Yargıtay Kararı 10. Ceza Dairesi 2020/18766 E. 2023/2865 K. 30.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/18766
KARAR NO : 2023/2865
KARAR TARİHİ : 30.03.2023

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
HÜKÜM : Mahkûmiyet

Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin, hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ

1. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, 26.09.2011 tarihli iddianamesi ile sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 188 inci maddesi üçüncü fıkrası, 191 inci maddesinin birinci, ikinci, beşinci, altıncı, yedinci fıkraları ile 53 üncü maddesinin birinci fıkrası ve 63 üncü maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.

2. Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, 14.11.2011 tarihli ve 2011/290 Esas, 2011/181 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkûmiyetine; kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin ikinci fıkrası gereği tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmiştir. Sanık müdafiinin temyiz başvurusu üzerine Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 16.06.2015 tarihli ilamı ile uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan düzeltilerek onama, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, itiraz kanun yoluna tabi olması nedeniyle inceleme yapılmasına yer olmadığına, karar verilmiştir. Sanık müdafiinin itirazı üzerine Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesi 21.07.2015 tarih, 2015/775 D.İş sayılı kararı ile itirazın reddine karar vererek dosyayı mahkemesine göndermiştir. Kararın 21.07.2015 tarihinde kesinleşmesi üzerine, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı için dosya Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderilmiştir.

3. Sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gerektirdiği yükümlülüklere uymadığının bildirilmesi üzerine dosya yeniden ele alınarak yapılan yargılama sonucunda, Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 14.03.2016 tarihli ve 2016/4 Esas, 2016/124 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan lehine olan 5237 sayılı Kanun’un 5560 sayılı Kanun ile değişik 191 inci maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesi uyarınca 10 ay hapis cezası ile hak yoksunluklarına karar verilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ

Sanık müdafii 06.04.2016 tarihli dilekçesi ile “erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine yer olmadığına şeklinde çelişkili karar verilmiş olması bozmayı gerektirmektedir” beyanıyla temyiz talebinde bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

Ankara Emniyet Müdürlüğü Narkotik Büro Amirliğine 06.07.2011 tarihinde gelen isimsiz bir ihbarda,
Örnek Mahallesi Oruç Reis Caddesindeki bir binaya esrar konulduğunun belirtilmesi üzerine Emniyet Birimleri tarafından yapılan çalışma sırasında, sanık …’in belirtilen eve girdiği ve bir müddet sonra evden çıkarak kapıyı kilitlediği, bu sırada sanığın yakalanarak üstünün arandığı ve üzerinden 40 gram esrar maddesi ele geçirildiği ve bahse konu adreste yapılan aramada ise 10,600 gram esrar maddesi ele geçirildiği ayrıca evde elektronik hassas terazi ve 20 gram kadar ağzı kilitli küçük şeffaf poşet ele geçirildiği tüm dosya kapsamı ile anlaşılmıştır. Yapılan yargılama, toplanan deliller ve dosya kapsamına göre; sanık …’in kullanmak için uyuşturucu maddelerden esrar maddesini bulundurmak suretiyle kullanmak amacı ile uyuşturucu madde bulundurmak suçunu işlediği anlaşılarak mahkûmiyetine karar verilmiştir.

IV. GEREKÇE

Kabul edilebilir bir temyiz başvurusu üzerine yapılan inceleme neticesinde;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının “bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası” olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı Kanun’un 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun’un 24 üncü maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan “Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Asliye Ceza Mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun’un geçici 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “01.01.2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 Esas, 2020/33 Karar sayılı iptal kararı ile, “…kovuşturma evresine geçilmiş…” ibaresinin, aynı bentte yer alan “… basit yargılama usulü…” yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, 5271 sayılı Kanun’da yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü

uygulanan olaylarda 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre; “mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, 5237 sayılı Kanun’un 7 nci maddesi ile 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanığın hukuki durumunun, “Basit Yargılama Usulü” yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, nedeniyle hukuka aykırılık görülmüştür.

V. KARAR

Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 14.03.2016 tarihli ve 2016/4 Esas, 2016/124 Karar sayılı kararına yönelik sanık müdafiinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

30.03.2023 tarihinde karar verildi.