Yargıtay Kararı 10. Ceza Dairesi 2020/19381 E. 2023/3299 K. 11.04.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/19381
KARAR NO : 2023/3299
KARAR TARİHİ : 11.04.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2016/2 E., 2016/223 K.
SUÇ : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
HÜKÜM : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Bozma

Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin, hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ

1. … Cumhuriyet Başsavcılığının 18.06.2010 tarihli iddianamesi ile sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 191 inci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.

2. … (Kapatılan) 17. Sulh Ceza Mahkemesinin, 29.07.2010 tarihli ve 2010/131 Esas, 2010/39 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5560 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin ikinci fıkrası gereği tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmiştir. Kararın 14.09.2010 tarihinde itiraz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı için dosya Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderilmiştir.

3. Sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gerektirdiği yükümlülüklere uymadığının bildirilmesi üzerine dosya yeniden ele alınarak yapılan yargılama sonucunda, … (Kapatılan) 17. Sulh Ceza Mahkemesinin, 22.02.2012 tarihli ve 2011/1129 Esas, 2012/250 Karar sayılı kararı ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin kararın infazının devamına karar verilmiştir. Kararın 29.02.2012 tarihinde itiraz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı için dosya Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderilmiştir.

4. Sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gerektirdiği yükümlülüklere uymadığının bildirilmesi üzerine dosya yeniden ele alınarak yapılan yargılama sonucunda, … 38. Asliye Ceza Mahkemesinin, 10.11.2014 tarihli ve 2014/311 Esas, 2014/220 Karar sayılı kararı ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının devamına karar verilmiştir. Kararın 26.11.2014 tarihinde itiraz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı için dosya Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderilmiştir.

5. Sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gerektirdiği yükümlülüklere uymadığının bildirilmesi üzerine dosya yeniden ele alınarak yapılan yargılama sonucunda, … 38. Asliye Ceza Mahkemesinin 28.03.2016 tarihli ve 2016/2 Esas, 2016/223 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan 5237 sayılı Kanun’un 5560 sayılı Kanun ile değişik 191 inci maddesinin birinci fıkrası, 5237 sayılı Kanun’un 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi, 52 nci maddesinin ikinci ve dördüncü fıkraları uyarınca 6.000,00 TL adli para cezasına hükmedilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ

Sanığın temyiz isteği özetle; kararı temyiz etmek istediğine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR

Sanığın kimlik kontrolü için durdurulduğu sırada, yere madde attığının görüldüğü, bakıldığında jelatine sarılı iki içimlik esrar olduğunun anlaşıldığı, 24.05.2010 tarihli uzmanlık raporunda sanıktan ele geçen hint keneviri bitkisinin bulunduğu ambalajlarda esrar bulaşığı bulunduğunun belirtildiği, sanık hakkında tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunduğu, tedbir infaz edilirken kendisine önceden tebliğ edilen 24.07.2015 tarihindeki uzmanla olan görüşmesine mazeretsiz olarak katılmadığı, sanığa uyarı yazısı ile birlikte 10 gün içinde şubeye başvurması gerektiğine ilişkin tebligatın 28.10.2015 tarihinde usulüne uygun şekilde yapıldığı ancak sanığın yasal süre içinde şubeye başvurmadığı ve hakkındaki tedbir dosyasının kapatıldığı, kapatma yazısının 01.12.2015 tarihinde sanığa usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, devam eden yargılamada sanık hakkındaki tüm tedavi ve denetimli serbestlik tedbirlerinin infaza başlama ve bitiş tarihlerinin sorulduğu, buna göre suç tarihi itibarıyla sanık hakkında infaz edilmekte olan başkaca tedbir bulunmadığı gerekçesiyle mahkûmiyetine karar verildiği anlaşılmıştır.

IV. GEREKÇE

Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının “bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası” olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı Kanun’un 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun’un 24 üncü maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan “Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Asliye Ceza Mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun’un geçici 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “01.01.2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 Esas, 2020/33 Karar sayılı iptal kararı ile, “…kovuşturma evresine geçilmiş…” ibaresinin, aynı bentte yer alan “…basit yargılama usulü…” yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği
anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre; “mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, 5237 sayılı Kanun’un 7 nci maddesi ile 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanığın hukuki durumunun, “Basit Yargılama Usulü” yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, nedeniyle hukuka aykırılık görülmüştür.

V. KARAR

Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle … 38. Asliye Ceza Mahkemesinin 28.03.2016 tarihli ve 2016/2 Esas, 2016/223 Karar sayılı kararına yönelik sanığın temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

11.04.2023 tarihinde karar verildi.