YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/22045
KARAR NO : 2023/5775
KARAR TARİHİ : 20.06.2023
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2016/75 E., 2016/249 K.
SUÇ : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
HÜKÜM : Beraat
Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin, hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Sanık hakkında, Nevşehir Cumhuriyet Başsavcılığınca kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan dolayı başlatılan soruşturmada, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 6545 sayılı Kanun ile değişik 191 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile birlikte tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararı verilmiştir.
2. Sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gerektirdiği yükümlülüklere uymadığının bildirilmesi üzerine Nevşehir Cumhuriyet Başsavcılığının 28.01.2016 tarihli iddianamesi ile 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi, 53 üncü maddesi, 54 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
3. Nevşehir 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.05.2016 tarihli ve 2016/75 Esas, 2016/249 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında üzerine atılı kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi uyarınca beraat kararı verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Cumhuriyet savcısının temyiz talebi, sanığın üzerine atılı uyuşturucu madde kullanma suçunu işlediği ve suç işlemeye yönelik kastının olduğu, mahkemece sanığın denetimi ihlal etmesinde kastı olmadığından bahisle beraat kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Nevşehir Denetimli Serbestlik Müdürlüğü Değerlendirme Komisyonunca, 06.11.2014 tarihinde sanığın… Üniversitesinde öğrenci olduğu tespit edildiğinden eğitimi tamamlayıncaya kadar denetime ara verilmesine karar verildiği, sanığın öğrencilik durumumun 31.03.2016 tarihine kadar devam ettiğine dair Üniversitesinden belge ibraz ettiği, buna rağmen aynı Komisyonun 15.10.2012 tarihli kararı ile daha önceki denetime ara verme kararını kaldırdığı, sanık savunmasının bu hali ile makul görüldüğü, gelişen olaylar silsilesinde sanığın suç işleme kastı ile hareket etmediği gerekçesiyle beraatine karar verildiği anlaşılmıştır.
IV. GEREKÇE
İddianame içeriğinde 29.11.2011 tarihli eyleme ilişkin anlatım bulunmadığı, hükmün konusunun iddianamede gösterilen eylemlerle sınırlı olduğu da gözetilerek yargılamaya konu eylemle ilgili 5271 sayılı Kanun’un 170 inci maddesine uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı, açılan davanın
01.02.2012 tarihli eyleme ilişkin olduğu dikkate alınarak yapılan incelemede;
Suç tarihinde sanığın üzerinde esrar yapımına elverişli kenevir bitkisi parçaları bulunduğundan, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunun sübuta erdiği, sanığın 29.11.2011 ve 01.02.2012 tarihli eylemleri nedeniyle 23.07.2014 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile birlikte verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararının içeriğinde, sanığın bu karara itiraz hakkı bulunduğuna ilişkin, itiraz süresi ve merciinin gösterilmesi suretiyle usulüne uygun yasa yolu bildirimi yapıldığı ve kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının 04.08.2014 tarihinde sanığa usulüne uygun tebliğ edildiği, erteleme kararının 20.08.2014 tarihinde kesinleştiği, tedbirin infazı için Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderildiği, Nevşehir Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 17.12.2015 tarihli çağrı yazısının, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun (7201 sayılı Kanun) 10 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereği, öncelikle bilinen en son adres (bilinen bir adres yoksa ya da bilinen en son adres ile adres kayıt sistemindeki adres aynı ise MERNİS adresi olduğu belirtilmeksizin adres kayıt sistemindeki adres) esas alınarak, aynı Kanun’un 21 inci maddesinin birinci fıkrasına göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun’un 21 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından tebligata aynı Kanun’un 23 üncü maddesinin bir ila sekizinci fıkraları ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 16 ncı maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği gözetilmeksizin, sanığın MERNİS adresinde 7201 sayılı Kanun’un 21 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca yapılan tebliğ işleminin usulüne uygun olmadığı, bu kapsamda kovuşturma şartının sağlanmadığı anlaşılmakla;
