YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/17527
KARAR NO : 2023/36
KARAR TARİHİ : 09.01.2023
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek, bulundurmak ve kullanmak
HÜKÜM : Mahkûmiyet
Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1-İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 09/05/2014 tarihli iddianamesi ile sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191’inci maddesinin 1 inci ve 2 inci fıkraları, 53 üncü maddesi uyarıca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
2- İstanbul (Kapatılan) 69. Asliye Ceza Mahkemesinin, 13.11.2014 tarihli ve 2014/827 Esas, 2014/376 Karar sayılı kararı ile sanığın üzerinde uyuşturucu madde ele geçirilmesi ile hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191 nci maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası uygulanarak 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, bu cezanın da 6545 sayılı Yasa’nın 85 inci maddesi ile değişik 5320 sayılı Yasa’nın 7 inci maddesinin 2 inci fıkrası yollamasıyla 5271 sayılı CMK’nın 231 inci maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
3-İstanbul (Kapatılan) 69. Asliye Ceza Mahkemesinin, 19.01.2016 tarihli ve 2015/559 Esas, 2016/17 Karar sayılı kararı ile sanığın denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerine uymaması ile hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191 inci maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 50 nci maddesinin birinci fıkrası, 52 nci maddesinin ikinci fıkraları uyarınca 6.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık tarafından 19.01.2016 tarihli dilekçe ile hüküm temyiz edilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
Olay tarihinde polis memurları tarafından denetim yapıldığı, sanığın elinde görünür vaziyette çarşaf denilen kağıda sarılı ve uyuşturucu olduğundan şüphe edilen maddenin ele geçirildiği, alınan ekspertiz raporuna göre bu madde içeriğinde uyuşturucu madde bulunduğunun belirlendiği, sanığın ikrarı, suça konu maddenin elde ediliş biçimi ve niteliği dikkate alındığında eyleminin sübuta erdiği, hakkında atılı suçtan mahkûmiyetine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, ayrıca 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, hükmün 21.11.2014 tarihinde kesinleşmesi üzerine infaza verildiği, ancak denetimli serbestlik tedbirini ihlal etmesi nedeni ile evrakların iade edildiği, sanığın denetime uymamak hususunda yasal olarak kabul edilebilir bir mazeret bildiriminde bulunmadığı, bu kapsamda denetime uymadığı dikkate alınarak hakkındaki hükmün açıklanması gerektiği, kovuşturma şartı açısından değerlendirme yapıldığında iş bu dosyadaki suç tarihi itibari ile infazı devam eden bir tedavi ve denetimli serbestlik kararının bulunmadığı belirlenerek CMK’nın 231 inci maddesinin 11 inci fıkrasına göre verilen hapis cezası hükmünün açıklanması geri bırakıldıktan sonra denetime uymadığı anlaşılan sanığın durumu yeniden değerlendirilerek, sosyal ve ekonomik durumuna göre ve pişmanlığı dikkate alınarak TCK’nın 50 inci maddesine göre kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırıma çevrilmesine karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE
Kabul edilebilir bir temyiz başvurusu üzerine yapılan inceleme neticesinde;
1-Denetimli serbestlik tedbiri kararının infazına başlanması için 10.12.2014 tarihli çağrı yazısının sanığa 30.12.2014 tarihinde tebliğ edildiği ve sanığın Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat ettiği, 12.03.2015 tarihli bireysel görüşmesine katılmaması ile 24.04.2015 tarihinde uyarılmasının ardından müdürlüğe başvurarak görüşmelere katıldığı, 01.06.2015 tarihli grup çalışmasına katılmayan sanığa ikinci bir uyarı yapılmaksızın dosyanın kapatıldığı anlaşılmakla, olayda ısrar şartı gerçekleşmediğinden tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının infazının devamına karar vermek gerektiği gözetilmeyerek mahkûmiyet kararı verilmesi,
2-Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan TCK’nın 191 inci maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının “bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası” olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanunun 24 üncü maddesiyle 5271 sayılı CMK’nın başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan “Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251 inci maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan “Asliye Ceza Mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanunun geçici 5 inci maddesinin 1 inci fıkrasının d bendinde yer alan “01.01.2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19/08/2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 esas, 2020/33 sayılı iptal kararı ile, “…kovuşturma evresine geçilmiş…” ibaresinin, aynı bentte yer alan “… basit yargılama usulü…” yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin 1 inci fıkrasının d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK’nın 251 inci maddesinin 3 üncü fıkrasına göre; “mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK’nın 251 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK’nın 7nci maddesi ile CMK’nın 251 inci maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanığın hukuki durumunun, “Basit Yargılama Usulü” yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, bozmayı gerektirmişitir.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle İstanbul (Kapatılan) 69. Asliye Ceza Mahkemesinin, 19.01.2016 tarihli ve 2015/559 Esas, 2016/17 Karar sayılı kararına yönelik sanığın temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,09.01.2023 tarihinde karar verildi.