YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/7451
KARAR NO : 2021/12357
KARAR TARİHİ : 24.11.2021
Adalet Bakanlığı’nın, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık … hakkındaki İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesinin 22/01/2019 tarihli ve 2018/303 esas, 2019/16 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 23/03/2021 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A-)Konuyla İlgili Bilgiler:
1-Şüpheli … hakkında, 21/08/2017 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonunda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 05/01/2018 tarihli ve 2017/190812 soruşturma, 2018/74 sayılı kararı ile; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/2. maddesi uyarınca beş yıl süre ile kamu davasının açılmasının ertelenmesine, bir yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, kararda itiraz kanun yolu, mercii ve itiraz süresinin gösterildiği, kararın doğrudan şüphelinin MERNİS adresine tebliğe çıkarıldığı, MERNİS adresinde 12/01/2018 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği, denetimli serbestlik tedbirinin infazı için 29/01/2018 tarihinde İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderildiği,
2-İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 30/01/2018 tarihli ve 2018/504 DS sayılı çağrı yazısının şüphelinin bilinen adresine tebliğe çıkarıldığı, 07/02/2018 tarihinde şüpheliye bizzat tebliğ edildiği, Müdürlüğe başvurmaması nedeniyle 22/02/2018 tarihli uyarı yazısının doğrudan şüphelinin MERNİS adresine tebliğe çıkarıldığı, “gösterilen adrese gidildi, muhatabın dışarıda olduğunu sözlü beyan eden eşi tebliğ evrakını almaktan imtina etmiş olup isim ve imza vermemiştir,evrak ilgili mahalle muhtarına tebliğ edilmiş olup 2 nolu haber kağıdı eşinin eline verilmiştir” şerhi ile 07/03/2018 tarihinde tebliğ edildiği, müdürlüğe başvurmaması nedeniyle dosyanın kapatılmasına karar verilerek 02/05/2018 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği,
3-Erteleme kararı kaldırılarak, 21/08/2017 tarihli eylem nedeniyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 03/05/2018 tarihli ve 2017/190812 soruşturma, 2018/18658 esas, 2018/13148 sayılı iddianamesi ile, TCK’nın 191/4-a maddesi delaletiyle 191/1 ve 53.maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı,
4- Şüphelinin, hakkında kamu davası açılmasından önce erteleme süresi içerisinde 09/03/2018 tarihinde yeniden uyuşturucu madde ile yakalanması üzerine, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 14/05/2018 tarihli ve 2018/77659 soruşturma, 2018/20079 esas, 2018/14149 sayılı iddianamesi ile, TCK’nın 191/4-b maddesi delaletiyle 191/1,43 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesine birleştirme talepli kamu davası açıldığı,
İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesinin 21/05/2018 tarihli ve 2018/335 esas, 2018/352 sayılı kararı ile davanın, mahkemenin 2018/303 esas sayılı davası ile birleştirilmesine karar verildiği,
5-İstanbul 36.Asliye Ceza Mahkemesinin kanun yararına bozma istemine konu 22/01/2019 tarihli ve 2018/303 esas, 2019/16 sayılı kararı ile, sanığın TCK’nın 191/1. maddesi gereğince 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, İstanbul 41. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/9 esas, 2011/443 sayılı ilamı tekerrüre esas alınarak TCK’ nın 58/6-7. maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verildiği, kararın 08/02/2019 tarihinde istinaf edilmeden kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
B-)Kanun Yararına Bozma İstemi:
Kanun yararına bozma istemi ve ihbar yazısında;
“Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurmak suçundan şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 05/01/2018 tarihli ve 2017/190812 soruşturma, 2018/74 sayılı kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/3. maddesi uyarınca şüpheli hakkında 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına dair kararı müteakip, adı geçen şüphelinin yükümlülüklere uymamakta ısrar etmesi sebebiyle kamu davası açılması üzerine yapılan yargılama sonucunda, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1. maddesi uyarınca 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının aynı Kanun’un 58/6. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mükerrir sanık hakkında cezasının infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına dair İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesinin 22/01/2019 tarihli ve 2018/303 esas, 2019/16 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre, şüphelinin bilinen aynı zamanda mernis adresi olan “… Mah. … Sk. No:… İç Kapı No:… …/İstanbul” adresine “Tebliğ Evrakı Muhatabına Adresinde Kendi İmzasına Tebliğ Edildi” şerhiyle mahalle muhtarına teslim edilmek suretiyle 07/02/2018 tarihinde yapılan İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 30/01/2018 tarihli çağrı kağıdı tebligat işleminin ve aynı adrese bu defa mernis şerhi de düşülerek “Gösterilen adrese gidildi. Muhatabın dışarıda olduğunu sözlü beyan eden eşi tebliğ evrakını almaktan imtina etmiş olup, isim ve imza vermemiştir. Evrak ilgili mahalle muhtarına tebliğ edilmiş olup 2 nolu haber kağıdı eşinin eline verilmiştir.” şerhiyle 07/03/2018 tarihinde mahalle muhtarına teslim edilmek suretiyle yapılan anılan Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 22/02/2018 tarihli uyarı yazısı tebliğinin usulüne uygun olduğu kabul edilerek, Mahkemesince sanığın yükümlülüklere uymamakta ısrar ettiğinden bahisle cezalandırılmasına karar verilmiş ise de,
7201 sayılı Tebligat Kanununun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesinin 1. fıkrasında; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır” hükmünün yer aldığı,
Madde metninin, iki hâli birlikte düzenlediği, bunlardan ilkinin “adreste bulunmama”, diğerinin ise “tebellüğden imtina” olduğu, muhatabın, tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden
sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi hâlinde ancak, maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebileceği nazara alındığında,
Somut olayda, tebliğ tarihinde yürürlükte olan Tebligat Yönetmeliğinin 30. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, imzadan çekinmeleri halinde, bu husus da belirtilerek, muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanununun 21/1. maddesine göre yapılan 30/01/2018 tarihli çağrı kağıdının tebliğ işleminin geçersiz olduğu, benzer şekilde muhatabın eşinin tebliğden imtina etmesi üzerine 2 nolu haber kağıdının kapıya yapıştırılması yerine, bizzat imtina eden kişiye bırakılmak suretiyle mahalle muhtarına yapılan 22/02/2018 tarihli uyarı yazısının tebliğ işleminin de usulsüz olduğu cihetle, ısrar koşulunun oluşmadığı, kamu davasının açılmasının şarta bağlandığı ve koşulları gerçekleşmemesine rağmen dava açılmış olduğu gözetilerek, Mahkemesince 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/8-2. cümlesi uyarınca durma kararı verilmesi yerine, yazılı şekilde sanığın mahkûmiyetine karar verilmesinde,
Kabule göre de, sanığın mükerrir olduğu kabul edilerek cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmiş ise de; sanığın adlî sicil kaydında yer alan ve tekerrüre esas alındığı anlaşılan suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan hükmedilen 3.600,00 Türk lirası adli para cezasına ilişkin İstanbul 41. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/05/2011 tarihli ve 2011/9 esas, 2011/443 sayılı kararının 13/01/2013 tarihinde infaz edildiği, yargılama konusu suçun ise 5237 sayılı Kanun’un 58/2-b bendinde düzenlenen 3 yıllık süreden sonra 21/08/2017 tarihinde işlendiği ve bu sebeple anılan kararın tekerrüre esas alınamayacağı gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesinde,
İsabet görülmemiştir.” denilerek İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesinin 22/01/2019 tarihli ve 2018/303 esas, 2019/16 sayılı kararının 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulması istenilmiştir.
C-) Konunun Değerlendirilmesi:
Şüpheli hakkında, 21/08/2017 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonunda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 05/01/2018 tarihli ve 2017/190812 soruşturma, 2018/74 sayılı kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, şüphelinin yükümlülüklere uymamakta ısrar etmesi nedeniyle kamu davası açılması üzerine yapılan yargılama sonucunda, İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesinin 22/01/2019 tarihli ve 2018/303 esas, 2019/16 sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1. maddesi uyarınca 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının aynı Kanun’un 58/6. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mükerrir sanık hakkında cezasının infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, anlaşılmıştır.
