Yargıtay Kararı 10. Ceza Dairesi 2018/952 E. 2019/2977 K. 20.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/952
KARAR NO : 2019/2977
KARAR TARİHİ : 20.05.2019

Adalet Bakanlığının, 06/03/2018 tarihli yazısı ile kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık …’ın mahkûmiyetine dair İzmir 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/10/2014 tarihli ve 2014/179 esas, 2014/192 sayılı kararının kanun yararına bozulmasına yönelik talebi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 16/03/2018 tarihli yazı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A) Konuyla İlgili Bilgiler:
1- Sanığın, 14/05/2013 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, İzmir 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 21/11/2013 tarihli ve 2013/830 esas, 2013/974 sayılı kararıyla 5560 sayılı Kanunla değişik TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildiği, kararın itiraz edilmeksizin kesinleştiği,
2- Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin kararın kesinleşmesini müteakip Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce tedbirin infazına başlaması için sanığa gönderilen uyarılı ilk başvuru davetiyesinin sanığın bilinen son adresinin tebliğe elverişli olmadığı gerekçesiyle 14/02/2014 tarihinde aynı adreste Tebligat Kanununun 35. maddesine göre tebliğ edilmesine rağmen, sanığın çağrıya uymadığının bildirilmesi üzerine, yargılamaya devam edildiği ve İzmir 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/10/2014 tarihli ve 2014/179 esas, 2014/192 sayılı kararıyla sanığın TCK’nın 191/1, 62/1 ve 50/1-a. maddeleri gereğince 6.000 Türk Lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün yasa yolu incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
B) Kanun Yararına Bozma Talebi:
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, “Dosya kapsamına göre, benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 22/12/2015 tarihli ve 2015/1717 esas, 2015/33429 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, sanığa 10 gün içinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurması gerektiği uyarısını içeren tebligatın yapılması ve sanığın başvuruda bulunmaması üzerine, yüklenen yükümlülüklere veya tedavinin gereklerine uygun davranmamakta “ısrar” ettiğinin kabul edilebilmesi için sanığa “önceki tebligat gereğince başvuruda bulunmadığı, bu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurmaması halinde yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmiş sayılacağı” uyarısı ile yeniden tebligat yapılması bu tebligata rağmen de başvuruda bulunmadığı takdirde sanık hakkında davaya devam olunacağı nazara alındığında, somut olayda sanığın denetimli serbestlik tedbirine başlanabilmesi için usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen başvuruda bulunmadığından bahisle denetimli serbestlik dosyasının kapatılarak gönderildiği, sanığa yeniden tebligat yapılmadığı anlaşılmakla, denetime uymamakta ısrar şartının gerçekleşmediği hususu gözetilmeden, durma kararı verilmesi yerine yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilerek, İzmir 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/10/2014 tarihli ve 2014/179 esas, 2014/192 sayılı kararının bozulması istenmiştir.
C) Konunun Değerlendirilmesi:
Her ne kadar kanun yararına bozma talebinde, “uyarılı ilk başvuru davetiyesi tebliğine rağmen kuruma müracaat etmeyen sanığa yeniden uyarılı ilk başvuru davetiyesi tebliğ edilmesi gerektiği, ikinci kez tebliğ yapılmaması nedeniyle ısrar koşulunun oluşmadığı ve bu nedenle ısrar koşulu oluşmadan yargılamaya devam edilmesinin yasaya aykırı olduğu” belirtilmiş ise de;
Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçuna ilişkin olarak, “denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etme” şartının, 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile TCK’nın 191. maddesinde yapılan değişiklik sonrasında bir yargılama koşulu olarak kanunda yer aldığı, bununla birlikte infaza ilişkin usulî değişiklikler geriye yürümeyeceğinden, tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infaz işlemlerinin, infazın yapıldığı tarihteki kurallara göre yapılması gerektiği,
Somut olayda tedbirin infazı sırasında yürürlükte olan 5560 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191/5. maddesinde “Tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan kişi hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verilir. Aksi takdirde, davaya devam olunarak hüküm verilir.” şeklinde düzenleme yer aldığı,
Yine tedbirin infazı sırasında yürürlükte olan ve Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununun 27. maddesine dayanılarak hazırlanmış olan 05/03/2013 tarihli Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliğinin 40. maddesinin 4. fıkrası uyarınca hükümlü uyarılı ilk başvuru davetiyesi tebliğine rağmen on gün içerisinde Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat etmez ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına hiç başlamazsa, denetimli serbestlik tedbiri dosyasının kapatılarak, yargılamaya devam edilmesi için Mahkemesine bildirimde bulunulacağının hüküm altına alındığı,
Bu nedenle, somut olayda olduğu gibi 6545 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 28/06/2014 tarihinden önceki dönemde uygulanan ve uygulaması bu tarihten önce sona ermiş olan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin olarak “ısrar şartı” aranmayacağından, “sanık hakkında davaya devam edilebilmesi için ısrar şartının gerçekleşmesi gerektiği” düşüncesine dayanan kanun yararına bozma talebi yerinde görülmemiş ise de,
19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunla değişik Tebligat Kanununun 35. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır.” şeklindeki düzenleme uyarınca, uyarılı ilk başvuru davetiyesinin tebliğ edildiği 14/02/2014 tarihinde geçerli bir MERNİS adresi bulunan sanığın öncelikle bu adresine tebliğ yapılması gerekirken, tebliğe elverişsiz olan eski adresine Tebligat Kanununun 35. maddesine göre uyarılı ilk başvuru davetiyesi tebliğ edilmesinin yasaya aykırı olduğu ve bu tebliğin geçersiz olduğu, bu durumda sanığa Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce yapılmış hiçbir geçerli tebligat bulunmadığından, yasaya uygun olarak uyarılı ilk başvuru davetiyesi tebliğ edilmesi için “davanın durmasına” karar verilmesi gerekirken, yargılamaya devam edilerek mahkûmiyet kararı verilmesinin yasaya aykırı olduğu,
Ayrıca, sanığın adli sicil kaydında yer alan İzmir 43. Asliye Ceza Mahkemesinin 10/11/2014 tarihli ve 2014/293 esas, 2014/189 sayılı ilamının incelenmesinde, sanık hakkında daha önce aynı türde suç nedeniyle TCK’nın 191. maddesi uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmış olduğu ve bu tedbirin 11/03/2013 tarihinde kesinleşmiş olduğunun anlaşılması karşısında, kanun yararına bozma talebine konu olan 14/05/2013 tarihli suçun bu önceki tedbirin infazı esnasında işlenip işlenmediği ve bu kapsamda 6545 sayılı Kanunla değişik TCK’nın 191/5. maddesi uyarınca yargılama koşulu bulunup bulunmadığı tespit edilmeden karar verilmesinin de yasaya aykırı olduğu,
Anlaşıldığından, kanun yararına bozma talebi bu yönüyle ve değişik gerekçeyle yerinde görülmüştür.
D) Karar :
Açıklanan nedenlere göre; kanun yararına bozma talebi yerinde görüldüğünden; sanığın mahkûmiyetine dair İzmir 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/10/2014 tarihli ve 2014/179 esas, 2014/192 sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanunun 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığına iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 20.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.