Yargıtay Kararı 10. Ceza Dairesi 2022/14185 E. 2023/9705 K. 16.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/14185
KARAR NO : 2023/9705
KARAR TARİHİ : 16.11.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
İNCELEME KONUSU KARAR: Mahkûmiyet
KANUN YARARINA BOZMA
YOLUNA BAŞVURAN : Adalet Bakanlığının istemi üzerine Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : İlgili kararın kanun yararına bozulması
Büyükçekmece 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.07.2018 tarihli ve 2017/323 Esas, 2018/446 Karar sayılı kararı ile, hükümlü hakkında, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 191 inci maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesi uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının aynı Kanun’un 51 inci maddesi uyarınca ertelenmesine karar verildiği, hükmün, istinaf edilmeksizin 11.09.2018 tarihinde usûlüne uygun şekilde kesinleştiği anlaşılmıştır.

Adalet Bakanlığının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 309 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca, 01.08.2022 tarihli ve 2021/5025 sayılı evrakı ile kanun yararına bozma istemine istinaden düzenlenen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 12.10.2022 tarihli ve KYB – 2022/111361 sayılı Tebliğnamesi ile dava dosyası Daireye gönderilmekle, gereği düşünüldü:
I. İSTEM
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12.10.2022 tarihli ve KYB-2022/111361 sayılı kanun yararına bozma isteminin;
“Dosya kapsamına göre, sanık hakkında evvelce 09.05.2012 tarihinde işlemiş olduğu aynı nev’iden suç nedeniyle Büyükçekmece 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.12.2015 tarihli ve 2015/341 Esas, 2015/951 Karar sayılı kararı ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve anılan kararın 26.01.2016 tarihinde kesinleştiği,
Büyükçekmece 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.07.2018 tarihli ve 2017/323 Esas, 2018/446 Karar sayılı kararına konu 30.01.2017 tarihli suçun ise daha önce Büyükçekmece 12. Asliye Ceza Mahkemesince 6545 sayılı Kanun’la eklenen 5320 sayılı Kanun’un 7 nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince zorunlu olarak verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının ihlali mahiyetinde olduğu ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılamayacağı cihetle, sanık hakkındaki kamu davasının durmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde mahkûmiyet kararı verilmesinde isabet görülmemiştir.”
Şeklindeki gerekçeye dayandığı anlaşılmıştır.
II. GEREKÇE
A. Şüpheli hakkında, 01.06.2015 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonunda, Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 03.07.2015 tarihli ve 2015/21317 soruşturma, 2015/566 Karar sayılı kararı ile, 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, kararın doğrudan şüphelinin MERNİS adresine tebliğe çıkarılarak 13.07.2015 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun (7201 sayılı Kanun) 21 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre tebliğ edildiği,

B. Şüphelinin 30.01.2017 tarihinde yeniden kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu işlemesi nedeniyle erteleme kararının kaldırılarak Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 01.06.2017 tarihli ve 2015/21317 Soruşturma, 2017/4833 Esas, 2017/4387 sayılı iddianamesi ile Büyükçekmece 8. Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı,
C. Büyükçekmece 8. Asliye Ceza Mahkemesinin kanun yararına bozma istemine konu 04.07.2018 tarihli ve 2017/323 Esas, 2018/446 Karar sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesi uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının aynı Kanun’un 51 inci maddesi uyarınca ertelenmesine karar verildiği, hükmün, istinaf edilmeksizin 11.09.2018 tarihinde usûlüne uygun şekilde kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
D. Büyükçekmece 12. Asliye Ceza Mahkemesinin dosyasının incelenmesinde;
1. Sanığın 09.05.2012 tarihinde işlediği kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 29.11.2012 tarihli ve 2012/12180 Esas sayılı iddianamesi ile kamu davası açıldığı,
2. Büyükçekmece 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 20.11.2014 tarihli ve 2014/88 Esas, 2014/284 Karar sayılı kararı ile, 5237 sayılı Kanun’un 5560 sayılı Kanun’la değişik 191 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, kararın 07.01.2015 tarihinde itiraz edilmeden kesinleşerek infaza gönderildiği,
3. Bakırköy Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce 10.02.2015 tarihli ve 2015/2942 DS sayılı çağrı yazısının 09.03.2015 tarihinde tebliğ edildiği, müdürlüğe başvurmaması üzerine dosyanın kapatılmasına karar verildiği,
4. Yeniden ele alınan dosyada Büyükçekmece 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.12.2015 tarihli ve 2015/341 Esas, 2015/951 Karar sayılı kararı ile, 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesi uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 6545 sayılı Kanun’un 85 inci maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7 nci maddesinin ikinci fıkrası ve 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiği, kararın 26.01.2016 tarihinde itiraz edilmeksizin kesinleştiği,

