Yargıtay Kararı 10. Ceza Dairesi 2022/10249 E. 2023/9893 K. 21.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/10249
KARAR NO : 2023/9893
KARAR TARİHİ : 21.11.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Uyuşturucu madde ithal etme
HÜKÜM : İlk Derece Mahkemesinin mahkûmiyet hükmü kaldırılarak yeniden mahkûmiyet
TEMYİZ EDENLER : Sanık müdafileri
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Temyiz istemlerinin esastan reddiyle hükmün onanması

İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükmü temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmiştir.

Sanık müdafilerinin duruşmalı inceleme taleplerinin, 7079 sayılı Kanun’un 94 üncü maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanun’un 299 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği takdîren reddine karar verilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKİ SÜREÇ

A. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının, 01.06.2021 tarihli ve 2021/24636 Esas, 2021/6061 Soruşturma sayılı iddianamesi ile sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 188 inci maddesinin birinci fıkrası, dördüncü fıkrasının (a) ve (b) bentleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.

B. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin, 19.10.2021 tarihli ve 2021/226 Esas, 2021/323 Karar sayılı kararı ile sanığın değişen suç vasfına göre uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 188 inci maddesinin üçüncü fıkrası, dördüncü fıkrasının (a) bendi, 62 nci maddesi, 52 nci maddesinin ikinci fıkrası, 53 üncü maddesinin birinci fıkrası, ikinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının ilk cümlesi uyarınca 17 yıl 6 ay hapis ve 35.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve sanık hakkında hak yoksunluklarının uygulanmasına karar verilmiştir.

C. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin, 07.04.2022 tarihli ve 2021/3462 Esas, 2022/937 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan ve re’sen de istinafa tabi olan hükme yönelik Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafilerinin istinaf başvurularına ilişkin olarak 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca duruşmalı yapılan inceleme neticesinde aynı Kanun’un 280 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile sanığın uyuşturucu madde ithal etme suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 188 inci maddesinin birinci fıkrası, dördüncü fıkrasının (a) bendi, 62 nci maddesi, 52 nci maddesinin ikinci fıkrası, 53 üncü maddesinin birinci fıkrası, ikinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının ilk cümlesi uyarınca 30 yıl hapis ve 250.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve sanık hakkında hak yoksunluklarının uygulanmasına karar verilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ

Sanık müdafilerinin temyiz sebepleri özetle;

1. Suçun unsurlarının oluşmadığına,

2. Eksik inceleme ile karar verildiğine,

3. Yeterli, somut ve kesin delil bulunmadığına,

4. Doğru tercüme yapılmayarak hak kaybının oluştuğuna,

5. SEGBİS ile alınan beyanda savunma hakkının kısıtlandığına,

6. Sanığın hata hükümlerinden yararlanması gerektiğine,

7. Sanığın transit yolcu olduğuna ve eyleminin ancak nakletme suçunu oluşturabileceğine,

8. Etkin pişmalık hükümlerinin uygulanması gerektiğine,

9. Alt sınırdan uzaklaşmanın kanuna ve usule aykırı olduğuna,

İlişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü

23.03.2021 tarihinde Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğünden gelen uluslararası bir istihbari bilgiye istinaden kolluk görevlilerince yapılan çalışmalar neticesinde TK761 sefer sayılı Birleşik Arap Emirlikleri (Dubai) uçağının 07:20 sularında İstanbul Havalimanına indiği ve sanığın 23.03.2021 tarihinde yurda giriş yaptığı, uçağa ait valizlerin chute altında bulunan 11 numaralı banda gelmesine müteakip, bagajların X-ray marifetiyle yapılan kontrolleri esnasında, Etiyopya Havayollarına ait uçakla Etiyopya’dan Dubai’ye, buradan da İstanbul’a, en sonunda da transit olarak Moskova’ya gidecek olan sanığa ait 1 parça 18 kg bagajının gelmediğinin öğrenildiği, sanığın Covid-19 aşılarının eksik olması nedeniyle TK 419 sefer sayılı uçakla Moskova’ya gidemediği, bunun üzerine 13:45 sularında Gümrük Müdürlüğü personellerince Bagaj Taşıma Sistemleri Ofisine ait hattın arandığı, kendilerine söz konusu bagajın akıbeti sorulduğunda, bagajın herhangi bir banttan okumasının olmadığı bilgisinin verildiği, Narkotik Kısım Amirliği personellerince yapılan araştırmada, Dubai uçağının 07:20 sularında İstanbul Havalimanına indikten sonra uçağa ait valizlerin chute altında bulunan 8 numaralı banda geleceğinin öğrenildiği ve sanığın valizinin Hotel Flash’a teslim edilmesini istediği, sanığa ait EK562259 numaralı

