Yargıtay Kararı 10. Ceza Dairesi 2023/15341 E. 2023/9583 K. 07.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/15341
KARAR NO : 2023/9583
KARAR TARİHİ : 07.11.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi

SUÇ : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
HÜKÜM : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama

Sanık hakkında bozma üzerine kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 05.07.2011 tarihli iddianamesi ile sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 191 inci maddesinin birinci ila beşinci fıkraları, 53 üncü maddesi, 54 üncü maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
2. Bakırköy (Kapatılan) 3. Sulh Ceza Mahkemesinin, 24.02.2012 tarihli ve 2011/1213 Esas, 2012/531 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5560 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin ikinci fıkrası gereği tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmiştir. Kararın 26.03.2012 tarihinde itiraz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı için dosya Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderilmiştir.
3. Sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gerektirdiği yükümlülüklere uymadığının bildirilmesi üzerine dosya yeniden ele alınarak yapılan yargılama sonucunda, Bakırköy (Kapatılan) 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 06.02.2013 tarihli ve 2012/1583 Esas, 2013/194 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan 5237 sayılı Kanun’un 5560 sayılı Kanun ile değişik 191 inci maddesinin birinci fıkrası, 5237 sayılı Kanun’un 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi, 52 nci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca 6.000,00 TL adli para cezasına hükmedilmiştir.
4. Bakırköy (Kapatılan) 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 06.02.2013 tarihli ve 2012/1583 Esas, 2013/194 Karar sayılı kararının sanık tarafından temyizi üzerine Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 06.12.2016 tarihli ve 2013/7007 Esas, 2016/4009 Karar sayılı kararı ile; “Mevcut belge ve deliller, hükümden sonra 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nın 191. maddesinin 5.fıkrası ve aynı Kanun’un 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinin, olaya tatbik kabiliyeti bulunup bulunmadığının tesbiti açısından yeterli görülmediğinden, öncelikle, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı başka dava olup olmadığı, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği belirlendikten sonra;
a. Sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ise, 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya

da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca “davanın düşmesine” karar verilmesinde,
b. Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse, bu suç nedeniyle tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulandıktan sonra, yükümlülüklerini ihlal ettiği iddia edilen sanık hakkında,6545 sayılı Kanun’un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. maddenin 3. fıkrası uyarınca, yargılamaya devam olunarak, suç tarihi itibarıyla, TCK’nın 191.maddesi çerçevesinde bir karar verilmesinde, Zorunluluk bulunması” nedeniyle sair yönler incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
5. Bakırköy 37. Asliye Ceza Mahkemesinin, 23.03.2017 tarihli ve 2017/24 Esas, 2017/186 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan, 6545 sayılı Kanun’un 85 inci maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun’un geçici 7 nci maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde, 5560 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin birinci fıkrası, 5237 sayılı Kanun’un 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi, 52 nci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca 6.000,00 TL adli para cezasına dair hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve sanığın beş yıl süre ile denetim süresine tabi tutulmasına karar verilmiştir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, 31.03.2017 tarihinde itiraz edilmeden kesinleşmiştir.
6. Sanığın denetim süresi içinde 06.05.2017 tarihinde işlediği kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan Samsun 8. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.04.2018 tarihli ve 2018/28 Esas, 2018/321 Karar sayılı mahkûmiyet kararının 07.11.2018 tarihinde kesinleştiğinin ihbar olunması üzerine dosya yeniden ele alınarak yapılan yargılama sonucunda, Bakırköy 37. Asliye Ceza Mahkemesinin, 03.07.2019 tarihli ve 2019/15 Esas, 2019/408 Karar sayılı kararı ile 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin on birinci fıkrası uyarınca hüküm açıklanarak, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan 5237 sayılı Kanun’un 5560 sayılı Kanun ile değişik 191 inci maddesinin birinci fıkrası, 5237 sayılı Kanun’un 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi, 52 nci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca 6.000,00 TL adli para cezasına hükmedilmiştir.

