Yargıtay Kararı 10. Ceza Dairesi 2019/8478 E. 2022/4739 K. 12.04.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/8478
KARAR NO : 2022/4739
KARAR TARİHİ : 12.04.2022

İNCELENEN KARARLA
İLGİLİ BİLGİLER
Mahkeme : İZMİR 30. Asliye Ceza Mahkemesi
Karar Tarihi – Numarası : 14/10/2015 – 2015/516 esas 2015/668 K.
Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
Suç Tarihleri : 27/04/2014, 03/06/2014, 12/06/2014
Hüküm : Mahkûmiyet

Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1) Suç tarihi 27/04/2014, 03/06/2014, 12/06/2014 olduğu halde gerekçeli karar başlığında TCK’nın 191/5. maddesi kapsamında denetim tedbirinin ihlali olarak kabul edilen eylem tarihi olan 11/04/2015 olarak yazılması,
2) Sanığın 27/04/2014 tarihli eylemi nedeniyle 01/09/2014 tarihinde kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verildiği, kararın sanığa 18/09/2014 tarihinde tebliğ edildiği,
Sanığın 03/06/2014 tarihli eylemi nedeniyle 27/02/2015 tarihinde kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verildiği, kararın sanığa 22/04/2015 tarihinde tebliğ edildiği,
Sanığın 12/06/2014 tarihli eylemi nedeniyle 17/07/2014 tarihinde kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verildiği, kararın sanığa 13/08/2014 tarihinde tebliğ edildiği,
Sanığın 11/04/2015 tarihli eylemi gerçekleştirmesi üzerine tüm soruşturma dosyalarının birleştirilerek dava açılmasının ertelenmesi kararlarının kaldırılmasına karar verilerek 16/06/2015 tarihinde iddianame düzenlenerek kamu davası açıldığı ancak;
Şüpheli hakkında, 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değişik TCK’nın 191. maddesinin 2 ve 3. fıkraları uyarınca, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararları ile birlikte verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararlarının içeriğinde, şüphelinin bu kararlara itiraz hakkı bulunduğuna ilişkin, itiraz süresi ve merciinin de gösterilmemesi suretiyle usulüne uygun bir yasa yolu bildirimi yapılmadığı için kararlar şüpheli tarafından öğrenilmiş olsa bile, 01/09/2014, 27/02/2015 ve 17/07/2014 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararlarının kesinleşmediği ve kovuşturma şartlarının oluşmadığı dikkate alınarak, şüpheliye kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararına karşı 15 gün içinde Sulh Ceza Hakimliğine itiraz hakkı bulunduğu ihtarı ile birlikte tüm eylemleri kapsayan kamu davasının ertelenmesi kararı verilerek yeniden tebliğ edilmesi gerektiğinden, bu kapsamda inceleme konusu olayda sanığın 11/04/2015 tarihli eylemini, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararları kesinleşmeden gerçekleştirdiği anlaşılmakla, sanık hakkında kovuşturma şartlarının oluşmaması nedeniyle, 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi gereğince kovuşturma şartının gerçekleşmesini beklemek üzere, kamu davasının durmasına ve gerekli tebligat işlemlerinin tamamlanarak, kararın infazına devam edilmesi için dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi yerine yargılamaya devamla sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulması,
3) Kabule göre de;
a) Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan TCK’nın 191. maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının “bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası” olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nın 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan “Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Asliye Ceza Mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun’un geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan “01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19/08/2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli ve 2020/16 esas, 2020/33 sayılı iptal kararı ile, “…kovuşturma evresine geçilmiş…” ibaresinin, aynı bentte yer alan “… basit yargılama usulü…” yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yapılan değişiklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK’nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; “mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK’nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK’nın 7. maddesi ile CMK’nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, “Basit Yargılama Usulü” yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
b) Suç tarihi itibarıyla yürürlükte olan 5560 sayılı Kanun’la değişik 5237 sayılı TCK’nın 191/1. maddesinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçuna ilişkin ceza miktarının “bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası” olduğu gözetilmeden, suç tarihinden sonra 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’la değişik 5237 sayılı TCK’nın 191/1. maddesi uyarınca temel cezanın 2 yıl olarak belirlenmesi suretiyle fazla ceza tayini,
c) Hükümden sonra 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı hükmü ile 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi ve 7242 sayılı Kanun’un 10. maddesinde yapılan değişiklikler nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından, sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 12/04/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.