etiketli 1 parça 18 kg olduğu anlaşılan valizin x-ray marifetiyle yapılan kontrollerinde valizin içerisinde şüpheli yoğunluk tespit edildiği, valizin detaylı kontrolleri yapılmak üzere İstanbul Havalimanı Gümrük Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Bölge Amirliğine getirildiği, burada yapılan detaylı kontrollerde muhtelif şahsi giyim eşyalarının yanı sıra X-ray de şüpheli yoğunluk tespit edilen valizin taban kısmı ile açılıp kapanabilir üst bölmesi kısmına zulalanmış 2 paket halinde kokain maddesinin ele geçirildiği olayda; ele geçen valizin kendisine veriliş aşamaları ve istenilen yere ulaştırması karşılığında alacağı parayla ilgili soruşturma aşamasındaki savunmalarından dönmüşse de ele geçen maddelerin ele geçiriliş ve ambalajlanma şekli ile miktarı, olaya ilişkin tutanaklar ve tutanak düzenleyicilerin huzurdaki beyanları göz önüne alınarak sanığın aşamalarda değişen, suçtan ve cezadan kurtulmaya yönelik görülen savunmalarına itibar edilmeyerek sanığın transit geçiş niteliğindeki eyleminin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğu gerekçesiyle sanığın mahkûmiyetine karar verilmiş, ele geçen uyuşturucu maddenin miktarına bağlı olarak önemi, değeri ve oluşturduğu tehlikenin ağırlığı dikkate alınarak temel ceza alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmiş ve ele geçen uyuşturucu maddenin kokain olması sebebiyle 5237 sayılı Kanun’un 188 inci maddesinin dördüncü fıkrasının (a) bendi gereğince cezasından yarı oranında artırım yapılmış; sanığın, diğer sanık Victor’a ilişkin beyanları, 25.03.2021 tarihli araştırma tutanağı ve İl Göç İdaresi yazısı tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde sanığın suçun ortaya çıkmasına yardım ve hizmet ettiğinden bahsedilemeyeceğinden hakkında etkin pişmanlık hükümleri uygulanmamıştır.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü

Bölge Adliye Mahkemesince, sanığın soruşturma aşamasında iki ayrı tercüman eşliğinde ve birisi kolluk tarafından, diğeri Sulh Ceza Hakimi tarafından alınan ifadelerinde, açıkça bu valizi Türkiye’ye götürmesi karşılığında kendisine 1000 dolar verileceğini söylemişken, İlk Derece Mahkemesinde ve Bölge Adliye Mahkemesinde alınan beyanlarında bu beyanlarını reddetmiş ve tercüman hatasından kaynaklı olduğunu, böyle bir şey söylemediğini ifade etmiş olup, bu savunmanın açıkça kendisini suçtan kurtarmaya yönelik bir savunma olduğunun anlaşıldığı ve iki ayrı tercüman tarafından böyle bir tercüme hatası yapılmasının mümkün olmadığı gibi, sanığın herhangi bir para telaffuzu olmadan böyle bir tercüme yapılmasının da kesinlikle mümkün olmadığı, sanığın uyuşturucu madde kuryesi olarak kullanıldığı ve içerisinde kokain bulunan suça konu valizi Türkiye’ye getirdiği, eyleminin İlk Derece Mahkemesi tarafından uyuşturucu madde ithali kapsamında kabul edilmeyerek 5237 sayılı Kanun’un 188 inci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince cezalandırıldığı ve buna gerekçe olarak da sanığın transit yolcu olduğuna ilişkin yazıya dayanıldığı anlaşılmakla birlikte, bu değerlendirmenin isabetli olmadığı, sanığın da aşamalarda belirttiği üzere, valizi Türkiye’ye getirerek Victor isimli şahsa Türkiye’de teslim edeceğinin açıkça anlaşıldığı, sanığın dosya kapsamına göre 23.03.2021 tarihinde Türkiye’ye giriş yaptığı, bagajının bantta olmadığının