7. Bakırköy 37. Asliye Ceza Mahkemesinin, 03.07.2019 tarihli ve 2019/15 Esas, 2019/408 Karar sayılı kararının sanık tarafından temyizi üzerine Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 24.05.2022 tarihli ve 2021/15757 Esas, 2022/6706 Karar sayılı kararı ile; “İncelemeye konu 19/06/2011 tarihli bu suç nedeniyle 24/02/2012 tarihli kararla doğrudan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmış olan sanığın, yükümlülüklerini ihlal ettiğinin sabit görülmesi halinde hakkında, 6545 sayılı Kanun’un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. maddenin 3. fıkrası uyarınca yargılamaya devam olunarak, suç tarihi itibarıyla, 5560 sayılı Yasa ile değişik TCK’nın 191. maddesi çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, bozma kararı sonrasında uygulanma koşulu bulunmadığı halde sanık hakkında aynı Kanun’un 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinin 2. fıkrası çerçevesinde 23/03/2017 tarihinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi sanık lehine uygulama olduğundan bu husus bozma sebebi yapılmamıştır.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipinin doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan TCK’nın 191. maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının “bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası” olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile başlığıyla birlikte yeniden düzenlenmiş olan 5271 sayılı CMK’nın “Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Asliye Ceza Mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun’un geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan “01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19/08/2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli ve 2020/16 esas, 2020/33 sayılı iptal kararı ile “…kovuşturma evresine geçilmiş…” ibaresinin, aynı bentte yer alan “… basit yargılama usulü…” yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK’nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre;
“mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK’nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK’nın 7. maddesi ile CMK’nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanığın hukuki durumunun “Basit Yargılama Usulü” yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması” nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.
8. Bakırköy 37. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.05.2023 tarihli ve 2022/495 Esas, 2023/261 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan 5237 sayılı Kanun’un 5560 sayılı Kanun ile değişik 191 inci maddesinin birinci fıkrası, 5237 sayılı Kanun’un 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi, 52 nci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca 6.000,00 TL adli para cezasına hükmedilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanığın temyiz istemi özetle; gereğinin yapılmasını arz ettiğine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR (İlk Derece Mahkemesinin Kabulüne Göre)
Sanığın savunma içeriği, uzmanlık raporu, ele geçen maddenin miktarı ve ele geçirilişi karşısında, olay tarihinde kullanmak amaçlı uyuşturucu bulundurma suçunun sabit olduğu, sonraki yasal yollara başvurma sürecinin yine usule uygun olarak yerine getirildiği, Yargıtay bozma ilamlarının kapsamı doğrultusunda araştırmanın yapıldığı, son bozma ilamındaki basit yargılama usulü uygulanmasının Yargıtay’ın bu konudaki kararları karşısında usul hükümlerinin geriye yürümeyeceği ilkesinden hareketle bu yönüyle ayrıca değerlendirilmiş olup, daha önce verilen HAGB kararı sonrası Samsun 8. ASCM’nin aynı nevi suçtan verdiği ihbara konu kararın bu hali ile mahkememiz kararı yönünden denetim ihlali olduğu gerekçesiyle sanığın mahkûmiyetine karar verildiği anlaşılmıştır.
IV. GEREKÇE
Tefhim şerhinde temyiz süresinin 15 gün olarak belirtilmesi karşısında yanıltma nedeniyle sanığın temyiz isteğinin süresinde olduğu kabul edilmiştir.
Bozmaya uyulduğu, yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve
bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, sanığın temyiz sebepleri yerinde görülmemiş, aşağıdaki hususlar dışında hükümde hukuka aykırılık tespit edilmemiştir.
1. Sanık hakkında hükmedilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar verilirken, adli para cezasının belirlenmesine esas alınan tam gün sayısının gösterilmesi ve daha sonra aynı maddenin birinci fıkrası gereğince bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle adli para cezasına hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, hapis cezasının doğrudan paraya çevrilmesi,
2. Sanık hakkında hükmedilen adli para cezasının, “taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin” ihtarı yerine, “taksitlerden birisinin ödenmemesi halinde kalan cezanın tamamının tahsiline, sanığa ihtarına, 5237 S.TCK. 52/son maddesi uyarınca yasal ihtarlara rağmen ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesine, sanığa ihtarına” denilmek suretiyle 18.06.2014 tarihinde kabul edilip 28.06.2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 81 inci maddesi ile değişik 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 106 ncı maddesinin üçüncü fıkrası hükmü gözetilmeksizin infazı kısıtlar biçimde karar verilmesi,
Değerlendirilmiş; ancak bu hususun Yargıtay tarafından düzeltilmesi mümkün görülmüştür.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Bakırköy 37. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.05.2023 tarihli ve 2022/495 Esas, 2023/261 Karar sayılı kararına yönelik sanığın temyiz istemi yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 322 nci maddesi gereği hükmün;
A. Hükmün ikinci bendinin dördüncü fıkrasının “Sanığın ekonomik durumu ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre, verilen kısa süreli hapis cezasının takdiren 5237 sayılı Kanun’un 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince 300 gün adli para cezasına ÇEVRİLMESİNE, sanığın ekonomik durumu ve diğer şahsi halleri göz önünde bulundurularak, bir günlük adli para cezası tutarının 5237 sayılı Kanun’un 52 nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince takdiren 20,00 TL’den hesap edilerek, sanığın 6.000 TL adli para ceza ile CEZALANDIRILMASINA,” şeklinde düzeltilmesi,

B. Hüküm fıkrasının, sanığa verilen adli para cezasının taksitlendirilmesine ilişkin ikinci bendinin beşinci ve altıncı fıkrasının paragrafında “taksitlerden birisinin ödenmemesi halinde kalan cezanın tamamının tahsiline, sanığa ihtarına, 5237 S. TCK. 52/son maddesi uyarınca yasal ihtarlara rağmen ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesine, sanığa ihtarına” ibaresinin çıkartılarak yerine “taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin ihtarına” ibaresinin eklenmesi,
Suretiyle, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
07.11.2023 tarihinde karar verildi.