Yargıtay Kararı 10. Ceza Dairesi 2020/19079 E. 2023/2438 K. 21.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/19079
KARAR NO : 2023/2438
KARAR TARİHİ : 21.03.2023

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
HÜKÜM : Mahkûmiyet

Bursa 20. Asliye Ceza Mahkemesinin, 05.04.2016 tarihli ve 2016/81 Esas, 2016/279 Karar sayılı kararının sanık tarafından temyizi üzerine yapılan ön inceleme neticesinde;
Sanığın yokluğunda verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına ilişkin gerekçeli kararın sanığın MERNİS adresine doğrudan 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun (7201 sayılı Kanun) 21 inci maddesinin ikinci fıkrası gereği tebliğ edildiği anlaşılmış olup; aynı Kanun’un 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasının, “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” hükmü ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsenmiş olması karşısında, öncelikle bilinen en son adres (bilinen bir adres yoksa ya da bilinen en son adres ile adres kayıt sistemindeki adres aynı ise MERNİS adresi olduğu belirtilmeksizin adres kayıt sistemindeki adres) esas alınarak, aynı Kanun’un 21 inci maddesinin birinci fıkrasına göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun’un 21 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından tebligata aynı Kanun’un 23 üncü maddesinin bir ila sekizinci fıkraları ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 16 ıncı maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği gözetilmeksizin; sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan dolayı hükmedilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına ilişkin karar tebliğinin usulsüz olduğu, kararın kesinleşmediği, buna bağlı olarak Mahkemenin daha sonra yapmış olduğu işlemlerin hukuki geçerliliğinin bulunmadığı ve yok hükmünde olduğu anlaşılmakla, sanığın temyiz dilekçesinin 18.07.2013 tarihli tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına ilişkin karara yönelik itiraz dilekçesi niteliğinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;
Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak suçundan dolayı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 191 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince verilen “tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararlar sözü edilen fıkraya 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun’un 20 nci maddesi ile eklenen son cümleye göre, durma kararı niteliğinde olup itiraz yoluna tabi olduğu, temyizinin mümkün olmadığı ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 264 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer verilen; “Kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun veya merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmaz.” şeklindeki düzenleme dikkate alınarak kanun yolu incelemesinin itiraz merciince yapılması gerektiği anlaşılmakla, dava dosyasının, oy birliğiyle İNCELENMEKSİZİN İADESİNE,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
21.03.2023 tarihinde karar verildi.