anlaşıldığı, sanığın sonraki uçuşunun fiilen gerçekleşmediği, beyanına göre 29.03.2021 tarihinde Moskova’ya gidecek olduğu, dolayısıyla 6 gün boyunca Türkiye’de kalacağının anlaşıldığı, bagajın da 24.03.2021 tarihinde Dubai’den Türkiye’ye geleceğinin belirlendiği, TGS görevlileriyle yapılan görüşmeye göre de sanığın valizinin Hotel Flash adresine teslim edilmesi talebinde bulunduğu, akabinde de valizin 24.03.2021 tarihinde Dubai uçağıyla Türkiye’ye intikal ettiği, valizde gerçekleştirilen aramada da suça konu uyuşturucu maddenin elde edildiği, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, içerisinde uyuşturucu madde bulunan valizin sanık tarafından Türkiye’ye getirilmek istendiği, Türkiye’de de İstanbul’da Victor isimli şahsa teslim edilecek olduğu, bu durum karşısında, sanığın transit yolcu olduğundan bahsetmek mümkün olmadığı gibi, uyuşturucu maddenin Türkiye’de bırakılacak olması karşısında, sanığın yolculuğunun niteliğinin de esasen bir önem arz etmediği, İlk Derece Mahkemesinin suç vasıflandırmasının isabetsiz olduğu, gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak sanığın uyuşturucu madde ithal etme suçundan mahkûmiyetine karar verilmiş; sanığın tefrikli sanık Victor hakkındaki beyanlarının etkin pişmanlık hükümleri açısından değerlendirilmesi gerekeceği, ancak yerleşik Yargıtay uygulamaları da dikkate alındığında, diğer suç faili hakkında bilgi verilmesinin tek başına etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına imkan sağlamadığı, diğer failin yakalanması ve mahkûmiyeti halinde bilgi veren fail hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabileceği, aşama itibariyle tefrikli sanık Victor hakkındaki kamu davası sonuçlanmadığından ve makul süre beklenmiş olmakla, mevcut durum itibariyle sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı, ancak, yine yerleşik uygulamaya göre, bu sanığın yakalanıp mahkûm olması halinde sanık hakkında yargılamanın yenilenmesi yoluyla etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasının her zaman mümkün olduğu değerlendirilmiştir.

IV. GEREKÇE

Bölge Adliye Mahkemesinin, suçun vasfına ve sübutuna, sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmamasına ilişkin gerekçesinin yerinde olduğuna, ele geçen uyuşturucu madde miktarı nazara alındığında temel cezanın alt sınır aşılarak belirlenmesine, 5237 sayılı Kanun’un 188 inci maddesinin dördüncü fıkrasının (a) bendinin uygulanmasına, delillerin hukuka uygun olarak toplandığına ve tartışıldığına ilişkin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı; soruşturma evresinde müdafi huzurunda ve tercüman eşliğinde alınan beyanında söz konusu valizi Türkiye’de bulunan tefrikli sanık Victor’a para karşılığında teslim edeceğini ve Dubai, Gürcistan ve İstanbul seferi yapacağını beyan eden sanığın, kovuşturma aşamasında ise Dubai’den geldikten sonra Gürcistan üzerinden Moskova’ya gideceğini beyan ederek çelişkili beyanlarda bulunduğu gibi Gürcistan’a gitme sebebini dahi kovuşturma aşamasında çelişkiye düşerek açıkladığı, sanığın uyuşturucu maddelerin ele geçtiği valizin teslim edilmesini istediği otelde rezervasyonunun bulunmadığının tespitinden sonra başka bir otelde yakalandığı, İstanbul’da

