Yargıtay Kararı 10. Ceza Dairesi 2022/14180 E. 2023/9716 K. 16.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/14180
KARAR NO : 2023/9716
KARAR TARİHİ : 16.11.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
İNCELEME KONUSU KARAR: Mahkûmiyet
KANUN YARARINA BOZMA
YOLUNA BAŞVURAN : Adalet Bakanlığının istemi üzerine Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : İlgili kararın kanun yararına bozulması
Kırşehir 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 10.09.2020 tarihli ve … Karar sayılı kararı ile, hükümlü hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 191 inci maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesi uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün istinaf edilmeksizin 10.09.2020 tarihinde usûlüne uygun şekilde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Adalet Bakanlığının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 309 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca, 29.07.2022 tarihli ve 2022/1300 sayılı evrakı ile kanun yararına bozma istemine istinaden düzenlenen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 11.10.2022 tarihli ve KYB-2022/110836 sayılı Tebliğnamesi ile dava dosyası Daireye gönderilmekle, gereği düşünüldü:

I. İSTEM
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının,11.10.2022 tarihli ve…. sayılı kanun yararına bozma isteminin;
“İncelemeye konu 12.04.2018 tarihli eylemin daha önceden Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesince 09.11.2017 tarihinde, 6545 sayılı Kanun’la değişik 5320 sayılı Kanun’un geçici 7 nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince verilen zorunlu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının ihlali niteliğinde olduğu ve ayrı bir yargılama konusu yapılamayacağı gözetilerek ikinci suçtan dolayı açılan kamu davasında düşme kararı verilip ihbarda bulunulması gerekirken, yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesinde isabet görülmemiştir.”
Şeklindeki gerekçeye dayandığı anlaşılmıştır.
II. GEREKÇE
A. Şüpheli hakkında, 12.04.2018 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonunda, Kırşehir Cumhuriyet Başsavcılığının 22.05.2018 tarihli ve 2018/2424 Soruşturma, 2018/32 sayılı kararı ile; 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca beş yıl süreyle kamu davası açılmasının ertelenmesine, aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına, denetimli serbestlik süresi içerisinde tedaviye tabi tutulmasına, erteleme süresi içerisinde kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi ya da tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması durumunda hakkında kamu davası açılacağının ihtarına karar verildiği, kararın 18.06.2018 tarihinde şüpheliye tebliğ edilerek denetimli serbestlik tedbirinin infazı için Kırşehir Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderildiği,
B. Şüphelinin 02.01.2020 tarihinde yeniden kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu işlemesi nedeniyle erteleme kararının kaldırılarak Kırşehir Cumhuriyet Başsavcılığının 20.02.2020 tarihli ve 2020/1235 Soruşturma, … sayılı iddianamesi ile Kırşehir 3. Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı,
C. Kırşehir 3. Asliye Ceza Mahkemesinin kanun yararına bozma istemine konu 10.09.2020 tarihli ve …Karar sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin birinci

