YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/17932
KARAR NO : 2023/1487
KARAR TARİHİ : 27.02.2023
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
HÜKÜM : Mahkûmiyet
Sanık hakkında kurulan hükmün karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü.
I. HUKUKÎ SÜREÇ
A. Sanık hakkında Ordu Cumhuriyet Başsavcılığının, 01.09.2014 tarihli kararı ile kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmiştir.
B. Sanığın 09.11.2015 tarihli eylemi ile sanığın denetim süresi içerisinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu işlediğinden kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı kaldırılarak Ordu Cumhuriyet Başsavcılığının 25.11.2015 tarihli iddianamesi ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 191 inci maddesinin birinci fıkrası, dördüncü fıkrasının (c) bendi, beşinci fıkrası ve 53 üncü maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
C- Ordu 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 26.04.2016 tarihli ve 2015/619 Esas, 2016/239 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesi, 53 üncü maddesi uyarınca 10 ay hapis cezası ve hak yoksunluğuna karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafiinin temyiz sebepleri;
1. Sanığın ikrarının mahkûmiyet hükmü için yeterli olmadığına,
2. Sanık aleyhine delil bulunmadığına,
3. İhlal sayılan eyleme ilişkin sanığın üzerinde uyuşturucu madde ele geçirilmediğine ve ihlalin oluşmadığına,
ilişkindir
III. OLAY VE OLGULAR
Mağdure Gülşen Kumaş, sanık ile birlikte beş kişinin uyuşturucu kullandığını ve kendisine cinsel istismarda bulunduğundan bahisle şikayetçi olması ile yakalanan sanığın uyuşturucu kullandığını ikrar etmesi ile hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verildiği, sanığın 09.11.2015 tarihli eylemi ile yapılan idrar tahlilinde uyuşturucu kullandığının belirlenmesi ile 25.11.2015 tarihinde iddianame düzenlendiği yapılan yargılama sonucu sanık hakkında atılı suçtan mahkûmiyetine karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE
Kabul edilebilir bir temyiz başvurusu üzerine yapılan inceleme neticesinde;
A. Cinsel istismar ve kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçları nedeni ile yakalanan sanığın uyuşturucu madde kullandığını beyan etmesi karşısında 6545 sayılı Kanunun 68 inci maddesi ile değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları uyarınca, 01.09.2014 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile birlikte tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verildiği, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına başlanıldığı, sanığın 09.11.2015 tarihli eylemi ihlal kabul edilerek 01.09.2014 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kaldırılarak tedavi ve denetimin sonlandırıldığı ve 25.11.2015 tarihli iddianame düzenlenerek kamu davası açıldığı anlaşılmakla;
03.02.2014 tarihli olaya ilişkin sanığın soyut beyanları dışında uyuşturucu madde kullanma suçunu işlediğine ilişkin her türlü şüpheden uzak ve yeterli delil bulunmadığı gözetilmeden, 03.02.2014 tarihli olaya ilişkin beraat ve ihlal niteliğindeki 09.11.2015 tarihli eylemin gereğinin takdiri için dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
B. Kabule göre; suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 5237 Sayılı Kanun’un 191 inci maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının “bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası” olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı Kanun’un 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun’un 24 üncü maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan “Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Asliye Ceza Mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun’un geçici 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “01.01.2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 Esas, 2020/33 sayılı iptal kararı ile, “…kovuşturma evresine geçilmiş…” ibaresinin, aynı bentte yer alan “… basit yargılama usulü…” yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, 5237
sayılı Kanun’da yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre; “mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, 5237 sayılı Kanun’un 7 nci maddesi ile 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanığın hukuki durumunun, “Basit Yargılama Usulü” yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, nedenleri ile bozmayı gerektirmiştir.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Ordu 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 26.04.2016 tarihli ve 2015/619 Esas, 2016/239 Karar sayılı kararına yönelik sanık müdafiinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
27.02.2023 tarihinde karar verildi.