5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin dördüncü fıkrasının (b) ve (c) bendinde yer verilen koşulların oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi, dolayısıyla aynı Kanun’un 191 inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” hükmü kapsamında ihlal nedeni sayılacak eylem bulunup bulunmadığı hususunun tespiti için, sanık hakkında incelemeye konu 01.02.2012 tarihli suç tarihinden sonra, ancak kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kesinleştiği 20.08.2014 tarihinden itibaren erteleme süresi olan 5 yıl içinde işlenen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan verilen herhangi bir kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ya da 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin altıncı fıkrası gereği doğrudan açılan davaların bulunup bulunmadığının araştırılarak,
aa. Var ise; Cumhuriyet başsavcılığı ve/veya mahkemelerden ilgili dosyaların getirtilip dosya arasına alınıp, derdest ise temyize konu dava dosyası ile birleştirilmesi; hüküm verilmiş ve kesinleşmiş ise, sonucuna göre, tüm deliller birlikte gözetilmek suretiyle ihlal niteliğinde eylem olup olmadığı ya da eylemlerin tek suç, ayrı suç veya zincirleme suç oluşturup oluşturmadığı tartışılıp değerlendirildikten sonra sanığın hukukî durumunun belirlenmesi,
bb. Yok ise; kovuşturma şartı olan ısrar koşulunun sağlanmadığı dikkate alınarak kovuşturma şartının gerçekleşmesini beklemek üzere 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin sekizinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca kamu davasının durmasına ve erteleme kararı ile birlikte verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına devam edilmesi için dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekmekte ise de; dosya inceleme tarihi itibariyle kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kesinleştiği 20.08.2014 tarihinden itibaren 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen 5 yıllık erteleme süresinin dolduğu ve 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin sekizinci fıkrasının birinci cümlesinde yer verilen “Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir.” hükmü uyarınca erteleme süresinin dolması nedeniyle kovuşturma şartının gerçekleşmediği dikkate alınarak düşme kararı verilmesi gerektiği gözetilmeyerek dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile beraatine karar verilmesi, nedeniyle hukuka aykırılık görülmüştür.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Nevşehir 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.05.2016 tarihli ve 2016/75 Esas, 2016/249 Karar sayılı kararına yönelik Cumhuriyet savcısının temyiz talebi yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy çokluğuyla BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
20.06.2023 tarihinde karar verildi
(K.O)
KARŞI OY GEREKÇESİ
18.06.2014 tarihinde kabul edilen ve 28.06.2014 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6545 Sayılı Kanun’un 68. maddesi uyarınca TCK’nın 191. maddesinde yapılan değişiklikle;
TCK’nın 191. maddesinde;
(1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada şüpheli hakkında 04.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın, beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir. Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.
(3) Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre Cumhuriyet savcısının kararı ile üçer aylık sürelerle en fazla bir yıl daha uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir.
(4) Kişinin, erteleme süresi zarfında;
a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi,
b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması,
c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, hâlinde, hakkında kamu davası açılır.
(5) Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz.
(Bu 5. fıkrada anlatılmak istenen, erteleme süresi içinde şüphelinin kullanmak için uyuşturucu/uyarıcı madde bulundurması ya da kullanması halinde dördüncü fıkra uyarınca tekrar işlediği anlaşılan kullanma ya da kullanmak için bulundurmaya ilişkin eylemi ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz. Burada dikkat edilmesi gereken birden çok eylem varsa eylemlerden sabit olma koşuluyla ilki ihlal oluşturmaz.)
(6) Dördüncü fıkraya göre kamu davasının açılmasından sonra, birinci fıkrada tanımlanan suçun tekrar işlendiği iddiasıyla açılan soruşturmalarda ikinci fıkra uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez.
(7) Şüpheli erteleme süresi zarfında dördüncü fıkrada belirtilen yükümlülüklere aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği takdirde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.
(8) Bu Kanunun;
a) 188 inci maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti,
b) 190 ıncı maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma, suçundan dolayı yapılan kovuşturma evresinde, suçun münhasıran bu madde kapsamına girdiğinin
anlaşılması hâlinde, sanık hakkında bu madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.
(9) Bu maddede aksine düzenleme bulunmayan hâllerde, Ceza Muhakemesi Kanununun kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin 171 inci maddesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 231 inci maddesi hükümleri uygulanır.