fıkrası ve 62 nci maddesi uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın istinaf edilmeksizin kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
D. Dosya arasında bulunan Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesinin … Karar sayılı dosyasının incelenmesinde;
1. Sanığın 06.06.2017 tarihinde işlediği iddia olunan “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan yapılan soruşturma sonunda, Kırşehir Cumhuriyet Başsavcılığının 01.08.2017 tarihli ve 2017/3371 Soruşturma,… sayılı iddianamesi ile Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı,
2. Yapılan yargılama sonucunda Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesinin 09.11.2017 tarihli ve
… Karar sayılı kararı ile, sanığın eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu kabul edilerek 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesi uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve aynı Kanun’un 191 inci maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildiği, kararın itiraz edilmeksizin 17.11.2017 tarihinde kesinleştiği,
3. Kanun yararına bozma istemine konu karar ile ihbarda bulunulması üzerine, Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesinin 26.11.2020 tarihli ve 2020/291 Esas, 2020/389 Karar sayılı kararı ile, hükmün açıklanmasına karar verildiği, sanık müdafiinin istinaf kanun yoluna başvurduğu,
4. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 14.10.2021 tarihli ve 2020/1168 Esas, 2021/999 Karar sayılı kararı ile hükmün bozulmasına karar verildiği,
Anlaşılmıştır.
E. 28.06.2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 68 inci maddesi ile 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesi yeniden düzenlenmiş olup, anılan maddenin sekizinci fıkrasında “Bu Kanun’un; a) 188 inci maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti, b) 190 ıncı maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma, suçundan dolayı yapılan kovuşturma evresinde, suçun münhasıran bu madde kapsamına girdiğinin anlaşılması hâlinde, sanık hakkında bu madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması
kararı verilir.” şeklindeki düzenleme dikkate alınarak, 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinde belirtilen şartlar aranmaksızın sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin kanuni bir zorunluluk olduğu,
6545 sayılı Kanun’un 68 inci maddesi ile değiştirilen 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin beşinci fıkrasında “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” düzenlemesinin yer aldığı,
Somut olayda, sanık hakkında daha önceden 06.06.2017 tarihli uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan Kırşehir Cumhuriyet Başsavcılığının 01.08.2017 tarihli iddianamesi ile açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesinin 09.11.2017 tarihli kararı ile sanığın eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu kabul edilerek 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesi uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı Kanun’un 191 inci maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiği, kararın 17.11.2017 tarihinde itiraz edilmeksizin kesinleştiği,
5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin sekizinci fıkrasındaki düzenleme karşısında; sanık lehine olması nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kanuni zorunluluk üzerine verildiğinin kabulü gerektiği, kanuni zorunluluk nedeniyle verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile aynı hukuki sonuçları doğuracağı, bu durumda, incelemeye konu suç tarihinin 12.04.2018 olması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının denetim süresi içerisinde işlenmesi nedeniyle Cumhuriyet savcısı tarafından yeni bir soruşturmaya konu edilmeyip hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını veren mahkemeye ihbarda bulunması gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılarak kamu davası açılması ve mahkûmiyet kararı verilmesi kanuna aykırı olduğundan, sanığın 12.04.2018 tarihli eylemini, Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesince zorunlu olarak verilen ve 17.11.2017 tarihinde kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının denetim süresi içerisinde gerçekleştirmesi nedeniyle, 6545 sayılı Kanun’la değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca ayrı bir soruşturma ve kovuşturma yapma yasağı bulunduğu ve bu suçun sadece ilk suçtan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının ihlali sayılabileceği, kanunî zorunluluk üzerine verilmiş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının denetim süresi içerisinde işlendiği anlaşılan eylem nedeniyle, mahkemesince açılan kamu davasında 5271 sayılı
Kanun’un 223 üncü maddesini sekizinci fıkrası uyarınca “düşme” kararı verilip Kayseri Ağır Ceza Mahkemesine ihbarda bulunulması, sanığın ihlal kabul edilen 02.01.2020 tarihli eylemi bağımsız suç haline geldiğinden bu eylem nedeniyle gereğinin takdiri için Kırşehir Cumhuriyet Başsavcılığına ihbarda bulunulması gerektiği gözetilmeden, mahkûmiyet kararı verilmesi, Kanun’a aykırı olup kanun yararına bozma istemi yerinde görülmüştür.
F. Kabule göre de;
28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’la değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince verilen “Kamu davasının açılmasının ertelenmesi” kararı ve bu karar ile birlikte verilen “tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararların itiraz yolu açık olmak üzere verilmesi ve şüpheliye tebliğ edilmesi gerektiği, şüpheliye, hakkında verilen karara karşı itiraz hakkı tanınmadan ve kendisine tebliğ edilmeden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı gibi beş yıllık erteleme süresinin de işlemeye başlamayacağı,
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun (7201 sayılı Kanun) 10 uncu maddesinde yer alan, ”(1) Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması caizdir. (2) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” şeklindeki düzenleme ile aynı Kanun’un 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasında; “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” düzenlemesi ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsendiği dikkate alındığında; tebligatın öncelikle bilinen en son adrese, MERNİS adresi olduğu belirtilmeksizin, 7201 sayılı Kanun’un 21 inci maddesinin birinci fıkrasına göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun’un 21 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından tebligata 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 23 üncü maddelerinin birinci ve sekizinci fıkraları ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16 ncı maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu’nun 21 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği, somut olayda, şüpheli hakkında Kırşehir Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesine

ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın doğrudan şüphelinin MERNİS adresine tebliğe çıkarılarak şüpheliye 7201 sayılı Kanun’un 21 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca tebliğ edildiği, tebligatın usulsüz olması nedeniyle kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kesinleşmediği, erteleme kararı usulûne uygun şekilde kesinleşmeden tedbirin infazına başlanamayacağı gibi beş yıllık erteleme süresinin de işlemeye başlamayacağı, bu nedenle 02.01.2020 tarihli eylemin erteleme süresi içerisinde işlendiğinin kabul edilemeyeceği, mahkemece, kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden kovuşturma şartının gerçekleşmesini beklemek üzere, 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin sekizinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca “durma” kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden mahkûmiyet kararı verilmesi de, Kanun’a aykırıdır.
III. KARAR

1. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin KABULÜNE,
2. Gerekçe kısmında (E) bendinde açıklanan nedenlerle, Kırşehir 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 10.09.2020 tarihli ve 2020/178 Esas, 2020/236 Karar sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin üçüncü fıkrası gereği, oy birliğiyle KANUN YARARINA BOZULMASINA,
5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin dördüncü fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
16.11.2023 tarihinde karar verildi.