Yargıtay Kararı 10. Ceza Dairesi 2018/3886 E. 2018/8325 K. 26.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/3886
KARAR NO : 2018/8325
KARAR TARİHİ : 26.11.2018

Mahkeme : GAZİANTEP Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi
Suç : Uyuşturucu madde ticareti yapma
Hüküm : İstinaf başvurusunun esastan reddi

Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A) Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz isteğinin incelenmesinde:
Hükmün temyiz edilmesinden sonra sanığın tutuklu bulunduğu Kayseri T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü aracılığı ile gönderdiği 03.07.2018 tarihli dilekçesindeki “dosyamın onaylanıp tarafıma müddetname gönderilmesini saygılarımla arz ve talep ederim” şeklindeki ve sanık müdafiinin gönderdiği 24.10.2018 tarihli dilekçesindeki “bu defa gördüğümüz lüzum üzerine vaki temyiz müracaatımızdan vazgeçiyoruz” şeklindeki beyanları temyiz isteğinden vazgeçme niteliğinde olduğundan; hükmün İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA oybirliğiyle,
B) Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde:
Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımın doğru biçimde belirlendiği ve istinaf isteminin esastan reddine dair karar hukuka uygun bulunduğundan, sanık müdafiinin temyiz itirazlarının yerinde görülmemesi nedeniyle, 5271 sayılı CMK’nın 302/1. maddesi uyarınca, usul ve yasaya uygun olan bölge adliye mahkemesi kararına yönelik TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ ile HÜKMÜN ONANMASINA, hükmedilen hapis cezasının miktarı ile tutuklu kaldığı süreye göre sanık hakkındaki salıverilme isteğinin reddine, Başkan vekili …’ün tekerrür uygulaması ile ilgili olarak hükmün bozulması gerektiğine ilişkin karşı oyu ve oyçokluğuyla;
26/11/2018 tarihinde karar verildi.

KARŞI OY GEREKÇESİ

5271 sayılı CMK’nın 226. maddesine göre; suçun hukukî niteliği değiştiğinde ya da cezanın artırılması veya cezaya ek olarak güvenlik tedbiri uygulanması gerektiğinde, durum sanığa veya varsa müdafiine bildirilerek ek savunma hakkı tanınmadan, sanık hakkında iddianamede gösterilen dışında bir kanun hükmü uygulanamaz.
Sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasını gerektirecek durumunun, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıkmadığı, dava açıldığında da mevcut olduğu ileri sürülerek, bu konuda ek savunma hakkına gerek bulunmadığına ilişkin görüş kabul edilemez. CMK’nın 226. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır” ifadesi, “iddianamede gösterilmeyen bir kanun hükmü gereğince, sanığın cezasının artırılması veya sanık hakkında güvenlik tedbiri uygulanması gerektiğinde de birinci fıkrada olduğu gibi durum sanığa veya varsa müdafiine bildirilerek ek savunma hakkı tanınması gerekir” anlamındadır.
Adli sicil kayıtlarında birden fazla hüküm bulunduğunda, bu hükümlerden hangisinin tekerrüre esas olduğu konusunda mahkemelerin bile zaman zaman yanıldığı, tekerrüre esas olmayan hükmün tekerrüre esas alındığı dikkate alındığında, hakim ve Cumhuriyet savcılarının bile uygulamada yanıldıkları bir konuda sanıklardan adli sicil kayıtlarındaki hükümlerden hangisinin tekerrüre esas olduğunu bilmesini beklemenin doğru olmayacağı kanaatindeyim.
Adlî sicil kaydı, CMK’nın 209. maddesi gereğince duruşmada okunması zorunlu belgelerdendir. Tekerrür oluşturan mahkûmiyet hükmünün yer aldığı adlî sicil kaydının duruşmada okunması üzerine sanığın okunan kaydın kendisine ait olduğunu veya bu belgeye karşı bir diyeceğinin bulunmadığını söylemesinin ek savunma yerine geçmesi mümkün değildir.
Emredici nitelikte olan CMK’nın 226. maddesi gözardı edilerek, sanığa ek savunma hakkı verilmeden, TCK’nın 58. maddesinin uygulanması yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle, sanık hakkındaki hükmün bozulması gerektiği kanısını taşıdığımdan çoğunluğun onama görüşüne katılmıyorum. 26/11/2018