Yargıtay Kararı 10. Ceza Dairesi 2018/5251 E. 2018/8354 K. 26.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/5251
KARAR NO : 2018/8354
KARAR TARİHİ : 26.11.2018

Adalet Bakanlığı’nın, 15/10/2018 tarihli yazısı ile kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık …’ün mahkûmiyetine dair Çeşme 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 17/10/2017 tarihli ve 2017/525 esas, 2017/341 sayılı kararı ile aynı Mahkemenin 14/12/2017 tarihli ve 2017/674 esas, 2017/516 sayılı kararının kanun yararına bozulmasının istenmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 19/10/2018 tarihli yazı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A) Konuyla İlgili Bilgiler:
1- Sanığın 23/06/2012 tarihinde işlediği iddia edilen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu nedeniyle Çeşme Sulh Ceza Mahkemesinin 07/02/2013 tarihli ve 2012/493 esas, 2013/124 sayılı kararı ile TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik kararı verildiği,
Bu kararın infazı sırasında, Çeşme Cumhuriyet Başsavcılığının 07/08/2014 tarihli yazısı ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin ihlal edildiğinin bildirilmesi üzerine, yargılamaya devam edilerek Çeşme 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/11/2014 tarihli ve 2014/280 esas, 2014/127 sayılı kararı ile sanığın TCK’nın 191/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, CMK’nın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın itiraz edilmeksizin 13/01/2015 tarihinde kesinleştiği,
Ancak sanığın denetim süresi içinde 01/02/2017 tarihinde işlediği iddia edilen kasıtlı bir suçtan mahkûmiyetinin kesinleştiğinin ihbar edilmesi üzerine, hüküm açıklanarak Çeşme 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 17/10/2017 tarihli ve 2017/525 esas, 2017/341 sayılı kararı ile TCK’nın 191/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve hükmün yasa yolu incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği,
2- Aynı sanığın 30/01/2014 tarihinde işlediği iddia edilen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu nedeniyle yapılan yargılama sonucunda ise, Çeşme Sulh Ceza Mahkemesinin 26/06/2014 tarihli ve 2014/239 esas, 2014/427 sayılı kararı ile TCK’nın 191/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, CMK’nın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın itiraz edilmeksizin 04/07/2014 tarihinde kesinleştiği,
Ancak sanığın denetim süresi içinde 20/04/2015 tarihinde işlediği iddia edilen kasıtlı bir suçtan mahkûmiyetinin kesinleştiğinin ihbar edilmesi üzerine, hüküm açıklanarak Çeşme 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 14/12/2017 tarihli ve 2017/674 esas, 2017/516 sayılı kararı ile TCK’nın 191/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve hükmün yasa yolu incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
B) Kanun Yararına Bozma Talebi:
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, “1-Çeşme 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 17/10/2017 tarihli ve 2017/525 esas, 2017/341 sayılı kararı yönünden yapılan incelemede;
Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 22/12/2015 tarihli ve 2015/1717 esas, 2015/33429 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, sanığa 10 gün içinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurması gerektiği uyarısını içeren tebligatın yapılması ve sanığın başvuruda bulunmaması üzerine, yüklenen yükümlülüklere veya tedavinin gereklerine uygun davranmamakta “ısrar” ettiğinin kabul edilebilmesi için sanığa “önceki tebligat gereğince başvuruda bulunmadığı, bu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurmaması halinde yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmiş sayılacağı” uyarısı ile yeniden tebligat yapılması, bu tebligata rağmen de başvuruda bulunmadığı takdirde sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirlerine uymamakta ısrar edeceği nazara alındığında, somut olayda İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün çağrı kağıdının 23/07/2013 tarihinde tebliğ edildiği, şüphelinin tebliğe rağmen denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmediği bildirilmiş; ancak tek başına bu durumun ise ısrar olarak kabulünün mümkün bulunmadığı anlaşıldığından denetime uymamakta ısrar şartının gerçekleşmediği hususu gözetilmeden sanığın mahkûmiyetine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini müteakip sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi nedeniyle yapılan ihbar üzerine hakkındaki hükmün açıklanması ile 5237 sayılı Kanun’un 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmesinde,
2- Çeşme 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 14/12/2017 tarihli ve 2017/674 esas, 2017/516 sayılı kararı yönünden yapılan incelemede;
Sanık hakkında Çeşme Sulh Ceza Mahkemesinin 07/02/2013 tarihli ve 2012/493 esas, 2013/124 sayılı kararı kapsamında hükmolunan tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında, sanığın 30/01/2014 tarihinde yeniden aynı suçu işlemesi nedeniyle açılan kamu davası sonucunda ikinci kez mahkûmiyetine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ise de; karar tarihinden sonra 28/06/2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değiştirilen 5237 sayılı Kanun’un 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan davanın, esasında Çeşme Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/493 Esas sayılı dosyasının ihlâli olduğu, bu nedenle ayrıca kovuşturma konusu yapılamayacağı nedeniyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca “davanın düşmesine” karar verilmesi gerekirken sanığın mahkûmiyetine karar verilmesini müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi nedeniyle yapılan ihbar üzerine hakkındaki hükmün açıklanması ile 5237 sayılı Kanun’un 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmesinde, isabet görülmemiştir.” denilerek, Çeşme 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 17/10/2017 tarihli ve 2017/525 esas, 2017/341 sayılı kararı ile aynı Mahkemenin 14/12/2017 tarihli ve 2017/674 esas, 2017/516 sayılı kararının bozulması istenmiştir.
