YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/21800
KARAR NO : 2023/5056
KARAR TARİHİ : 01.06.2023
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2015/140 E., 2016/158 K.
SUÇ : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
HÜKÜM : Mahkûmiyet
Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
A. Sanık hakkında, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı başlatılan soruşturmada, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 6545 sayılı Kanun ile değişik 191 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca 03.12.2014 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile birlikte tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararı verilmiştir.
B. Sanığın, erteleme süresi zarfında 02.01.2015 tarihinde yeniden kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu işlediğinin anlaşılması üzerine, Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının, 27.02.2015 tarihli iddianamesi ile sanığın 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin birinci ve dördüncü fıkraları ile 53 üncü maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
C. Küçükçekmece 21. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.03.2016 tarihli ve 2015/140 Esas, 2016/158 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan lehine olan 5237 sayılı Kanun’un 5560 sayılı Kanun ile değişik 191 inci maddesinin birinci fıkrası, 5237 sayılı Kanun’un 62 nci, 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi, 52 nci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca 6.000,00 TL adli para cezasına karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanığın temyiz sebepleri özetle; yargılamadan bu yana kullanmadığına, adli para cezasını ödeme gücü bulunmadığına ve kararı temyiz ettiğine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
…Asayiş Büro Amirliği görevlilerince 04.06.2014 tarihinde (34 …) plakalı araçta uyuşturucu ticareti yapıldığı ihbarına istinaden aracın fiziki takibi esnasında, sanığın aracın şoför mahallinden elini sokmak suretiyle maddeyi alarak uzaklaşmaya başladığı esnada polis memurlarını fark etmesi üzerine korkarak elindeki maddeyi yere attığı, havanın rüzgarlı ve yağmurlu olması nedeniyle sanığın dökmüş olduğu ve bonzai maddesi olduğunu ikrar ettiği maddenin bulunamadığı, sanığın maddeyi aldığı (34 …) plaka sayılı araçta aynı gün yapılan aramada 0,5 gram uyuşturucu olduğu değerlendirilen madde bulunduğu, bu maddenin kriminal polis laboratuvarında yapılan analizi neticesi düzenlenen 11.06.2014 tarih ve KİM-2014/16408 sayılı raporda açık yeşil renkli bitki parçalarının uyuşturucu maddelerden XLR 11, AB-PINACA ve AB-FUBINACA etken maddelerini ihtiva ettiğinin belirtildiği, (34 …) plaka sayılı aracı kullanan kişiler hakkındaki soruşturmanın 2014/27002 numaralı evrak üzerinden yürütüldüğü, sanık
hakkında 03.12.2014 tarihinde kamu davasının ertelenmesi kararı verildiği ve bu kararın 23.12.2014 tarihinde tebliğ edildiği, … Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/9290 soruşturma sayılı evrakında ise, sanığın 02.01.2015 tarihinde Ataşehir ilçesi Küçükbakkalköy Mahallesi Kocasinan Caddesi üzerinde yapılan uygulama esnasında elinde bulunan bir maddeyi yere attığının polis memurlarınca görülerek maddenin muhafaza altına alındığı, madde üzerinde kriminal polis laboratuvarınca yapılan inceleme neticesi düzenlenen 08.01.2015 tarih ve KİM-2015/421 sayılı raporda, açık yeşil renkli bitki parçalarının uyuşturucu maddelerden ADB-FUBINACA etken maddesini ihtiva ettiğinin belirtildiği, sanığın kamu davasının ertelenmesi kararında belirtilen süre içerisinde aynı suçu tekrar işlemesinden dolayı, tedbire uymadığından 26.02.2015 tarihinde dava açılmasının ertelenmesi kararının kaldırılmasına karar verildiği, sanığın uyuşturucu madde kullandığını ve olay günü ele geçirilen uyuşturucu maddenini kendisine ait olduğunu ikrar ettiği, sanığın böylelikle üzerine atılı kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu işlediğinin sabit olduğu gerekçesiyle sanık hakkında atılı suçtan mahkûmiyetine karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE
Kabul edilebilir bir temyiz başvurusu üzerine yapılan inceleme neticesinde;
