YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/18123
KARAR NO : 2023/1432
KARAR TARİHİ : 23.02.2023
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kullanmak için uyuşturucu bulundurma
HÜKÜM : Mahkûmiyet
Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin, hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
A. Çerkezköy Cumhuriyet Başsavcılığının, 11.02.2014 tarihli ve 2014/397 Esas sayılı iddianamesi ile sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 191 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
B. Çerkezköy 3. Asliye Ceza Mahkemesinin, 29.12.2015 tarihli ve 2014/269 Esas, 2015/461 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin birinci fıkrası, 62 nci ve 53 üncü maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
C. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesi uyarınca sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması nedeniyle hükmün bozulması yönünde karar verilmesi görüşünü içeren Tebliğname ile dava dosyası Daireye tevdi edilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanığın temyiz isteği, kararın temyizen incelenmesine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Sanığın, uyuşturucu madde kullandığı gerekçesiyle mahkûmiyetine karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE
A. Sanık 01.08.2010 tarihli eylem nedeniyle yapılan yargılama sonunda Çerkezköy Sulh Ceza Mahkemesinin 01.02.2012 tarihli ve 2009/1054 Esas, 2012/99 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında “Tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” karar verildiği, dosya arasında bulunan Çorlu Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 02.12.2013 tarihli, Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığına yazılmış üst yazıdan, sanık hakkında verilen “Tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” dair kararın infazının 2013/114 DS sayılı dosyasında yapıldığı, söz konusu denetim dosyası kapsamında sanığın 10.05.2013 tarihinde Tekirdağ Devlet Hastanesine sevk edildiği, hastanenin yapmış olduğu tetkik ve tedavi neticesinde uyuşturucu madde kullandığının tespit edildiğinin bildirilmesi üzerine incelemeye konu davanın açıldığı anlaşıldığından, Çorlu Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 2013/114 DS sayılı dosyasının aslı veya onaylı örneklerinin denetime olanak verecek şekilde dosya arasına getirtilip, 15.05.2013 tarihinde sanığın idrar analizinde uyuşturucu madde çıkmasının 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin beşinci fıkrası kapsamında “… ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılamaz” hükmü kapsamında kalıp kalmadığının değerlendirilerek, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik araştırma ile sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulması,
B. Hükümden önce 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la (6545 sayılı Kanun) 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Yürürlük Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’a (5320 sayılı Kanun) eklenen geçici 7 nci maddenin ikinci fıkrasında “Bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda, hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi tedbiri uygulanmayan kişilerle ilgili olarak 191 inci madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.” hükmü öngörülmüş, yine aynı Kanun’la değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin sekizinci fıkrasında, 188 veya 190 ncı maddelerde tanımlanan suçlardan dolayı yapılan kovuşturma evresinde, suçun 191 inci madde kapsamına girdiğinin anlaşılması halinde, sanık hakkında “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” karar verilmesi hükme bağlanmış, 191 inci maddenin dokuzuncu fıkrasında ise “Bu maddede aksine düzenleme bulunmayan hâllerde, 5271 sayılı Kanun’un kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin 171 inci maddesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 231 inci maddesi hükümleri uygulanır.” denmiştir.
Dolayısı ile 5320 sayılı Kanun’un geçici 7 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre, 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinde tanımlanan “kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak” suçu nedeniyle 28.06.2014 tarihinden önce açılmış ve derdest olan davalarda kovuşturma aşamasında, hakkında daha önce müstakil şekilde doğrudan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan sanık hakkında, suçu sabit görüldüğü takdirde, 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi zorunlu olup, yasanın amir hükmü olduğu için sanığın önceki hükümlülükleri bu geçici maddenin uygulanmasına engel teşkil etmeyeceğinden, bu suç nedeniyle mahkûmiyete bağlı olmaksızın doğrudan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan sanık hakkında, 6545 sayılı Kanun’un 68 inci maddesi ile değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesi ve aynı Kanun’un 85 inci maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun’un geçici 7 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, 191 inci madde hükümleri çerçevesinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına”, karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
C. Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının “bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası” olarak belirlendiği; 5271 sayılı Kanun’un hükümden sonra yürürlüğe giren 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun’un 24 üncü maddesiyle başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan “Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Asliye Ceza Mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun’un geçici 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “01.01.2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 Esas, 2020/33 Karar sayılı iptal kararı ile, “…kovuşturma evresine geçilmiş…” ibaresinin, aynı bentte yer alan “… basit yargılama usulü…” yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun’un geçici 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, 5271 sayılı Kanun’da yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre; ” mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, 5237 sayılı Kanun’un 7 nci maddesi ile 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanığın hukuki durumunun “Basit Yargılama Usulü” yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Kabule göre;
D. 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı kararı ile 5237 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi ve hükümden sonra 7242 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesiyle yapılan değişiklikler nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Nedeniyle hukuka aykırı bulunmuştur.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Çerkezköy 3. Asliye Ceza Mahkemesinin, 29.12.2015 tarihli ve 2014/269 Esas, 2015/461 Karar sayılı kararına yönelik sanığın temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
23.02.2023 tarihinde karar verildi.