Yargıtay Kararı 10. Ceza Dairesi 2022/13527 E. 2023/9358 K. 02.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/13527
KARAR NO : 2023/9358
KARAR TARİHİ : 02.11.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2021/697 E., 2021/567 K.
HÜKÜMLÜ : …
SUÇ : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
İNCELEME KONUSU KARAR: Mahkûmiyet
KANUN YARARINA BOZMA
YOLUNA BAŞVURAN : Adalet Bakanlığının istemi üzerine Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : İlgili kararın kanun yararına bozulması
Bakırköy 46. Asliye Ceza Mahkemesinin 21.12.2021 tarihli ve 2021/697 Esas, 2021/567 Karar sayılı kararı ile hükümlü hakkında, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 191 inci maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün istinaf edilmeksizin 29.12.2021 tarihinde usûlüne uygun şekilde kesinleştiği anlaşılmıştır.

Adalet Bakanlığının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 309 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca, 07.07.2022 tarihli ve 2022/4117 sayılı evrakı ile kanun yararına bozma istemine istinaden düzenlenen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 07.10.2022 tarihli ve KYB-2022/104406 sayılı Tebliğnamesi ile dava dosyası Daireye gönderilmekle, gereği düşünüldü:
I. İSTEM
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 07.10.2022 tarihli ve KYB-2022/104406 sayılı kanun yararına bozma isteminin;
“Bakırköy 46. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.10.2014 tarihli kararı ile sanık hakkında yargılama konusu suç bakımından daha önce Bakırköy 13. Sulh Ceza Mahkemesinin 10.10.2011 tarihli ve 2010/3119 Esas, 2011/946 Karar sayılı kararıyla 5560 sayılı Kanun’la değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulandığı ve sanığın tedbiri ihlal ettiği için, 6545 sayılı Kanun’la değişik 5320 sayılı Kanun’un geçici 7 nci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince yargılamaya devam edilerek bir hüküm kurulması gerekirken, şartları oluşmadan 6545 sayılı Kanun’la değişik 5320 sayılı Kanun’un geçici 7 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesi kapsamında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinde isabet görülmemiş ise de bu durumun sanık lehine kazanılmış olarak kabul edilmesi gerektiği,
5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur…”, aynı maddenin onuncu fıkrasında yer alan “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir” ve onbirinci fıkrasında yer alan “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar.” şeklindeki düzenlemeler ile Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 12.12.2017 tarihli ve 2015/4327 Esas, 2017/6063 Karar sayılı ilamında yer alan “…Görüldüğü üzere açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanabilmesi için iki halden birinin gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi veya mahkemece kendine yüklenen yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde hüküm açıklanacaktır. Denetim süresi içerisinde işlenen ikinci suçun bu süre içerisinde kesinleşmesi gibi bir zorunluluğa yer verilmemiştir. İkinci suçun denetim süresinde işlenmesi yeterlidir. Ancak; Mahkemece sanığın denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suçtan verilen mahkumiyet kararının kesinleşmesinden sonra hüküm açıklanabilecektir…” biçimindeki açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde,

Bakırköy 46. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 13.10.2014 tarihli ve 2014/876 Esas, 2014/166 Karar sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 27.11.2014 tarihinde kesinleştiği, ihbara konu Bakırköy 54. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.04.2021 tarihli ve 2021/462 Esas, 2021/194 Karar sayılı kararında ise suç tarihinin 26.11.2011 ve kararın niteliği itibariyle tedavi ve denetimli serbestlik kararının ihlali mahiyetindeki eylem kabulü nedeniyle düşme kararı olduğu nazara alındığında, sanık hakkında hükmün açıklanarak karar verilemeyeceği gözetilmemesinde,
Kabule göre de,
Suç tarihi olan 26.08.2010 tarihi itibari ile yürürlükte olan 5560 sayılı Kanun’la değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin birinci fıkrasında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçuna ilişkin ceza miktarının “bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası” olduğu, daha sonra 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle ceza miktarının artırılarak “iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası” olarak düzenlendiği, anılan Kanun’un 7 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca suç tarihi itibari ile sonuç ceza yönünden sanığın lehine olan kanun maddesinin uygulanmasının yasal bir zorunluluk olduğu, bu nedenle ceza miktarının suç tarihinde yürürlükte bulunan ve sanık lehine olan 5560 sayılı Kanun’la değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren ve ceza miktarı itibari ile sanık aleyhine olan 6545 sayılı Kanun’la değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan ceza miktarına göre temel cezanın “2 yıl hapis” olarak belirlenmesi suretiyle fazla cezaya hükmedilmesinde, isabet görülmemiştir.”
Şeklindeki gerekçeye dayandığı anlaşılmıştır.
II. GEREKÇE
A. Sanık hakkında, 26.08.2010 tarihinde işlediği kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 12.10.2010 tarihli ve 2010/107513 Soruşturma, 2010/74189 Esas, 2010/46639 sayılı iddianamesi ile açılan kamu davasında Bakırköy 13. Sulh Ceza Mahkemesinin 10.10.2011 tarihli ve 2010/3119 Esas, 2011/946 Karar sayılı kararı ile, sanığın 5560 sayılı Kanun’la değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verilmesinden sonra tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uymadığının bildirilmesi üzerine, Bakırköy 46.Asliye Ceza Mahkemesinin 13.10.2014 tarihli ve