1. Hükümden önce 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 68 inci maddesi ile değiştirilen 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesi ve aynı Kanun’un 85 inci maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun’un geçici 7 inci maddesi sanık lehine hükümler içermekte olup, öncelikle; 6545 sayılı Kanun’un 68 inci maddesi ile değiştirilen 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin beşinci fıkrası ve aynı Kanun’un 85 inci maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun’un geçici 7 inci maddesinin olaya tatbik kabiliyeti bulunup bulunmadığının tesbiti açısından, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı bu suç tarihinden önce açılmış başka dava olup olmadığının, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediğinin ve önceki dava sonucunun araştırılması, gerektiğinde Denetimli Serbestlik Müdürlüğünden suç tarihinde sanığın infazda olan başka bir tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri kararının bulunup bulunmadığı sorulup belirlendikten sonra;
a. Sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemişse, 6545 sayılı Kanun’un 68 inci maddesi ile değiştirilen 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin beşinci fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni
sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz.” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca “davanın düşmesine” ve tedavi ve/veya denetimli serbestlik kararı veren ilgili mahkemeye ihbarda bulunulmasına karar verilmesi,
b. Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse veya daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ve önceki suçtan mahkûmiyet dışında bir hüküm verilmiş ise, bu suç nedeniyle hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile birlikte tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilen sanığın, yükümlülüklerini ihlal ettiğinin sabit görülmesi halinde yargılamaya devam olunması gerekirken,
Sanık hakkında incelemeye konu 04.06.2014 tarihli eylem nedeniyle, 03.12.2014 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile birlikte verilen denetimli serbestlik kararının, sanığa usulüne uygun olarak 23.12.2014 tarihinde tebliğ edildiği, erteleme kararının 08.01.2015 tarihinde kesinleştiği ancak sanığın, ihlal sayılan 02.01.2015 tarihli eylemini, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kesinleşmesinden önce işlediği, dolayısıyla 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında ihlalin söz konusu olmadığı ve kovuşturma şartının gerçekleşmediği, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminde (UYAP) yapılan incelemede, sanık hakkında 03.12.2014 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kesinleşmesinden sonra işlenen yine kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçundan Mahkemeler ve Cumhuriyet Başsavcılıkları nezdinde dosyalarının da bulunduğu anlaşılmakla,
5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin dördüncü fıkrasının (b) ve (c) bendlerinde yer verilen koşulların oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi, dolayısıyla 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz.” hükmü kapsamında ihlal nedeni sayılacak eylem bulunup bulunmadığı hususunun tespiti için, sanık hakkında incelemeye konu 04.06.2014 tarihli suç tarihinden sonra, ancak kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kesinleştiği 08.01.2015 tarihinden itibaren erteleme süresi olan 5 yıl içinde işlenen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan verilen herhangi bir kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ya da 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin altıncı fıkrası gereği doğrudan açılan kamu davaların bulunup bulunmadığının araştırılarak,
aa. Var ise; Cumhuriyet Başsavcılığı ve/veya mahkemelerden ilgili dosyaların getirtilip dosya arasına alınıp, derdest ise temyize konu dava dosyası ile birleştirilmesi; hüküm verilmiş ve kesinleşmiş ise, gerektiğinde olağanüstü kanun yollarına başvurulabileceği, sonucuna göre, tüm deliller birlikte gözetilmek suretiyle ihlal niteliğinde eylem olup olmadığı ya da eylemlerin tek suç, ayrı suç veya zincirleme suç oluşturup oluşturmadığı tartışılıp değerlendirildikten sonra sanığın hukukî durumunun belirlenmesi,
bb. Yok ise; kovuşturma şartı olan ısrar koşulunun sağlanmadığı dikkate alınarak, kovuşturma şartının gerçekleşmesini beklemek üzere 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin sekizinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca kamu davasının durmasına ve erteleme kararı ile birlikte verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına devam edilmesi için dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekmekte ise de; dosya inceleme tarihi itibariyle kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kesinleştiği 21.11.2015 tarihinden itibaren 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen 5 yıllık erteleme süresinin dolduğu ve 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin sekizinci fıkrasının birinci cümlesinde yer verilen “Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir.” hükmü uyarınca erteleme süresinin dolması nedeniyle kovuşturma şartının gerçekleşmediği dikkate alınarak düşme kararı verilmesinde zorunluluk bulunması,
2. Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının “bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası” olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı Kanun’un 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun’un 24 üncü maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan “Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Asliye Ceza Mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun’un geçici 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “01.01.2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 Esas, 2020/33 Karar sayılı iptal kararı ile, “…kovuşturma evresine geçilmiş…” ibaresinin, aynı bentte yer alan “… basit yargılama usulü…” yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi
Kanun’unda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre; “mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, 5237 sayılı Kanun’un 7 nci maddesi ile 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanığın hukuki durumunun, “Basit Yargılama Usulü” yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, nedenleriyle hukuka aykırılık görülmüştür.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Küçükçekmece 21. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.03.2016 tarihli ve 2015/140 Esas, 2016/158 Karar sayılı kararına yönelik sanığın temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, diğer yönleri incelenmeksizin, Üye …’in, 5 yıllık kamu davasının açılmasının ertelenmesi süresinin sona ermiş olması nedeniyle davanın düşmesine karar verilemeyeceğine ilişkin karşı oyu yönünden oy çokluğuyla, diğer bozma sebepleri yönünden oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
01.06.2023 tarihinde karar verildi.
(K. O.)
K A R Ş I O Y G E R E K Ç E S İ
18.06.2014 tarihinde kabul edilen ve 28/06/2014 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi uyarınca TCK’nın 191. maddesinde yapılan değişiklikle;
TCK’nın 191. maddesinde;
(1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada şüpheli hakkında 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın, beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir. Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.
(3) Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre Cumhuriyet savcısının kararı ile üçer aylık sürelerle en fazla bir yıl daha uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir.
(4) Kişinin, erteleme süresi zarfında;
a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi,
b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması,
c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, hâlinde, hakkında kamu davası açılır.
(5) Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz.
(Bu 5. fıkrada anlatılmak istenen, erteleme süresi içinde şüphelinin kullanmak için uyuşturucu/uyarıcı madde bulundurması ya da kullanması halinde dördüncü fıkra uyarınca tekrar işlediği anlaşılan kullanma ya da kullanmak için bulundurmaya ilişkin eylemi ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz. Burada dikkat edilmesi gereken birden çok eylem varsa eylemlerden sabit olma koşuluyla ilki ihlal oluşturmaz.)
(6) Dördüncü fıkraya göre kamu davasının açılmasından sonra, birinci fıkrada tanımlanan suçun tekrar işlendiği iddiasıyla açılan soruşturmalarda ikinci fıkra uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez.
(7) Şüpheli erteleme süresi zarfında dördüncü fıkrada belirtilen yükümlülüklere aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği takdirde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.
(8) Bu Kanun’un;
a) 188 inci maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti,
b) 190 ıncı maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma, suçundan dolayı yapılan kovuşturma evresinde, suçun münhasıran bu madde kapsamına girdiğinin anlaşılması hâlinde, sanık hakkında bu madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.
(9) Bu maddede aksine düzenleme bulunmayan hâllerde, Ceza Muhakemesi Kanununun kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin 171 inci maddesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 231 inci maddesi hükümleri uygulanır.
(10) (Ek: 27/3/2015-6638/12 md.) Birinci fıkradaki fiillerin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.
Şeklinde düzenlenmiştir.