5. Sanığın denetim süresi içerisinde 26.05.2018 tarihinde işlediği “iftira” suçundan mahkûm olduğunun ihbar edilmesi üzerine; Büyükçekmece 12.Asliye Ceza Mahkemesinin 27.03.2019 tarihli ve 2019/113 Esas, 2019/357 Karar sayılı kararı ile, ısrar şartı gerçekleşmediğinden “kamu davasının durmasına” karar verildiği, kararın 17.04.2019 tarihinde kesinleştiği,
6. Edirne Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 17.06.2020 tarihli ve 2019/692 DS sayılı yazısı ile infazın 17.06.2020 tarihinde tamamlandığının bildirilmesi üzerine, Büyükçekmece 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 25.06.2020 tarihli ve 2020/346 Esas, 2020/ 314 Karar sayılı kararı ile, tedbire uyduğu, infazın tamamlandığı gerekçesiyle “hükmün açıklanmasına yer olmadığına” karar verildiği, kararın 04.09.2020 tarihinde kesinleştiği,
7. Bakırköy 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.07.2019 tarihli ve 2019/177 Esas, 2019/433 Karar sayılı kararı ile, sanığın 28.11.2017 tarihli aynı nev’i suçu nedeniyle mahkûm olduğunun ihbar edilmesi üzerine, Büyükçekmece 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 31.05.2021 tarihli ve 2020/741 Esas, 2021/421 Karar sayılı kararı ile, basit yargılama usulü uygulanarak hükmün açıklanmasına, sanığın 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın 08.09.2021 tarihinde itiraz edilmeksizin kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
E. 5237 sayılı Kanun’un 6545 sayılı Kanun’la değişik 191 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları doğrultusunda verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi (KDAE) kararında, 5271 sayılı Kanun’un 171 inci maddesinde öngörülen şartlar aranmadığından, KDAE kararının kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçuna özgü olarak düzenlendiği, bu kapsamda Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilmesinin zorunlu olduğu, KDAE kararı ile birlikte denetimli serbestlik tedbir uygulanmasının da zorunlu olduğu, gerek görülmesi halinde şüpheli/sanığın tedaviye de tabi tutulabileceği, bu hususun kovuşturma şartı olarak öngörüldüğü, yargılamanın her aşamasında usulüne uygun olarak verilip verilmediğinin ve kesinleşip kesinleşmediğinin dikkate alınması gerektiği, KDAE kararının içeriği itibariyle de usul ve yasaya uygun düzenlenmesi gerektiği, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarıyı içermesi zorunlu olduğu ve bu yasal uyarıyı içermeden düzenlenen KDAE kararının hukuken geçersiz sayılacağı, KDAE kararına karşı 15 gün içinde Sulh Ceza Hakimliğine itiraz hakkı bulunduğu ihtarının da bulunması gerektiği ve bu yasal ihtarı içermeden düzenlenen KDAE kararının şüpheli/sanık tarafından öğrenilmiş olsa dahi kesinleşmemiş sayılacağı,

