardan re’sen toplanması gereken belgeleri dikkate alarak, davada basit yargılama usulünün uygulanıp uygulanmayacağı hususunda bir karar vermesi gerekmektedir.
Basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verildiği takdirde, mahkemece iddianame ve Yargıtay bozma ilamı sanığa tebliğ edilerek, tebligatta duruşma yapılmaksızın hüküm verilebileceği, hakkında mahkûmiyet hükmü kurulması durumunda cezasının ¼ oranında indirileceği, koşulları bulunması hâlinde; kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilebileceği veya hapis cezasının ertelenebileceği ya da uygulanmasına yazılı olarak karşı çıkmaması kaydıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceği belirtilip, beyan ve savunmalarını on beş gün içinde yazılı olarak bildirebileceği ihtar edildikten sonra CMK’nın 251/3,4 ve 5. fıkralarına göre bir hüküm kurulacaktır.
İnceleme konusu davada Mahkemece, basit yargılama usulünün uygulanıp uygulanmayacağı hususunda bir karar verilmediği gibi, sanığa açıklamalı tebligat gönderilmeden hüküm kurulmuş, hükümde Anayasa Mahkemesinin 25/06/2020 tarih, 2020/16 esas ve 2020/33 sayılı iptal kararı gözetilerek 5271 sayılı CMK’nın 251/3. maddesi uyarınca sanığa verilen sonuç cezadan dörtte bir oranında indirim yapılmış, sanık da bu hükmü temyiz etmiştir. Kanun yolunda hata re’sen dikkate

alınacağından, sanığın temyiz dilekçesi karara itiraz mahiyetindedir. Sanığın bu itirazı nedeniyle artık
basit yargılama usulü uygulanamayacağından, Mahkemenin duruşma açarak genel hükümlere göre bir karar vermesi gerekmektedir. Bu durumda Mahkeme daha önce CMK’nın 251. maddesi kapsamında basit yargılama usulüne göre verdiği hükümle bağlı olmadığından, genel hükümlere göre hüküm kuracağı için 1/4 oranındaki indirim uygulanmayacaktır. Bu hükme karşı genel hükümlere göre kanun yoluna gidilebilecektir.
Ancak sanık, hakkında CMK’nın 251/3. maddesi uyarınca ¼ oranında ceza indirimi yapılmak suretiyle verilen hükme itiraz ettiği halde, Mahkemece CMK’nın 252. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları uyarınca yeni bir hüküm kurulmaksızın dosya doğrudan Yargıtaya gönderilmiştir. Basit yargılama usulüne göre verilen hükmün temyize tabi kabul edilmesi halinde, aleyhe temyiz olmadığı için, cezasına itiraz etmiş olmasına rağmen, sanık ¼ oranındaki ceza indiriminden faydalanmış olacak; bir başka deyişle aynı olayda cezasına itiraz eden sanık ile itiraz etmeyen sanık arasında sonuç ceza bakımından bir fark olmayacaktır. Bu ise yargılamanın hızlanması, davaların kısa zamanda sonuçlanması ve mahkemelerin iş yükünün azaltılması bakımından alternatif bir çözüm yolu olarak getirilen basit yargılama usulünün amacı ile bağdaşmayacaktır. Bu nedenle kanun koyucu basit yargılama usulü sonucu verilen kararların açıkça itiraza tabi olduğunu belirterek, itiraz sonucu izlenmesi gereken usulü de CMK’nın 251 ve 252. maddelerinde düzenlemiştir.
Mahkemece, basit yargılama usulü ile ilgili usulü işlemler yerine getirilmemiş olsa da sanık hakkında belirlenen sonuç cezadan CMK’nın 251. maddesinin 3. fıkrasının son cümlesi uyarınca ¼ oranında ceza indirimi yapılması nedeniyle, sonucu bakımından basit yargılama usulünün uygulandığı görülmekle, bu kapsamda verilen kararın CMK’nın 252. maddesinin 1. fıkrasına göre itiraza tabi olması nedeniyle, itirazla ilgili CMK’nın 252/2-3 maddeleri uyarınca hükmü veren mahkemece karar verilmesi gerektiğinden, dosyanın incelenmeksizin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE,” karar verilmiştir.

G. İstanbul 14. Asliye Ceza Mahkemesinin, 27.01.2023 tarihli ve 2022/760 Esas, 2023/70 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin birinci fıkrası, 62 nci ve 53 üncü maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile hak yoksunluklarına karar verilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ

Sanığın temyiz isteği özetle; kararın temyizen bozulmasına ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR (İlk Derece Mahkemesinin Kabulüne Göre)

Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurduğu gerekçesiyle sanığın mahkûmiyetine karar verilmiştir.

IV. GEREKÇE

Bozmaya uyulduğu, yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, sanığın temyiz sebepleri yerinde görülmemiş, hükümde hukuka aykırılık tespit edilmemiştir.
V. KARAR

Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle İstanbul 14. Asliye Ceza Mahkemesinin, 27.01.2023 tarihli ve 2022/760 Esas, 2023/70 Karar sayılı kararında sanık tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden sanığın temyiz sebeplerinin reddiyle hükmün, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle ONANMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

23.11.2023 tarihinde karar verildi.