Yargıtay Kararı 10. Ceza Dairesi 2020/17347 E. 2022/13865 K. 26.12.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/17347
KARAR NO : 2022/13865
KARAR TARİHİ : 26.12.2022

Mahkeme : KAYSERİ 12. Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
Hüküm : Mahkûmiyet

Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
1-Sanık hakkında verilen mahkûmiyet kararında; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141/3., 5271 sayılı CMK’nın 34. ve 230. maddeleri uyarınca mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması, hükmün gerekçesinde iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin yazılması, kanıtların tartışılarak değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi ile mahkemece ulaşılan kanaatin, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiilin belirtilmesi ve bu fiilin nitelendirilmesinin yapılması suretiyle hüküm kurulması gerekirken, gerekçesiz olarak hüküm kurulması,
Kabul ve uygulamaya göre de;
2- Sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değişik TCK’nın 191. maddesinin 2 ve 3. fıkraları uyarınca, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile birlikte tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verildiği, bu 01/08/2014 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının sanığa 14/08/2014 tarihinde tebliğ edildiği ve tedbirin infazına başlandığı, tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının infazına başlanması için Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından çıkarılan çağrı yazısını alan sanığın denetime başladığı, 22/05/2015 tarihli seminer ile vaka sorumlusu görüşmesine katılmaması nedeniyle uyarılmasının ardından başvurarak görüşmelere katıldığı 21/07/2015 tarihli seminere katılmaması üzerine ikinci bir uyarı yapılmaksızın dosyasının kapatıldığı, olayda ısrar şartının gerçekleşmediği, sanığın 24/08/2015 tarihli eylemi nedeniyle kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yürütülen 2015/31529 sayılı soruşturmanın 04/09/2015 tarihinde 22/05/2014 tarihli eylem yönünden yürütülen 2015/33445 sayılı soruşturma dosyası ile birleştirilmesi sonrası, sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının gereklerini yerine getirmediğinden bahisle ihlalin gerçekleşmesi nedeniyle 16/09/2015 tarihinde iddianame düzenlenerek kamu davası açıldığı, iddianame anlatımında birleşen 24/08/2015 tarihli eylem yönünden herhangi bir anlatım bulunmadığı, 24/08/2015 tarihli eylemin TCK’nın 43. maddesi kapsamında değerlendirilmesi için ek iddianame düzenlenmesi gerekmekte ise de, TCK’nın 191/4-a maddesi kapsamında ısrar koşulunun gerçekleşmemiş olması karşısında sanık hakkında verilen 01/08/2014 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının
kesinleşmesinden sonra işlenen ve soruşturma dosyaları birleştirilen 24/08/2015 tarihli eylemin, TCK’nın 191/4-b maddesi kapsamında ihlal niteliğinde olduğu dolayısıyla TCK’nın 191/5. maddesi kapsamında soruşturma ve kovuşturma konusu yapılamayacağından ek iddianame tanzimine gerek bulunmadığı ve ihlalin gerçekleştiği kabul edilerek yapılan incelemede,
Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan TCK’nın 191. maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının “bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası” olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nın 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan “Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Asliye Ceza Mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun’un geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan “01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19/08/2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli ve 2020/16 esas, 2020/33 sayılı iptal kararı ile, “…kovuşturma evresine geçilmiş…” ibaresinin, aynı bentte yer alan “… basit yargılama usulü…” yönünden Anayasa’ya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK’nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; “mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK’nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK’nın 7. maddesi ile CMK’nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, “Basit Yargılama Usulü” yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 26/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.