Yargıtay Kararı 10. Ceza Dairesi 2018/5257 E. 2018/8355 K. 26.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/5257
KARAR NO : 2018/8355
KARAR TARİHİ : 26.11.2018

İtiraz Eden : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
İtirazla İlgili Mahkeme Kararı : İstanbul 14. Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma

İtiraz yazısı ile dava dosyası incelendi.
A) KONUYLA İLGİLİ BİLGİLER:
1- Sanığın 27/06/2014 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçuna ilişkin olarak 11/12/2014 tarihinde TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verildiği,
2- Ancak, erteleme süresi zarfında yükümlülüklerine uygun davranmamakta ısrar ettiği gerekçesi ile TCK’nın 191/4. maddesi uyarınca kamu davası açıldığı ve yapılan yargılama sonucunda İstanbul 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 21/11/2016 tarihli ve 2015/288 esas, 2016/115 sayılı kararı ile 6545 sayılı Kanun ile değiştirilen TCK’nın 191/1 ve 62/1. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün yasa yolu incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği,
3- Adalet Bakanlığı’nın 08/06/2018 tarihli yazısı ile “Sanığın cezalandırılmasına konu eylemin suç tarihinin 27/06/2014 olduğu, fiilin işlendiği tarihte yürürlükte olan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1. maddesinde bu eylem için öngörülen cezanın alt sınırının 1 yıl hapis cezası olması karşısında, suç tarihinden sonra 6545 sayılı Kanun ile değiştirilen 5237 sayılı Kanun’un 191/1. maddesi uyarınca 2 yıl temel ceza belirlenerek, sanık hakkında fazla cezaya hükmolunmasında isabet görülmediği” gerekçesi ile kanun yararına bozma yoluna başvurulması üzerine,
Dairemizce 08/10/2018 tarihli ve 2018/3576 esas, 2018/6811 sayılı karar sayı ile “… TCK’nın 7/2. maddesi uyarınca suç tarihi itibari ile sonuç ceza yönünden sanığın lehine olan kanun maddesinin uygulanmasının yasal bir zorunluluk olduğu, bu nedenle ceza miktarının suç tarihinde yürürlükte olan ve sanık lehine olan 5560 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191/1. Maddesi uyarınca belirlenmesi gerektiği halde, gerekçe bölümünde sanık hakkında 6545 sayılı yasa ile değişik TCK 191/1, 62, 53 maddelerinin uygulanması gerektiği kanaatine varıldığı belirtilmek suretiyle suç tarihinden sonra yürürlüğe giren ve ceza miktarı itibari ile sanık aleyhine olan 6545 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191/1. maddesi gereğince cezaya hükmedilmesi yasaya aykırı olup, kanun yararına bozma talebi yerinde olduğundan, …sanığın TCK’nın 191/1 ve 62/1. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair İstanbul 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 21/11/2016 tarihli ve 2015/288 esas, 2016/115 sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına bozulmasına, aynı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığı’na iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine” karar verildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Dairemizin bu kararına itiraz edildiği,
Anlaşılmıştır.
B) İTİRAZ NEDENLERİ:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz yazısında; “İtirazın konusunu oluşturan uyuşmazlık;
İstanbul 14. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 5237 sayılı TCK’nın 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün kanun yararına bozulması halinde, bozmanın 5271 sayılı CMK’nın “309/4-d” maddesine göre yapılıp yapılmayacağına, başka bir ifadeyle bozma nedenine göre sanık hakkında daha az ceza verilmesi gerektiği de nazara alındığında, lehe olan cezanın Özel Dairece mi yoksa Yerel Mahkemece mi verileceğinin belirlenmesine ilişkindir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309 ve 310. maddelerinde düzenlenen kanun yararına bozma kurumu; hâkim veya mahkemelerce verilip istinaf ya da temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların giderilmesini sağlayan olağanüstü bir kanun yoludur. 5271 sayılı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasında, kanun yararına bozma sonrası yapılacak işlemler, bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ve bozma kararının etkileri, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak ayrıntılı olarak gösterilmiştir. Düzenlemede; kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken, öncelikle “karar” ve “hüküm” ayrımı gözetilmiş ayrıca mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
Bozma nedenleri; 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, aynı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için, verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir. Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır. Davanın esasını çözen mahkumiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise anılan fıkranın (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, “tekriri muhakeme” yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
5271 sayılı CMK’nın 4. fıkrasının (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde cezanın kaldırılmasına karar verilecek, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi durumunda ise bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip, bozma konusu yapılan kararın yerine verilmesi gereken karar, doğrudan ilgili daire tarafından verilecektir. Özel Dairece, yeniden yargılama yasağı olduğu halde, daha az cezaya hükmedilmeyip ya da ceza kaldırılmayıp, hukuka aykırılığın giderilmesinin yerel mahkemeye bırakılması halinde, bu aşamada yerel mahkemenin vereceği karar yok hükmünde olacağından, hükümlü lehine sonuç doğuracak olan hukuka aykırılık da yasal olarak giderilmemiş olacaktır.
Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13/06/2006 gün ve 151-157 , 13/02/2007 gün ve 349-35, 18/09/2007 gün ve 186-178, 13/05/2008 gün ve 84-111 ile 14/04/2009 gün ve 75-101 sayılı kararlarında da, mahkûmiyet hükümleri yönünden verilen kararların, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi kapsamında kaldığı kabul edilerek, hukuka aykırılıkların bizzat Özel Dairelerce giderilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; İstanbul 14. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünü inceleyen Yüksek Dairece kanun yararına bozma talebi kabul edilip, daha hafif bir cezaya hükmolunması gerekliliği vurgulandığından, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesi tarafından doğrudan hükmedilmesi gerekmektedir. Bu nedenlerle Yüksek Dairece CMK’nın 309/4-a maddesi uyarınca bozma yapılıp yeni hüküm kurulmaması Kanuna aykırı görüldüğünden 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi uyarınca olağanüstü itiraz kanun yoluna başvurulmuştur.” denilerek, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca kanun yararına bozma kararı verilmesi ve Dairemizce daha hafif ceza içeren yeni bir hüküm kurulması istenilmiştir.
C) İTİRAZIN VE KONUNUN İRDELENMESİ
Dosya kapsamında yapılan incelemede, kanun yararına bozma nedeni “suç tarihinde yürürlükte olmayıp sonradan yürürlüğe giren yasa uygulanmak suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayin edilmiş olması” olup, kanun yararına bozma talebinin kabul edilmesi sanık hakkında “daha hafif bir cezaya hükmolunması” sonucunu doğuracağından Dairemizce 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendindeki yetkiye dayanılarak kanun yararına bozma doğrultusunda hükümlü hakkında daha hafif bir cezaya hükmolunmasına karar vermek gerekmiştir.
IV) KARAR: Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazının kabulüne,
2- Dairemizin 08/10/2018 tarihli ve 2018/3576 esas, 2018/6811 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Sanık hakkındaki hükmün incelenmesi:
Sanığın 6545 sayılı yasa ile değişik TCK’nın 191/1 ve 62/1. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair İstanbul 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 21/11/2016 tarihli ve 2015/288 esas, 2016/115 sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendinin verdiği yetkiye dayanılarak;
a- Gerekçe ve hüküm bölümünde yer alan “6545 sayılı yasa ile değişik” ibarelerinin ÇIKARILMASINA,
b- Mahkemenin takdiri alt sınırdan cezalandırma yönünde olduğundan bu takdire bağlı kalınarak, TCK’nın 191. maddesinde 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önceki ceza miktarının alt sınırı “1 yıl hapis cezası” olması nedeni ile;
Hüküm fıkrasında birinci paragrafta yer alan “2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına” şeklindeki ibarenin, “1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına” olarak; ikinci paragrafta TCK’nın 62. maddesi uyarınca 1/6 indirim yapılmasına ilişkin kısımda yer alan “1yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına” şeklindeki ibarenin “10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına” olarak DEĞİŞTİRİLMESİNE,
Sanığın adli sicil kaydına göre suç tarihinden önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olduğu anlaşıldığından, sanığa verilen kısa süreli hapis cezasının suçun işleniş biçimi, sanığın şahsi, sosyal ve ekonomik durumu gözönüne alınarak takdiren TCK’nın 50/1-a ve 52/2 maddeleri gereğince günlüğü 20 TL’den paraya çevrilerek 6.000 TL adli para cezası ile CEZALANDIRILMASINA,
Sanığa verilen adli para cezasının TCK’nın 52/4. maddesi gereğince dosyaya yansıyan sosyal ve ekonomik durumu dikkate alınarak takdiren aylık 20 eşit taksitte tahsiline, taksitlerden birinin ödenmemesi halinde kalan cezanın tamamının tahsil edileceğine ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin ihtarına,
c- Hükmün bu şekilde infazına, dosyanın Adalet Bakanlığı’na iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine,
26/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.