TCK’nın 191. maddesi bütün haliyle değerlendirildiğinde, şüphelinin/sanığın kullanmak için uyuşturucu/uyarıcı madde bulundurması ya da kullanması halinde kendisine doğrudan ceza vermek olmadığı, şüphelinin yeniden uyuşturucu/uyarıcı madde kullanması ve bu amaçla bulundurmasının önüne geçilerek sağlıklı ve topluma yararlı birey olmasının sağlanması amaçlanmış olmakla birlikte,
TCK’nın 191/4. maddesi uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi süresi zarfında;
a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi,
b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması,
c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, hâlinde, hakkında kamu davası açılacağını belirtmiş olması,
Ve yine TCK’nın 191/6. maddesinde;
Dördüncü fıkraya göre kamu davasının açılmasından sonra, birinci fıkrada tanımlanan suçun tekrar işlendiği iddiasıyla açılan soruşturmalarda ikinci fıkra uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez. (Kısaca, bu halde şüpheli hakkında daha önce işlediği kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etme veya bulundurma suçundan usulüne uygun olarak verilip
kesinleşmiş kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı (KDAEK) varsa, şüpheli hakkında doğrudan dava açılacaktır.
5 yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesi olgusu, sanığın kendisine yüklenen yükümlülüklerin yerine getirilmesi için belirlenen bir süre olup, erteleme süresi zarfında şüpheliye asgari 1 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanacağı ve bu sürenin 2 yıla kadar uzatılabileceği; gerek görülmesi halinde denetimli serbestlik tedbiri süresi içinde tedaviye de tabi tutulabileceği belirtilmiştir.
Sanık kendisine yüklenen yükümlülükleri 5 yıldan az zamanda yerine getirse bile TCK’nın 191/2. maddesi ‘‘5 yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir’’ ifadesi ile 5 yıllık kamu davasının açılmasının ertelenmesi süresini geçirmeyi zorunlu kılmaktadır. Zira 191.maddenin gerekçesinde bu suçu işleyenlerin hasta kabul edilen kişi oldukları ve bu süreninde bir anlamda nekahat süresi (iyileşme süresi) olduğu kabul edilmiştir.
Bu 5 yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesi süresi, sanığın kendisi hakkında ceza davası açılmasının önüne geçmek için yapılmış lehine düzenlemedir, aksi halde ceza davası açılacaktır.
Kanun koyucunun, TCK’nın 191/2. maddesindeki düzenlemeye ilişkin amacı/muradı da 5 yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin süre içinde sanığın denetim yükümlülüklerinin yerine getirilmesinin sağlanması, görevlilerce ifa edilecek işlemlerin kanuna uygun olarak yerine getirilmesi (Cumhuriyet savcısının veya DSM görevlilerinin hataen usulüne uymayan işlemlerinin), ya da sanıktan kaynaklanan tedbir yükümlülerine uymama gibi tutumlarının usulüne göre yeniden yerine getirilmesinin, sağlanması; sanığın tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurmasının önlenmesine, kısaca kötü alışkanlıklarından kurtulmasına ilişkindir.
TCK’nın 191/2. maddesinde yer alan kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı süresinin (KDAEK süresinin), uygulanması sırasında farklı uygulamalar /değerlendirmeler olabileceğinden sürenin niteliğininde tartışılması gereklidir.
Ceza Muhakemesinde süreler hak düşürücü, koruyucu, düzenleyici, kanuni süre ve takdiri süre olmak üzere beş gruba ayrılmaktadır.
Bu süreler:
– Hak düşürücü süre bir işlemin yapılması için tanınan süre olup bu süre içerisinde işlem yapılmaması halinde kişiye tanınan süre sona ermiş ve hakkı düşmüştür.
-Koruyucu sürelerle işlemin hangi zaman diliminde yapılamayacağı gösterilmektedir.
-Düzenleyici süre ile öngörülmemiş bir işlemin yapılabileceği zaman dilimini göstermektedir.
-Takdiri süre hakim tarafından belirlenen süredir.
-Kanuni süre ise, kanun koyucu tarafından belirlenen yasal sürelerdir. Bu süreler ancak yasal nedenler ile değiştirilebilir.
TCK’nın 191/2 fıkrasında belirtilen 5 yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesi süresi hak düşürücü süre olarak değerlendirilirse, ‘‘Hak düşürücü süre bir işlemin yapılması için tanınan süre olup, bu süre içerisinde işlem yapılmaması halinde kişiye tanınan süre sona ermiş ve hakkı düşmüş olacaktır.