(10) (Ek: 27/3/2015-6638/12 md.) Birinci fıkradaki fiillerin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.
Şeklinde düzenlenmiştir.
TCK’nın 191. maddesi bütün haliyle değerlendirildiğinde, şüphelinin/sanığın kullanmak için uyuşturucu/uyarıcı madde bulundurması ya da kullanması halinde kendisine doğrudan ceza vermek olmadığı, şüphelinin yeniden uyuşturucu/uyarıcı madde kullanması ve bu amaçla bulundurmasının önüne geçilerek sağlıklı ve topluma yararlı birey olmasının sağlanması amaçlanmış olmakla birlikte,
TCK’nın191/4. maddesi uyarınca kamu davasının açılmasının erteleme süresi zarfında;
a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi,
b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması,
c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, hâlinde, hakkında kamu davası açılacağını belirtmiş olması,
ve yine TCK’nın 191/6. maddesinde;
Dördüncü fıkraya göre kamu davasının açılmasından sonra, birinci fıkrada tanımlanan suçun tekrar işlendiği iddiasıyla açılan soruşturmalarda ikinci fıkra uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez. (Kısaca, bu halde şüpheli hakkında daha önce işlediği kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etme veya bulundurma suçundan usulüne uygun olarak verilip kesinleşmiş kamu davasının açılmasının ertelemesi kararı (KDAEK) varsa, şüpheli hakkında doğrudan dava açılacaktır.
5 yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesi olgusu, sanığın kendisine yüklenen yükümlülüklerin yerine getirilmesi için belirlenen bir süre olup, erteleme süresi zarfında şüpheliye asgari 1 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanacağı ve bu sürenin 2 yıla kadar uzatılabileceği ; gerek görülmesi halinde denetimli serbestlik tedbiri süresi içinde tedaviye de tabi tutulabileceği belirtilmiştir.
Sanık kendisine yüklenen yükümlülükleri 5 yıldan az zamanda yerine getirse bile TCK’nın 191/2. maddesi ‘‘5 yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir’’ ifadesi ile 5 yıllık kamu davasının açılmasının ertelenmesi süresini geçirmeyi zorunlu kılmaktadır. Zira 191.maddenin
gerekçesinde bu suçu işleyenlerin hasta kabul edilen kişi oldukları ve bu süreninde bir anlamda nekahat süresi (iyileşme süresi) olduğu kabul edilmiştir.
Bu 5 yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesi süresi, sanığın kendisi hakkında ceza davası açılmasının önüne geçmek için yapılmış lehine düzenlemedir, aksi halde ceza davası açılacaktır.
Kanun koyucunun, TCK’nın 191/2. maddesindeki düzenlemeye ilişkin amacı/muradı da 5 yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin süre içinde sanığın denetim yükümlülüklerinin yerine getirilmesinin sağlanması, görevlilerce ifa edilecek işlemlerin kanuna uygun olarak yerine getirilmesi Cumhuriyet savcısının veya DSM görevlilerinin hataen usulüne uymayan işlemlerinin ya da sanıktan kaynaklanan tedbir yükümlülerine uymama gibi tutumlarının usulüne göre yeniden yerine getirilmesinin, sağlanması; sanığın tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurmasının önlenmesine, kısaca kötü alışkanlıklarından kurtulmasına ilişkindir.
TCK’nın 191/2. maddesinde yer alan kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı süresinin (KDAEK süresinin), uygulanması sırasında farklı uygulamalar /değerlendirmeler olabileceğinden sürenin niteliğininde tartışılması gereklidir.
Ceza Muhakemesinde süreler hak düşürücü, koruyucu, düzenleyici, kanuni süre ve takdiri süre olmak üzere beş gruba ayrılmaktadır.
Bu süreler:
– Hak düşürücü süre bir işlemin yapılması için tanınan süre olup bu süre içerisinde işlem yapılmaması halinde kişiye tanınan süre sona ermiş ve hakkı düşmüştür.
-Koruyucu sürelerle işlemin hangi zaman diliminde yapılamayacağı gösterilmektedir.
-Düzenleyici süre ile öngörülmemiş bir işlemin yapılabileceği zaman dilimini göstermektedir.
-Takdiri süre hakim tarafından belirlenen süredir.
