Yargıtay Kararı 10. Ceza Dairesi 2020/12342 E. 2021/106 K. 11.01.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/12342
KARAR NO : 2021/106
KARAR TARİHİ : 11.01.2021

Mahkeme: BAKIRKÖY (Kapatılan) 50. Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
Hüküm: Mahkumiyet

Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde kurulan hükmün incelenmesinde;
1)Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan TCK’nın 191. maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının “bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası” olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nın 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanunun 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan “Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Asliye Ceza Mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanunun geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan “01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19/08/2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli ve 2020/16 esas, 2020/33 sayılı iptal kararı ile, “…kovuşturma evresine geçilmiş…” ibaresinin, aynı bentte yer alan “… basit yargılama usulü…” yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanunun 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK’nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; “mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK’nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK’nın 7. maddesi ile CMK’nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, “Basit Yargılama Usulü” yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
2) Suç tarihinde yürürlükte olan 5560 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191. maddesi ile hüküm tarihinden önce 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunla değişik TCK’nın 191. maddesi hükümlerinin ayrı ayrı uygulanıp karşılaştırma yapılması, sonucuna göre lehe kanunun tespit edilerek sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, belirtilen nitelikte karşılaştırma yapılmadan hüküm kurulması,
3)Yargıtay (Kapatılan) 20. Ceza Dairesinin 10.05.2016 tarih – 2015/11519 esas ve 2016/2879 karar sayılı bozma ilamına uyulduğu halde, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçundan dolayı başka dava olup olmadığı, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği belirlendikten sonra; sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ise, 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz.” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca “davanın düşmesine” karar verilmesinde zorunluluk bulunduğundan bu hususta Cumhuriyet Başsavcılığı İlamat ve İnfaz Bürosundan ve Denetimli Serbestlik Müdürlüğünden sorulmadan ve gerekli araştırma yapılmadan yazılı şekilde karar verilmesi,
4) Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı Bakırköy 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 15.07.2014 tarih, 2010/682 esas ve 2010/947 karar sayılı tedavi ve denetimli serbestlik kararının usulüne uygun olarak kesinleşmesinden sonra bu kararın infazına başlayan sanığın, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında 27.01.2012 tarihinde uzman görüşmesine gelmeyerek ihlal etmesi nedeniyle, sanığın duruşmada beyan edilen adrese çıkartılan tebligatın iadesi üzerine sanığın MERNİS adresine tebliğ edilmesi gerektiği halde Tebligat Kanununun 35. maddesine göre yapıldığı, yapılan tebligatın usulsüz olması karşısında, sanığın MERNİS adresine usulüne uygun şekilde uyarı yazısı tebliğ edilmeden sanığın kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmamakta ısrar ettiği kabul edilemeyeceğinden,
Sanığın tedavi ve denetimli serbestlik evrakının, uzman görüşmesine katılması gerektiği tarihlerin sanığa tebliğine ilişkin tebliğ- tebellüğ evrakının ve uyarı yazısının sanığa 02.03.2011 tarihinde şube müdürlüğüne başvurusu sırasında tebliğ edilip edilmediği araştırılıp ilgili evrakın aslı veya onaylı suretlerinin dosya arasına alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
5) Sanık hakkında Bakırköy 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 18.09.2012 tarih – 2010/682 esas ve 2010/947 karar sayılı ilamı ile verilen hükümde, sanığın cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirileceğine karar verilmediği ve Yargıtay (Kapatılan) 20. Ceza Dairesi’nin 10.05.2016 tarih – 2015/11519 esas ve 2016/2879 sayılı kararı ile bozmadan önceki hükmün sadece sanığın temyizi üzerine bozulması karşısında sanık hakkında aleyhine olacak şekilde hükmedilen cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi,
6) Hükümden önce 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı kararına yanlış anlam verilerek 5237 sayılı TCK’nın 53/1-b maddesinin uygulanmaması ve hükümden sonra 7242 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikler nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından, sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA,
11.01.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.