C) Konunun Değerlendirilmesi:
Kanun yararına bozma talebinin (1) numaralı bendinde bozulması istenilen Çeşme 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 17/10/2017 tarihli ve 2017/525 esas, 2017/341 sayılı kararının suç tarihi olan 23/06/2012 tarihinde ve bu suç nedeniyle Mahkemece tedbir kararının verildiği 07/02/2013 tarihinde yürürlükte olan 5560 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191/5. maddesinde “Tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan kişi hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verilir. Aksi takdirde, davaya devam olunarak hüküm verilir.” şeklinde düzenleme yer aldığı,
Suç tarihinden sonra 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191/4. maddesinde ise “Kişinin, erteleme süresi zarfında; a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi, b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması, c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, hâlinde, hakkında kamu davası açılır.” şeklinde düzenleme yer aldığı, anlaşılmıştır.
6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrasında kamu davasının açılması için aranan “ısrar şartı” TCK’nın 191/4-(a) maddesine giren durumlarda söz konusu olup Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce infaz edilen denetimli serbestlik ve tedavi tedbirlerinin gerektirdiği yükümlülüklere, yapılan çağrılara, plan ve programlara uyup uymamakla ilgilidir. Aynı maddenin 4. fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde yazılı doğrudan soruşturmayı gerektiren suç teşkil eden fiiller ısrarın kapsamı dışındadır. Bu suçlar haber alındığında, kamu davası açılması ertelenen suçla birlikte soruşturularak, yeterli delil elde edildiğinde, bu suç ihlal nedeni sayılıp, açılması ertelenmiş olan kamu davasının açılması gerekir.
Somut olayda 23/06/2012 tarihli bu ilk suça ilişkin verilmiş olan 07/02/2013 tarihli tedbir kararının infazı sırasında sanığın davetiye tebliğine rağmen kuruma müracaat etmediğinden bahisle Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 02/06/2014 tarihli kararı ile tedbirin infazına son verildiği ve Mahkemece yargılamaya devam edilerek neticeten sanığın mahkûmiyetine karar verildiği, bu nedenle kanun yararına bozma talebinin (1) numaralı bendinde bu suç nedeniyle verilmiş nihai karar olan Çeşme 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 17/10/2017 tarihli ve 2017/525 esas, 2017/341 sayılı kararına yönelik olarak, 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191/4. maddesini (a) bendinde yargılama şartı olarak düzenlenen “ısrar” şartının gerçekleşmediği gerekçesi ile kanun yararına bozma yoluna başvurulmuş ise de,
Kanun yararına bozma talebinin (2) numaralı bendinde de ileri sürüldüğü gibi, sanık hakkındaki ikinci mahkûmiyet hükmü olan Çeşme 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 14/12/2017 tarihli ve 2017/674 esas, 2017/516 sayılı kararında suç tarihinin 30/01/2014 olduğu ve dosya kapsamında mevcut belgelere göre bu ikinci suçun 23/06/2012 tarihli bu ilk suça ilişkin verilmiş olan 07/02/2013 tarihli tedbir kararının infazı sırasında işlenmiş olduğunun tespit edilmesi halinde ilk suça ilişkin olarak hem 5560 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191/5. maddesi ve hem de 6545 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191. maddesinin 4. fıkrasının (b) ve (c) bendleri uyarınca yargılama şartının gerçekleşmiş olacağı, 30/01/2014 tarihli ikinci suç bakımından ise 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191/5. maddesi uyarınca ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmasının yasal olarak mümkün olmayacağı ve sadece ilk tedbirin ihlali sayılacağı anlaşıldığından,
Mahkemece her iki suça ilişkin dosyalar birleştirilerek yukarıda bahsi geçen yasal düzenlemeler ışığında sanığın hukukî durumu belirlenmesi gerekirken, iki suça ilişkin olarak da ayrı ayrı mahkûmiyet kararı verilmesi yasaya aykırı olduğundan, her iki karara yönelik kanun yararına bozma talepleri bu yönü ile ve değişik gerekçe ile yerinde görülmüştür.
D) Karar :
Açıklanan nedenlere göre, Çeşme 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 17/10/2017 tarihli ve 2017/525 esas, 2017/341 sayılı kararı ile aynı Mahkemenin 14/12/2017 tarihli ve 2017/674 esas, 2017/516 sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığı’na iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine, 26.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.