Hak düşürücü süre, bir işlemin ya da işlemlerin yapılması, yerine getirilmesi için tanınan süre olduğuna göre, bu süre içerisinde (KDAEK süresi), görevlilerin veya şüphelinin/sanığın hiçbir işlem yapmaması halinde kişiye tanınan süre sona ermiş ve hakkı düşmüş olacağından şüpheli hakkında; dava açılabileceği sonucuna varılmaktadır. ? Bu duruma göre;
a) Bu süre içerisinde yetkili resmi görevlilerin şüpheli hakkında öngörülen işlemleri hiç yapmaması ya da hatalı işlemler yapması nedeniyle 5 yıllık süre geçirilmiş ise şüpheli hakkında kamu davası açılacaktır. Oysa hatalı işlemler yapılmasaydı şüpheli / sanık hakkında Soruştumaya/Kovuşturmaya Yer Olmadığına karar verilecekti.
b) Yine şüphelinin TCK’nın 191/4. maddesi uyarınca Kamu Davasının Açılmasnın Ertelenmesi süresi zarfında TCK’nın 191. maddesinin 4-a bendinde belirtilen, kendisine yüklenen yükümlülüklerden biri olan uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmadığından bahisle ısrar koşulunun oluşmamasına rağmen, ısrar oluştuğu kabul edildiğinde de hakkında kamu davası açılacaktır. Oysa hatalı işlemler yapılmasaydı şüpheli/sanık hakkında Soruşturmaya/Kovuşturmaya Yer Olmadığına karar verilecekti.
c) Örneğin; yine karşılaşılan dava dosyalarındaki olaylarda görüldüğü üzere, şüpheli/sanık, uyuşturucu/uyarıcı madde kullandığı anlaşılmaması için başkasının idrarını kendi idrarı olarak göstererek laboratuvar görevlilerine vermesi üzerine, yapılan tahlil de uyuşturucu/uyarıcı bulunmadığı tespitine varıldığında; görevlilerin görevlerini gerekli itina ile yapmaması ve hem de şüphelinin suçtan doğacak sonuçtan kaçmak için böyle kanunsuz bir eylem yapması üzerine 5 yıl süreyle Kamu Davasının Açılmasnın Ertelenmesi süresi sona ermiş olması nedeniyle Düşme kararı verilmiş fakat sonradan gerçek
durum tespit edilmiş ise ne olacaktır..?
Bu sorunun cevabı tabiki denetim yükümlülükleri yerine getirilmediği için dava açılması olacaktır.
TCK’nın 191. maddesinin metni içinde 5 yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin süre de yerine getirilmesi gereken yükümlülükler yerine getirilmese bile süre geçirildiğinde, düşme kararı verileceğine ilişkin hiçbir hüküm veya atıf da yoktur. *
Zaten yükümlülükler yerine getirilmediği için dava da açılmıştır. Bu husus nasıl bir davanın düşme sebebi olur ?
Kamu görevlilerinin veya şüphelinin, hata ya da kasten yaptığı işlemler/eylemler üzerine davanın düşmesine mi karar verilecektir.?
Eğer böyle bir uygulama kabul edilirse, denetim yükümlülüklerini yerine getirmeyene prim verilmiş olacaktır. Bu durum TCK’nın 191. maddesinin amacına, lafzına ve ruhuna uymaz. Kanun bu durumu himaye etmez. Madde gerekçesine göre de hasta olduğu kabul edilen kişilerin, tedavisi yapılmadan geçen süre nedeniyle yaptırımda uygulanamayacağı için bir anlamda ödüllendirilmesi sonucu doğar.
*TCK’nın 191/7. maddesinde ‘‘Şüpheli erteleme süresi zarfında dördüncü fıkrada belirtilen yükümlülüklere aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği takdirde hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir. Şeklindeki düzenlemesinin yorumlanmasından, şüpheli erteleme süresi zarfında dördüncü fıkrada belirtilen yükümlülüklere aykırı davrandığı ve yasakları ihlal ettiği takdirde (TCK’nın 191/5. fıkrasında belirtilen hâl saklı kalmak üzere) hakkında TCK’nın 191/4. maddesi gereğince kamu davası açılır.