2014/876 Esas, 2014/166 Karar sayılı kararı ile, sanığın 6545 sayılı Kanun’la değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesi uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 6545 sayılı Kanun’un 85 inci maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, beş yıl denetim süresi belirlenmesine karar verildiği, kararın 27.11.2014 tarihinde itiraz edilmeksizin kesinleştiği, sanığın 26.11.2011 tarihinde işlediği kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan Bakırköy 54. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.04.2021 tarihli ve 2021/462 Esas, 2021/194 Karar sayılı kararı ile, “26.11.2011 tarihli suçu, Bakırköy 13. Sulh Ceza Mahkemesinin 10.10.2010 tarihli tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlediği anlaşıldığından 6545 sayılı Kanun’la değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca ikinci suçtan açılan bu davanın, kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca düşmesine, Bakırköy 13. Sulh Ceza Mahkemesinin 2010/3119 Esas, 2011/946 Karar sayılı dosyasına gereğinin takdiri için ihbarda bulunulmasına” karar verilerek ihbarda bulunulması üzerine,
Bakırköy 46. Asliye Ceza Mahkemesinin kanun yararına bozma istemine konu 21.12.2021 tarihli ve 2021/697 Esas, 2021/567 Karar sayılı kararı ile hükmün açıklanmasına, sanığın 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün istinaf edilmeksizin 29.12.2021 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
B. 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un (6545 sayılı Kanun) 85 inci maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’a (5320 sayılı Kanun) eklenen geçici 7 nci maddede yer alan düzenleme;
” (1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda, hakkında hâlen denetimli serbestlik veya tedavi kararı uygulananlar bakımından 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesi hükümleri çerçevesinde bu tedbirlerin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda, hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi tedbiri uygulanmayan kişilerle ilgili olarak 191 inci madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.