bulunan tefrikli sanık Victor ile buluştuğunu yargılamanın her aşamasında farklı gerekçelerle de olsa kabul ettiği, Rusya’da yaşayan sanığın dört yıldır yüz yüze görüşmediği Nijerya’da bulunan sevgilisinin talimatı ile Etiyopya’ya giderek tanımadığı şahıslardan aldığı valizi sırf kıyafet taşımak amacıyla ve para karşılığında Dubai’den İstanbul’a getirmesine yönelik beyanlarının hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve suçtan kurtulamaya yönelik olduğu, tüm bu açıklanan nedenlerle valizin içinde uyuşturucu madde olduğunu bilmediğine yönelik sanık beyanına itibar edilemeyeceği ve sanığın 5237 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesinde düzenlenen hata hükümlerinden yararlanmasının mümkün olmadığı; tüm dosya kapsamı ve sanık beyanlarına göre söz konusu valizin sanık tarafından İstanbul’a getirildiği konusunda şüphe olmadığından, aksi ispat oluncaya kadar geçerli belgelerden olan olay tutanağının tutanak tanığı tarafından da doğrulanması nedeniyle kamera kaydıyla valizin incelendiği hususunun sabit olduğu ve olay anına ilişkin silinmesi nedeniyle temin edilmesi mümkün olmayan kamera kayıtları ile sanığa ait cep telefonlarının incelenmesinin sanık bakımından dosyaya yenilik katmayacağı, valiz ve içerisindeki uyuşturucu maddelerin sarılı olduğu materyaller ile ilgili incelenmesi talep edilen parmak izi incelemesi sonucunun sanığın parmak izi çıkmasa dahi hukuki durumunu değiştirmeyeceği; gerek kollukta müdafi huzurunda gerek Sulh Ceza Mahkemesince alınan sorgusunda söz konusu valizi Türkiye’ye getireceğini farklı tercümanlar eşliğinde beyan eden sanığın hak kaybının olmadığı;

1961 tarihli Uyuşturucu Maddelere Dair Tek Sözleşmesinin tanımlar başlıklı 1 inci maddesinde, ithal kavramının; uyuşturucu maddelerin bir ülkeden başka bir ülkeye veya aynı ülkenin bir bölgesinden diğer bölgesine nakledilmesi olarak tanımlandığı, Genel Hava Taşımacılığına İlişkin Güvenlik Tedbirleri Hakkındaki Yönetmelik’in 4 üncü maddesinde yolcuların geldiği hava aracı ile havalimanında bir müddet bekledikten sonra aynı hava aracı ile devam ettiği uçuşun transit uçuş olarak tanımlandığı, yolcuların geldiği hava aracı dışında başka bir hava aracı ile devam ettiği uçuşun ise transfer uçuş olarak tanımlandığı, bu tanımlar çerçevesinde Türkiye’den transit olarak geçirilen uyuşturucu maddenin Türkiye’de bırakılacağına ilişkin bir delilin bulunmaması halinde, fiilin ithal etme değil, nakletme suçunu oluşturacağı, 23.03.2021 tarihinde Türkiye’ye gelen ve 29.03.2021 tarihinde Moskava’ya gidecek olan sanığın transit yolcu olarak değerlendirilemeyeceği gibi transfer yolcu dahi olmadığı, dosya içerisinde yer alan 09.08.2021 tarihli Türk Hava Yolları’nın yazısında da sanığın İstanbul-Moskova uçuşunda transit yolcu olmadığının belirtildiği, buna göre sanığın eyleminin uyuşturucu madde ithal etme suçunu oluşturduğu anlaşılmakla sanık müdafilerinin temyiz sebepleri yerinde görülmemiş, hükümde açıklanan gerekçeler, tüm dosya kapsamına göre usul ve yasaya uygun bulunarak, Bölge Adliye Mahkemesi hükmünde hukuka aykırılık tespit edilmemiştir.

V. KARAR

Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin, 07.04.2022 tarihli ve 2021/3462 Esas, 2022/937 Karar sayılı kararında sanık müdafilerince öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden; 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMLERİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,

Hükmolunan ceza miktarı ile tutuklu kalınan süre dikkate alınarak sanık hakkındaki salıverilme taleplerinin REDDİNE,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

21.11.2023 tarihinde karar verildi.