YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/7515
KARAR NO : 2022/7104
KARAR TARİHİ : 01.06.2022
Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Suçlar : Uyuşturucu madde ticareti yapma
Hükümler : Mahkûmiyet
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
1- 5271 sayılı CMK’nın 150/3. maddesinde yer alan “Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.” şeklindeki düzenleme karşısında, suç tarihi itibariyle sanıkların üzerine atılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun cezasının alt sınırı gözetilerek zorunlu müdafi tayininin gerekmediği, ancak 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile TCK’nın 188/3. maddesinde yapılan değişiklikle hapis cezasının alt sınırının on yıl olarak değiştirildiği, sanıklarla ilgili lehe aleyhe yasa tartışması yapılması söz konusu olduğu cihetle sanıklar … ve …’ın savunmalarının alındığı 21.10.2014, sanık …’in savunmasının alındığı 13.01.2015 ve kararın verildiği 20.03.2015 tarihlerinde 6545 sayılı Kanun’un yürürlükte bulunduğu ve CMK’nın 150. maddesi uyarınca uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun cezasının alt sınırı itibariyle zorunlu müdafi tayinini gerektirdiği gözetilmeden, yargılamaya devamla yazılı şekilde karar verilerek sanıklar …, … ve … ‘in savunma hakkının kısıtlanması,
2- Teknik takip sonucu tespit edilen görüntü kayıtlarının bulunduğu, adli emanetin 2014/1753 sırasında kayıtlı bir adet CD’nin denetime imkan sağlayacak biçimde dosya içinde bulundurulmaması ve sanıklara izletilerek diyecekleri sorulmadan hüküm kurulması,
Kabule göre de;
3- Gizli soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan CMK’nın 139. maddesine göre gizli soruşturmacı görevlendirilebilmesi için işlenen suçun kanunda sayılan ve gizli soruşturmacı kullanılabilecek suçlardan olması, suçun işlendiği konusunda kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması, başka yolla delil elde etme imkanının bulunmaması, suçun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmiş bir suç olması ve yetkili ve görevli mahkemece bir karar verilmesi gerekir.
Dava konusu suç uyuşturucu madde ticareti yapma suçu olduğu halde, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suç olmadığı; zira olay tarihi itibariyle CMK’nın 139. maddesinin 4. fıkrasına göre örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmeyen suçlarda gizli soruşturmacı görevlendirilemeyeceği; yine CMK’nın “Teknik Araçlarla İzleme” başlıklı 140. maddesindeki düzenlemeye göre, sanıkların teknik araçlarla izlenmesine ilişkin bir karar bulunmadığı, gizli soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin karara dayanılarak ve CMK’nın 140. maddesi uyarınca ayrıca bir karar alınmadan teknik araçlarla izleme ve görüntüleme ve ses alma işlemi yapıldığı dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Mahkemece suçun sübutu gizli soruşturmacı faaliyetleri ile teknik araçlarla izleme sonucu elde edilen kayıtlara dayandırılmıştır. CMK’nın 217. maddesine göre sanıklara atılı suç hukuka uygun şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir. Hukuka uygun olmayan teknik araçlarla izleme sonucu elde edilen delile dayanılarak sübuta gidilmesi mümkün değildir. Yapılan soruşturma işlemleri, kovuşturma kapsamı ve tüm dosya içeriğine göre sonuç olarak;
a- Dosya içerisinde CMK’nın 140. maddesi uyarınca teknik araçlarla izlemeye ilişkin bir karar bulunmadığı anlaşılmakla; sanıklar hakkında CMK’nın 140. maddesi uyarınca teknik araçlarla izlemeye ilişkin verilmiş bir kararın bulunup bulunmadığının araştırılarak, bulunuyor ise hukuki denetime olanak sağlayacak şekilde aslı veya onaylı örneğinin getirtilerek bu dosya içine konulması; yoksa bu yöntemle elde edilen bilgilerin delil olarak değerlendirilemeyeceğinin gözetilmemesi,
b- Suçun sübutunun tespiti için sanıklardan uyuşturucu madde alma – temin etme eylemini gerçekleştiren gizli soruşturmacılar kolluk görevlisi ise “suçu ve faili belirleme, suçla ilgili delilleri toplama” konusunda faaliyette bulunabileceklerinden, öncelikle gizli soruşturmacıların adli kolluk görevlisi olup olmadığının sorulması, adli kolluk görevlisi ise CMK’nın 139/3. maddesi hükmü de gözetilerek, tanık olarak dinlenilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
c- Gizli soruşturmacıların adli kolluk görevlisi olmadığının ve teknik araçlarla izlemeye ilişkin bir kararın bulunmadığının tespiti halinde “suçu ve faili belirleme, suçla ilgili delilleri toplama” konusunda faaliyette bulunamayacaklarından bu yöntemle elde edilen bilgilerin delil olarak değerlendirilemeyeceği hususu gözetilerek sanıkların beyanları da dikkate alınarak haklarında TCK’nın 192/3. maddesinde öngörülen etkin pişmanlık hükmünün uygulanıp uygulanmayacağı tartışılmadan hüküm kurulması,
d- Gizli soruşturmacıların 31.01.2014, 02.02.2014, 05.02.2014, 06.02.2014 ve 08.02.2014 tarihlerinde sanıklardan esrar satın aldıkları; görevlilerin değişik tarihlerdeki satın alma işlemlerinin suç delillerini elde etmeye yönelik çalışmalar kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, dolayısıyla alıcı görevlilere yapılan uyuşturucu madde satışlarının zincirleme suç kapsamında değerlendirilemeyeceği, böylece sanıkların hareketlerinin bütünüyle 5237 sayılı TCK’nın 188/3. maddesinde açıklanan “satmak için uyuşturucu madde bulundurma” ve “uyuşturucu maddeyi satışa arz etme” seçimlik hareketlerini oluşturduğu gözetilmeden, birden fazla uyuşturucu madde sattığı kabul edilerek sanıklar …, … ve … hakkında zincirleme suçla ilgili TCK’nın 43. maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayin edilmesi,
4- Sanık …’ın tekerrüre esas alınan Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/229 esas, 2012/256 karar sayılı ilamının 18 yaşından küçük olduğu sırada işlediği suça ilişkin olması nedeniyle TCK’nın 58/5. maddesi uyarınca tekerrüre esas alınamayacağının gözetilmemesi,
5- Hükümden sonra 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi ve 7242 sayılı Kanun’un 10. maddesinde yapılan değişiklikler nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından, sanıkların durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafileri ile sanıklar …, … ve … temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin hükümlerin BOZULMASINA, 01.06.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.