(3) Bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda, hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi kararı verilmiş olup da bu yükümlülükleri ihlal eden kişilerin yargılanmasına devam olunur.” şeklinde olup,
5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile 6545 sayılı Kanun’un 85 inci maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7 nci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları, gerek uygulanma şartları, gerekse yaptırımlar ve doğuracağı hukuki sonuçlar bakımından birbirinden farklı niteliktedir.
5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesi düzenlemesine göre; sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma bir özelliği sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması hâlinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesi uyarınca düşmesi sonucunu doğurmaktadır.
Kanun koyucu, kişi hakkında kurulan hükmün hukuki sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile belirli şartların gerçekleşmesi hâlinde kişilerin işledikleri birtakım suçlardan dolayı adli yönden lekelenmemeleri için bir fırsat tanımak istemiştir.
5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin onbirinci fıkrası; “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir” hükmünü taşımaktadır. Buna göre, sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi veya mahkemece kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirmemesi/getirememesi hâlinde hüküm açıklanacaktır. Denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkûm olunması durumunda hükmün açıklanabilmesi için bu ikinci suçun, denetim süresi içerisinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması yeterlidir.
5320 sayılı Kanun’un geçici 7 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi halinde ise; denetim süresi içerisinde işlenen suçun kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu ile aynı nev’iden olması gerekmekte olup, sanığın denetim süresi
içerisinde aynı nev’iden olmayan kasıtlı bir suç işlediğinden bahisle hükmün açıklanmasına karar verilemeyecektir.
Anayasa’nın 2 nci maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik”tir. Bu ilkeye göre, kanun düzenlemelerinin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir tereddüde ve şüpheye yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması gereklidir. Belirlilik ilkesi, hukuki güvenlikle bağlantılı olup birey hangi somut eylem ve olguya hangi hukuki müeyyidenin veya neticenin bağlandığını, bilmelidir. Birey ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını belirler. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. “Hukuki güvenlik” ve “belirlilik” ilkeleri hukuk devletinin unsurlarındandır. Bireyin devlete güven duyması, ancak hukuki güvenliğin sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde mümkün olabilecektir. Anayasada öngörülen temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ve insan haklarının insan hayatına egemen kılması için Devlet, bireylerin hukuka olan inançlarını ve güvenlerini korumakla yükümlüdür.
Açıklanan nedenlerle,
Bakırköy 46. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.10.2014 tarihli kararı ile sanık hakkında yargılama konusu suç bakımından daha önce Bakırköy 13. Sulh Ceza Mahkemesinin 10.10.2011 tarihli ve 2010/3119 Esas, 2011/946 Karar sayılı kararıyla 5560 sayılı Kanun’la değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulandığı, sanığın tedbiri ihlal etmesi nedeniyle 6545 sayılı Kanun’la değişik 5320 sayılı Kanun’un geçici 7 nci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince yargılamaya devam edilerek bir hüküm kurulması gerekirken, şartları oluşmadan 6545 sayılı Kanun’la değişik 5320 sayılı Kanun’un geçici 7 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesi kapsamında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinde isabet görülmemiş ise de, sanık lehine olması nedeniyle 5320 sayılı Kanun’un geçici 7 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına hukuki değer atfedilmesi gerektiği,
Bakırköy 46. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 13.10.2014 tarihli ve 2014/876 Esas, 2014/166 Karar sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 27.11.2014 tarihinde kesinleştiği, ihbara konu Bakırköy 54. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.04.2021 tarihli ve 2021/462 Esas, 2021/194 Karar sayılı kararında ise suç tarihinin 26.11.2011 olup hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının denetim süresi içerisinde işlenmediği, kararın niteliği itibariyle tedavi ve denetimli serbestlik kararının ihlali
mahiyetindeki eylem kabulü nedeniyle düşme kararı olduğu ve sanığın hakkında verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararına uymaması nedeniyle Bakırköy 46. Asliye Ceza Mahkemesince zaten cezalandırılmasına karar verildiği, sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında 26.11.2011 tarihli aynı nev’iden suçu işleyerek verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerini ihlal etmiş olduğu, esasen Bakırköy 54. Asliye Ceza Mahkemesince verilen düşme kararının gerekçesinin de 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin beşinci fıkrası ile getirilen soruşturma ve kovuşturma yasağı olduğu dikkate alınarak, kural olarak, koşullarının gerçekleşmesi halinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçlarından verilen düşme kararlarıyla birlikte ihbarda bulunularak işlem yapılması mümkün ise de, somut dosya kapsamında, yukarıda açıklanan nedenlerle düşme kararıyla birlikte yapılan ihbar nedeniyle sanık hakkında hükmün açıklanarak karar verilemeyeceğinin gözetilmemesi, Kanun’a aykırıdır.
Kabule göre de,
Suç tarihi olan 26.08.2010 tarihi itibari ile yürürlükte olan 5560 sayılı Kanun’la değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin birinci fıkrasında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçuna ilişkin ceza miktarının “bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası” olduğu, daha sonra 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle ceza miktarının artırılarak “iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası” olarak düzenlendiği, anılan Kanun’un 7 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca suç tarihi itibari ile sonuç ceza yönünden sanığın lehine olan kanun maddesinin uygulanmasının yasal bir zorunluluk olduğu, bu nedenle ceza miktarının suç tarihinde yürürlükte bulunan ve sanık lehine olan 5560 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, mahkemece alt sınırdan uzaklaşıldığına dair bir gerekçe de gösterilmediği dikkate alındığında suç tarihinden sonra yürürlüğe giren ve ceza miktarı itibari ile sanık aleyhine olan 6545 sayılı Kanun’la değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan ceza miktarına göre temel cezanın “2 yıl hapis” olarak belirlenmesi suretiyle fazla cezaya hükmedilmesi, Kanun’a aykırı olup kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür.
III. KARAR
1. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin KABULÜNE,
2. Bakırköy 46. Asliye Ceza Mahkemesinin 21.12.2021 tarihli ve 2021/697 Esas, 2021/567 Karar sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin üçüncü fıkrası gereği, oy birliğiyle KANUN YARARINA BOZULMASINA,

5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin dördüncü fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
02.11.2023 tarihinde karar verildi.