-Kanuni süre ise, kanun koyucu tarafından belirlenen yasal sürelerdir. Bu süreler ancak yasal nedenler ile değiştirilebilir.
TCK’nın 191/2 fıkrasında belirtilen 5 yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesi süresi hak düşürücü süre olarak değerlendirilirse, ‘‘Hak düşürücü süre bir işlemin yapılması için tanınan süre olup, bu süre içerisinde işlem yapılmaması halinde kişiye tanınan süre sona ermiş ve hakkı düşmüş olacaktır.
Hak düşürücü süre, bir işlemin ya da işlemlerin yapılması, yerine getirilmesi için tanınan süre olduğuna göre, bu süre içerisinde (KDAEK süresi), görevlilerin veya şüphelinin/sanığın hiçbir işlem yapmaması halinde kişiye tanınan süre sona ermiş ve hakkı düşmüş olacağından şüpheli hakkında; dava açılabileceği sonucuna varılmaktadır. ? Bu duruma göre;
a) Bu süre içerisinde yetkili resmi görevlilerin şüpheli hakkında öngörülen işlemleri hiç yapmaması ya da hatalı işlemler yapması nedeniyle 5 yıllık süre geçirilmiş ise şüpheli hakkında kamu davası açılacaktır. Oysa hatalı işlemler yapılmasaydı şüpheli / sanık hakkında Soruştumaya/Kovuşturmaya Yer
Olmadığına Karar verilecekti.
b) Yine şüphelinin TCK’nın 191/4. maddesi uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi süresi zarfında TCK’nın 191. maddesinin 4-a bendinde belirtilen, kendisine yüklenen yükümlülüklerden biri olan uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmadığından bahisle ısrar koşulunun oluşmamasına rağmen, ısrar oluştuğu kabul edildiğinde de hakkında kamu davası açılacaktır. Oysa hatalı işlemler yapılmasaydı şüpheli / sanık hakkında Soruştumaya /Kovuşturmaya Yer Olmadığına karar verilecekti.
c) Örneğin; yine karşılaşılan dava dosyalarındaki olaylarda görüldüğü üzere, şüpheli/sanık, uyuşturucu/uyarıcı madde kullandığı anlaşılmaması için başkasının idrarını kendi idrarı olarak göstererek laboratuvar görevlilerine vermesi üzerine, yapılan tahlil de uyuşturucu/uyarıcı bulunmadığı tespitine varıldığında; görevlilerin görevlerini gerekli itina ile yapmaması ve hem de şüphelinin suçtan doğacak sonuçtan kaçmak için böyle kanunsuz bir eylem yapması üzerine 5 yıl süreyle Kamu Davasının Açılmasnın Ertelenmesi süresi sona ermiş olması nedeniyle Düşme kararı verilmiş fakat sonradan gerçek durum tespit edilmiş ise ne olacaktır..?
Bu sorunun cevabı tabiki denetim yükümlülükleri yerine getirilmediği için dava açılması olacaktır.
TCK’nın 191. maddesinin metni içinde 5 yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin süre de yerine getirilmesi gereken yükümlülükler yerine getirilmese bile süre geçirildiğinde, düşme kararı verileceğine ilişkin hiç bir hüküm veya atıf da yoktur. *
Zaten yükümlülükler yerine getirilmediği için dava da açılmıştır. Bu husus nasıl bir davanın düşme sebebi olur?
Kamu görevlilerinin veya şüphelinin, hata ya da kasten yaptığı işlemler/eylemler üzerine davanın düşmesine mi karar verilecektir.?
Eğer böyle bir uygulama kabul edilirse, denetim yükümlülüklerini yerine getirmeyene prim verilmiş olacaktır. Bu durum TCK’nın 191. maddesinin amacına, lafzına ve ruhuna uymaz. Kanun bu durumu himaye etmez. Madde gerekçesine göre de hasta olduğu kabul edilen kişilerin, tedavisi yapılmadan geçen süre nedeniyle yaptırımda uygulanamayacağı için bir anlamda ödüllendirilmesi sonucu doğar.