1-28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191. maddesinde, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ve bu kararla birlikte verilebilecek olan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik herhangi bir kanun yolu öngörülmemiş ise de; kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile bu karara bağlı olarak verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik TCK’nın 191/2. maddesinin 2. cümlesinde yer alan “Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.” şeklindeki düzenleme gereği, “Kamu davasının açılmasının ertelenmesi” kararı ve bu karar ile birlikte verilen “tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararların, şüpheliye tebliğ edilmesinin gerektiği, şüpheli hakkında verilen karar kendisine tebliğ edilmeden ve itiraz hakkı beklenilmeden, dolayısıyla kesinleşmeden Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı,
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10/2. maddesinde; “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” düzenlemesi ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsendiği, tebligatın öncelikle bilinen en son adrese, MERNİS adresi olduğu belirtilmeksizin, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun’un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından tebligata 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 23/1-8 ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği,
Somut olayda ise; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 05/01/2018 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın doğrudan şüphelinin MERNİS adresine tebliğe çıkarıldığı, MERNİS adresinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği, Tebligat Kanunu’nda yer alan düzenleme karşısında tebliğ işleminin usulsüz olduğu, dolayısıyla kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın kesinleşmediği, bu nedenle Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce yapılan tebligat işlemlerinin hukuki sonuç doğurmayacağı,
Şüpheli hakkında verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin karar kendisine usulüne uygun şekilde tebliğ edilmeden ve itiraz hakkı beklenilmeden, dolayısıyla kesinleşmeden beş yıllık erteleme süresinin de işlemeye başlamayacağı, bu durumda, birleştirilmesine karar verilen dava dosyasındaki 09/03/2018 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunun erteleme süresi içerisinde işlendiğinden de sözedilemeyeceği, kovuşturma şartının oluşmadığı anlaşıldığından, mahkemece “durma kararı” verilmesi, kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın, usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesinin sağlanması ve usulüne uygun şekilde kesinleştirilmesini takiben geçerli tebligat işlemleri yapılarak erteleme ve denetimli serbestlik kararının infazının sonucunun beklenilmesi gerektiği gözetilmeden, sanığın mahkumiyetine karar verilmesi kanuna aykırıdır.
2-Kabule göre de;
Sanığın mükerrir olduğu kabul edilerek cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmiş ise de; sanığın adlî sicil kaydında yer alan ve tekerrüre esas alındığı anlaşılan suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan hükmedilen 3.600,00 Türk lirası adli para cezasına ilişkin İstanbul 41. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/05/2011 tarihli ve 2011/9 esas, 2011/443 sayılı kararının 13/01/2013 tarihinde infaz edildiği, yargılama konusu suçun ise 5237 sayılı Kanun’un 58/2-b bendinde düzenlenen 3 yıllık süreden sonra 21/08/2017 tarihinde işlendiği ve bu sebeple anılan kararın tekerrüre esas alınamayacağı gözetilmeden tekerrür hükümlerinin uygulanması, kanuna aykırıdır.
Sonuç olarak yukarıda (1) numaralı paragrafta açıklanan nedenlerle, mahkemesince açılan kamu davası hakkında kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden durma kararı verilmesi gerektiği anlaşıldığından kanun yararına bozma istemi kısmen değişik gerekçe ile yerinde görülmüştür.
D-)Karar:
Mahkemece, kovuşturma şartının gerçekleşmesini beklemek üzere 5271 sayılı CMK’nın 223/8-2. cümlesi uyarınca “kamu davasının durmasına” ve “şüpheliye kamu davasının açılmasının ertelenmesi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın, yeniden usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesi ve infazının sonucunun beklenilmesi için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine” karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi kanuna aykırı olduğundan, İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesinin 22/01/2019 tarihli ve 2018/303 esas, 2019/16 sayılı kararının kısmen değişik gerekçe ile 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığına iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine,
24/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.