erteleme süresinin KDAE kararının usulüne uygun kesinleşmesi ile başlayacağı, bu kapsamda KDAE kararının tebliğinin usule uygun yapılması gerektiği, diğer bir anlatımla, usule uygun tebliğ edilmeyen KDAE kararı kesinleşmediğinden 5 yıllık erteleme süresinin de başlamayacağı, KDAE kararının kesinleşmesi beklenilmeden erteleme kararı ile birlikte verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı için dosyanın ilgili Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderilmesi durumunda, Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından düzenlenen ihtarlı çağrı kağıdının yükümlüye tebliğ edilerek tedbirin infazına başlanmasının hukukî sonuç doğurmayacağı ve kovuşturma şartının gerçekleşmemiş sayılacağı kabul edilmektedir.
5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin altıncı fıkrasında yer alan “Dördüncü fıkraya göre kamu davasının açılmasından sonra, birinci fıkrada tanımlanan suçun tekrar işlendiği iddiasıyla açılan soruşturmalarda ikinci fıkra uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez” hükmü gereği, KDAE kararı bu suçtan yürütülen soruşturmalarda sadece bir kez verilebilecektir. Buna göre, usulüne uygun verilip kesinleşen herhangi bir KDAE kararı bulunmamasına rağmen aynı sanık hakkında birden fazla soruşturma bulunması halinde, soruşturmaların birleştirilmesi sonrası KDAE kararı verilmesi gerekmektedir. Dairemiz yerleşik içtihatlarına göre, KDAE kararının kesinleşmesi tarihine kadar aynı şüpheli/sanık tarafından kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan işlenen tüm eylemler tek suç olarak kabul edilmekte ve 5237 sayılı Kanun’un 61 inci maddesi kapsamında temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşma gerekçesi olarak kabul edilmektedir. KDAE kararının kesinleşmesinden sonra işlenen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu ise, 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin beşinci fıkrası kapsamında ihlal sebebi sayılmakta, bu ihlalden sonra işlenen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçlarının soruşturma ve kovuşturma konusu olabileceği, ancak iddianame düzenlenmeden aynı suçtan işlenen eylemlerin ise 5237 sayılı Kanun’un 43 üncü maddesi kapsamında zincirleme suça esas alınması gerektiği kabul edilmektedir. İddianame düzenlendikten sonra işlenen aynı nitelikteki eylemler ise ayrı suçtur ve 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin altıncı fıkrası kapsamında doğrudan dava konusu edilebilir.
Sanık hakkında, 6545 sayılı Kanun’un 85 inci maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında Mahkemelerce verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri kararı ya da aynı Kanun’un geçici 7 nci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı var ise, hükmedilen tedbirin infazı sırasında ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile hükmedilen denetim süresi içerisinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan işlenen ilk eylem, anılan kanun hükümleri, açık bir şekilde

5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesi hükümleri çerçevesinde hareket edilmesi gerektiğini düzenlediğinden, ihlal niteliğinde sayılacaktır ve mahkemelerce yargılamaya devam olunarak hüküm kurulacaktır. Hükmedilen tedbirin infazı sırasında ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile hükmedilen denetim süresi içerisinde ihlalin gerçekleşmemesi halinde ise Mahkemelerce sürenin olumlu geçtiğinin tespiti üzerine düşme kararı verilecektir. Ancak, sanık hakkında anılan geçiş hükümlerinin uygulanmasından sonra, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan işlenen soruşturma ve kovuşturma konusu edilebilen sonraki eylem ile ilgili olarak, sanık lehine olması nedeniyle, 5237 sayılı Kanun’un 6545 sayılı Kanun’la değişik 191 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları doğrultusunda KDAE kararı verilmesi gerektiği Dairemizce kabul edilmektedir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar doğrultusunda;
Somut olayda, suç tarihinin 01.06.2015 olduğu, bu suçun 26.01.2016 tarihinde kesinleşen Büyükçekmece 12. Asliye Ceza Mahkemesinin verdiği hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararından önce işlenmesi nedeniyle zorunlu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının ihlali sayılamayacağı, Dairemizin kabulüne göre, 5320 sayılı Kanun’un geçici 7 nci maddesinin ikinci fıkrasındaki geçiş hükümlerinin uygulanmasından sonra, sanık lehine olması nedeniyle, 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları doğrultusunda KDAE kararı verilmesinin yerinde olduğu, bu durumda, erteleme kararının ihlali niteliğindeki 30.01.2017 tarihli suçun artık hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının ihlali sayılamayacağı,
Ancak;
Sanığın 01.06.2015 ve 30.01.2017 tarihli eylemlerinde üzerinde herhangi bir madde ele geçmediği, uyuşturucu madde kullandığının teknik yöntemlerle tespit edilip edilmediği hususunda dosya içinde bir rapor bulunmadığı anlaşıldığından, bu hususta araştırma yapılarak var ise raporun dosya arasına alınması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesinin Kanun’a aykırı olduğu, anlaşıldığından; inceleme konusu hüküm hakkında belirlenen husus yönünden kanun yararına bozma isteminde bulunulup bulunulmayacağına ilişkin Adalet Bakanlığından görüş istenilmesine karar vermek gerekmiştir.

III. KARAR
Gerekçe bölümünde tespit edilen husus yönünden kanun yararına bozma isteminde bulunulup bulunulmayacağının takdiri için dava dosyasının, Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
16.11.2023 tarihinde karar verildi.