*TCK’nın 191/7. maddesinde ‘‘Şüpheli erteleme süresi zarfında dördüncü fıkrada belirtilen yükümlülüklere aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği takdirde hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir. Şeklindeki düzenlemesinin yorumlanmasından, şüpheli erteleme süresi zarfında dördüncü fıkrada belirtilen yükümlülüklere aykırı davrandığı ve yasakları ihlal ettiği takdirde (TCK’nın 191/5. fıkrasında belirtilen hâl saklı kalmak üzere) hakkında TCK’nın 191/4. maddesi gereğince kamu davası açılır.
Buradaki 5 yıllık süre, denetim yükümlülüklerinin yerine getirilebilmesi içindir, maddenin 3. fıkrasında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır, Bu süre üçer aylık sürelerle en fazla bir yıl uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi gerek görülmesi halinde tedaviye tabi tutulabilir.
Bu hükümlerin tamamı değerlendirildiğinde, beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenme süresi, yükümlülüklerini getirmeyenler için öngörülmüş değildir.
Aynı zamanda
CMK’nın 223/8. maddesine göre;
‘‘Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir. Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir’’. Şeklindedir.
5271 Sayılı CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkrasına göre, davanın düşmesine karar verilmesi için soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir.
Bu duruma ilişkin örnekler vermek gerekirse;
a) Yasama dokunulmazlığı, Cumhuriyet savcılıklarının bazı suçlar hakkında ceza davası açabilmesini sınırlayan sürenin geçmiş olması, izin, şikayet, yeni delil bulunması, açık dava bulunmaması, suçun işlenmesinden sonra ortaya çıkan akıl hastalığı, ön ödemenin yerine getirilmemesi, uzlaşmanın bulunmaması gibi durumlar soruşturma ve kovuşturma şartı olarak gösterilebilir. Yine şikayete bağlı bir suçta şikayetten vazgeçilmesi ya da şikayet süresinin kaçırılmış olması, soruşturma izni alınmadan memur hakkında işlem yapılamayacağı durumunda, soruşturma izni verilmemesi, düşme kararı verilmesini gerektirir.
Halbuki bu suçla ilgili olarak beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenme süresi, şüphelinin 5 yıllık süre içinde yükümlülüklere uyması halinde dava açılmasının önlenmesi için verilen bir imkandır. Şüpheliyi, sanık olup cezalandırılmasından koruyan bir hükümdür. Buradaki 5 yıllık süre KOVUŞTURMAMA ŞARTIDIR. Aksi halde şüpheli/sanık hakkında dava açılacaktır.
Yukarıda da belirttiğim CMK’nın 223/8. maddesine göre;
… Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Demektedir.
Bir başka deyişle, 5 yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesi süresi kovuşturmama süresidir, bu 5 yıllık erteleme süresinde yükümlü, yükümlülüklerini yerine getirdiğinde dava açılmayacaktır. Yükümlü 5 yıl içinde yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde kovuşturmaya başlanacak kısaca dava açılacaktır, bu durum kovuşturma şartının gerçekleşmiş olması halidir. Bu
nedenle kovuşturma şartının gerçekleşmediğinden bahsedilerek düşme kararı verilemez.
b) 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunumuza göre öngörülen düşme sebeplerinin varlığı hallerinde de davanın düşmesine karar verilir. Bu hallerde TCK’nın 64. maddesine göre sanığın ölümü, TCK’nın 65. maddesinde yer alan, genel af (özel af halinde kamu davası hakkında düşme kararı verilemez) ve TCK’nın 66. maddesine göre zamanaşımıdır.
Yukarıda açıkladığım nedenlerle CMK’nın ve TCK’nın bu hükümleri dışında, düşme kararı verilemez.
Uygulama yeri olmadığı halde, düşme kararı verilmesi nedeniyle, TCK’nın 191. maddesindeki suça ilişkin dava zamanaşımı süresi düzenlemesinin önüne geçilerek zamanaşımı kurumu uygulanamaz hale gelir.
Açıkladığım tüm bu nedenlerle; Dairemizin 2023/5775 sayılı Kararının gerekçe bölümünde (bb) bendinde yer alan kamu davası açılmasının ertelenmesi süresi sona ermiş olması nedeniyle, davanın düşmesine karar verilmeyeceği gerektiği görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun bu bozma gerekçesine katılmıyorum. 20.06.2023