Buradaki 5 yıllık süre, denetim yükümlülüklerinin yerine getirilebilmesi içindir, maddenin 3. fıkrasında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır, Bu süre üçer
aylık sürelerle en fazla bir yıl uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi gerek görülmesi halinde tedaviye tabi tutulabilir.
Bu hükümlerin tamamı değerlendirildiğinde, beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenme süresi, yükümlülüklerini getirmeyenler için öngörülmüş değildir.
Aynı zamanda
CMK’nın 223/8. maddesine göre;
‘‘Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir. Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir’’. şeklindedir.
5271 Sayılı CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkrasına göre, davanın düşmesine karar verilmesi için soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir.
Bu duruma ilişkin örnekler vermek gerekirse;
a. Yasama dokunulmazlığı, Cumhuriyet Savcılıklarının bazı suçlar hakkında ceza davası açabilmesini sınırlayan sürenin geçmiş olması, izin, şikayet, yeni delil bulunması, açık dava bulunmaması, suçun işlenmesinden sonra ortaya çıkan akıl hastalığı, ön ödemenin yerine getirilmemesi, uzlaşmanın bulunmaması gibi durumlar soruşturma ve kovuşturma şartı olarak gösterilebilir. Yine şikayete bağlı bir suçta şikayetten vazgeçilmesi ya da şikayet süresinin kaçırılmış olması, soruşturma izni alınmadan memur hakkında işlem yapılamayacağı durumunda, soruşturma izni verilmemesi, düşme kararı verilmesini gerektirir.
Halbuki bu suçla ilgili olarak beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenme süresi, şüphelinin 5 yıllık süre içinde yükümlülüklere uyması halinde dava açılmasının önlenmesi için verilen bir imkandır. Şüpheliyi, sanık olup cezalandırılmasından koruyan bir hükümdür. Buradaki 5 yıllık süre KOVUŞTURMAMA ŞARTIDIR. Aksi halde şüpheli/sanık hakkında dava açılacaktır.
Yukarıda da belirttiğim CMK’nın 223/8. maddesine göre;
… Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir.
Demektedir.
Bir başka deyişle, 5 yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesi süresi kovuşturmama süresidir, bu 5 yıllık erteleme süresinde yükümlü, yükümlülüklerini yerine getirdiğinde dava açılmayacaktır. Yükümlü 5 yıl içinde yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde kovuşturmaya başlanacak kısaca dava açılacaktır, bu durum kovuşturma şartının gerçekleşmiş olması halidir. Bu nedenle kovuşturma
şartının gerçekleşmediğinden bahsedilerek düşme kararı verilemez.
b. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunumuza göre öngörülen düşme sebeplerinin varlığı hallerinde de davanın düşmesine karar verilir. Bu hallerde TCK’nın 64. maddesine göre sanığın ölümü, TCK’nın 65. maddesinde yer alan, genel af (özel af halinde kamu davası hakkında düşme kararı verilemez) ve TCK’nın 66. maddesine göre zamanaşımıdır.
Yukarıda açıkladığım nedenlerle CMK’nın ve TCK’nın bu hükümleri dışında, düşme kararı verilemez.
Uygulama yeri olmadığı halde, düşme kararı verilmesi nedeniyle, TCK’nın 191. maddesindeki suça ilişkin dava zamanaşımı süresi düzenlemesinin önüne geçilerek zamanaşımı kurumu uygulanamaz hale gelir.
Açıkladığım tüm bu nedenlerle; Dairemizin 2023/5056 sayılı kararının gerekçe bölümünde (1-bb) bendinde yer alan Kamu Davası Açılmasının Ertelenmesi süresinin sona ermiş olması nedeniyle, davanın düşmesine karar verilmeyeceği gerektiği görüşünde olduğumdan, Sayın çoğunluğun bu bozma gerekçesine katılmıyorum. 01.06.2023