Yargıtay Kararı 10. Ceza Dairesi 2020/17275 E. 2023/10231 K. 28.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/17275
KARAR NO : 2023/10231
KARAR TARİHİ : 28.11.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2016/91 E., 2016/104 K.
SUÇ : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
HÜKÜM : Beraat
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Bozma

Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin, hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
A. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 15.04.2013 tarihli iddianamesi ile sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 191 inci maddesinin birinci ile ikinci fıkraları, 53 üncü ve 58 inci maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
B. İstanbul (Kapatılan) 11. Sulh Ceza Mahkemesinin, 08.05.2013 tarihli ve 2013/449 Esas, 2013/724 Karar sayılı kararı ile, tensiben savunma alınmaksızın, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5560 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin ikinci fıkrası gereği tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmiştir. Kararın 28.05.2013 tarihinde itiraz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı için dosya Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderilmiştir.
C. Sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gerektirdiği yükümlülüklere uymadığının bildirilmesi üzerine dosya yeniden ele alınarak yapılan yargılama sonucunda, İstanbul (Kapatılan) 67. Asliye Ceza Mahkemesinin 16.02.2016 tarihli ve 2016/91 Esas, 2016/104 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca beraat kararı verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ

Cumhuriyet savcısının temyiz isteği özetle; sanığın suçunu ikrar ettiği ve Adli Arama Önleme Yönetmeliğinin 10 ve 24 üncü maddeleri ile 5271 sayılı Kanun’un 138 inci maddesinin birinci fıkrasına göre Cumhuriyet savcısından alınan talimat üzerine alıkonulan uyuşturucu maddenin bulunduğu, sanık hakkında beraat kararı verilmesinin, kabule göre de, 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi yerine aynı fıkranın (a) bendine göre beraat kararı verilmesinin usul ve esas yönünden kanuna aykırı bulunduğuna ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Dosya içerisinde mevcut 09.11.2012 tarihli yakalama tutanağı ve ekindeki belgelerden olay tarihinde polis memurlarınca şüphe üzerine durdurulan sanığın üst aramasında yapılan aramada suça konu uyuşturucu maddenin ele geçtiği, sanığın üst aramasının yapılması için önceden alınmış bir “adli arama kararı” olmadığı, yargılamaya konu olayda güvenlik görevlilerince “adli arama kararı” olmaksızın “önleme arama kararına istinaden/şüphe üzerine” durdurulan sanığın yapılan üst aramasında suça konu uyuşturucu maddenin hukuka aykırı yöntemle ele geçtiği bu nedenle hukuka aykırı yöntemle elde edilen
delile dayanılarak sanığın ikrarı olsa dahi hükme esas alınıp mahkûm edilemeyeceği değerlendirilerek beraatine karar verildiği gerekçesiyle karar verildiği anlaşılmıştır.
IV. GEREKÇE
09.11.2012 tarihli olay tutanağına göre; şüphe üzerine durdurulan sanığın kaba üst yoklamasında pantolon sağ ön cebinde suça konu gazete kağıdına sarılı beş parça halinde uyuşturucu maddenin ele geçirildiği, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 04.12.2018 tarihli ve 2016/20-1453 Esas, 2018/604 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’nun 4/A maddesinde polise, kişileri ve araçları tecrübesine ve içinde bulunulan durumdan edindiği izlenime dayanan makul bir sebebin bulunması hâlinde durdurma ve yoklama biçiminde üstlerinde kontrol yapma yetkileri tanındığı, Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 27 nci maddesinde bu yetkinin kullanılması için “umma” derecesinde makul şüphe arandığı, kolluk görevlisinin tecrübesine dayanarak, izlediği davranışlarından, o kişinin bir suç işleyeceği veya işlediği hususunda kanaat elde etmesi veya kişinin silahlı olduğu ve hâlen tehlike yarattığı kanaatine varması durumunda kişiyi durdurup yoklama biçiminde kontrol yapabileceğinin belirtildiği, ayrıca bir arama kararı ya da yazılı arama emri alınmasına gerek bulunmadığı, dolayısıyla suçun delili ve konusunu oluşturan suç konusu maddelerin ele geçirilip muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu ve hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği ve sanığın eyleminin sübut bulduğu gözetilmeksizin sanık hakkında beraat kararı verilmesi hukuka aykırı görülmüştür.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle İstanbul (Kapatılan) 67. Asliye Ceza Mahkemesinin 16.02.2016 tarihli ve 2016/91 Esas, 2016/104 Karar sayılı kararına yönelik Cumhuriyet savcısının temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
28.11.2023 tarihinde karar verildi.