YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/17917
KARAR NO : 2023/1485
KARAR TARİHİ : 27.02.2023
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ :Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
HÜKÜM : Mahkûmiyet
Sanık hakkında kurulan hükmün karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü.
I. HUKUKÎ SÜREÇ
A. Sanık hakkında suç tarihinde uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçunu işlediğinden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 11.01.2013 tarihli iddianamesi ile sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 191 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkrası ve 53 üncü maddesi, 54 üncü maddesi ve 61 inci maddesi uyarıca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
B. İstanbul 29. Sulh Ceza Mahkemesinin, 13.06.2013 tarihli ve 2013/21 Esas, 2013/628 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan denetimli serbestlik kararı verilmiştir. Kararın 03.07.2013 tarihinde kesinleşmesi üzerine, denetimli serbestlik tedbirinin infazı için dosya Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderilmiştir.
C. Sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gerektirdiği yükümlülüklere uymadığının bildirilmesi üzerine dosya yeniden ele alınarak yapılan yargılama sonucunda, İstanbul 82. Asliye Ceza Mahkemesinin, 28.10.2014 tarihli ve 2014/603 Esas, 2014/207 Karar sayılı kararı ile 5237 Sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesi uyarınca 10 ay hapis cezasına, verilen hükmün 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş, 05.11.2014 tarihinde kesinleşmiştir.
D. Sanığın 28.03.2015 tarihli tehdit ve hakaret suçu nedeniyle Kırklareli 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/133 Esas, 2015/441 Karar sayılı kararının ihbarı ile dosya ele alınarak yapılan yargılamada sanık hakkında 5237 Sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesi uyarınca 10 ay hapis cezasına ve hak yoksunluğuna karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanığın temyiz sebepleri;
1- Kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna,
2- Sanığın suç işleme kastının olmadığına,
3- Denetimli serbestlik kararının kendisine tebliğ edilmediğine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Olay tarihinde sanığın…. caddesi üzerinde bulunduğu sırada saat 21:20 sıralarında durumundan şüphelenilerek polisce durdurulup yapılan kaba üst aramasında pantolonunun sağ
çakmaklık cebinde bir şişkinlik olduğunun fark edilmesi üzerine cebindeki maddeyi çıkarmasının istendiği, sanığın çıkartıp polise verdiği daralı ağırlığı 1,3 gr. gelen ve uyuşturucu olduğundan şüphelenilen maddenin ele geçirildiği, sanığın ele geçirilen ve uyuşturucu olduğu tahmin edilen maddenin Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuarları Dairesi Başkanlığı’nca yapılan incelenmesi sonucu maddenin uyuşturucu maddelerden esrar olduğunun tespit edildiği anlaşılmakla sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu nedeni ile dava açıldığı, yapılan yargılama ile ilk olarak denetimli serbestlik tedbirine hükmedildiği, sanığın tedbir yükümlülüklerine uymaması ile dosya tekrar ele alınarak verilen 10 ay hapis cezasına ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanığın tehdit ve hakaret eylemi nedeni ile ihbarda bulunulması ile yapılan yargılamada hükmün açıklanmasına karar verilerek 10 ay hapis cezasına karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE
Kabul edilebilir bir temyiz başvurusu üzerine yapılan inceleme neticesinde;
Sanığın hakkında verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararının kendisine tebliğ edilmediği ve bu nedenle tedbire uymadığını belirterek temyiz etmiş ise de İstanbul 29. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 13.06.2013 tarih, 2013/21 Esas, 2013/628 Karar sayılı kararının sanığa tefhim edildiği görülmekle sanığın temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
A. Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının “bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası” olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı Kanun’un 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun’un 24 üncü maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan “Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Asliye Ceza Mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun’un geçici 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “01.01.2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020
tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 Esas, 2020/33 sayılı iptal kararı ile, “…kovuşturma evresine geçilmiş…” ibaresinin, aynı bentte yer alan “… basit yargılama usulü…” yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, 5271 sayılı Kanun’da yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre; “mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza
dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, 5237 sayılı Kanun’un 7 nci maddesi ile 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanığın hukuki durumunun, “Basit Yargılama Usulü” yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
B. Hükmün açıklanmasına neden olan karardaki suçun 5237 sayılı Kanun’un 125 inci maddesinin birinci fıkrası ve 106 ıncı maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen hakaret ve tehdit suçları olduğu, 24.11.2016 tarih ve 6763 sayılı Kanun’un 34 üncü maddesi ile 5271 Sayılı Kanun’un 253 üncü maddesinde yapılan değişiklikle bu suçların uzlaşma kapsamına alındığı, bu suçlarla ilgili uzlaşma hükümlerinin uygulanıp uygulanmadığı mahkemesinden sorularak anılan suçlar yönünden uzlaştırma işleminin olumlu sonuçlanmış olması durumunda, sanığın denetim süresinde işlediği başkaca kasıtlı suçlardan mahkûm olup olmadığı tespit edilip sonucuna göre, açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanıp açıklanmayacağının değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, bozmayı gerektirmiştir.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle İstanbul 47. Asliye Ceza Mahkemesinin, 05.04.2016 tarihli ve 2015/582 Esas, 2016/224 Karar sayılı kararına yönelik sanığın temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
27.02.2023 tarihinde karar verildi.