Yargıtay Kararı 10. Ceza Dairesi 2018/3565 E. 2018/8565 K. 03.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/3565
KARAR NO : 2018/8565
KARAR TARİHİ : 03.12.2018

Adalet Bakanlığının, 30/05/2018 tarihli yazısı ile kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık …’nun mahkûmiyetine ilişkin İzmir 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 18/03/2014 tarihli ve 2014/53 esas, 2014/328 sayılı kararının kanun yararına bozulmasına yönelik talebi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 07/06/2018 tarihli yazı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A) Konuyla İlgili Bilgiler:
1- Şüpheli hakkında, 12/04/2009 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı yapılan yargılama sonucunda, İzmir 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 15/06/2009 tarihli ve 2009/744 esas, 2009/1056 sayılı kararı ile TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildiği, kararın itiraz edilmeksizin kesinleştiği,
2- Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı esnasında sanığın tedbirin gereklerine uygun davranmadığından bahisle bildirimde bulunulması üzerine Mahkemece yargılamaya devam edildiği, ancak sanığa meşruhatlı tebligat yapılmadan ve savunması alınmadan yargılama sonlandırılarak İzmir 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 18/03/2014 tarihli ve 2014/53 esas, 2014/328 sayılı kararı ile, sanığın TCK’nın 191/1, 62/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 6.000 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün yasa yolu incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
B) Kanun Yararına Bozma Talebi:
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, ” Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 22/12/2015 tarihli ve 2015/1717 esas, 2015/33429 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, sanığa 10 gün içinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurması gerektiği uyarısını içeren tebligatın yapılması ve sanığın başvuruda bulunmaması üzerine, yüklenen yükümlülüklere veya tedavinin gereklerine uygun davranmamakta “ısrar” ettiğinin kabul edilebilmesi için sanığa “önceki tebligat gereğince başvuruda bulunmadığı, bu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurmaması halinde yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmiş sayılacağı” uyarısı ile yeniden tebligat yapılması, bu tebligata rağmen de başvuruda bulunmadığı takdirde sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirlerine uymamakta ısrar edeceği nazara alındığında, somut olayda …Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün çağrı kağıdının 03/10/2013 tarihinde tebliğ edildiği, sanığın tebliğe rağmen denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmediğinden bahisle denetimli serbestlik dosyasının kapatılarak mahkemesine gönderildiği, söz konusu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurmaması halinde yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmiş sayılacağı uyarısını içeren yeni bir tebligat yapılmadığı tüm dosya kapsamından anlaşılmakla; denetime uymamakta ısrar şartının gerçekleşmediği hususu gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilerek, İzmir 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 18/03/2014 tarihli ve 2014/53 esas, 2014/328 sayılı kararının bozulması istenmiştir.
C) Konunun Değerlendirilmesi:
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 1. fıkrasına göre, ancak temyiz veya istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar ya da hükümler hakkında kanun yararına bozma yoluna başvurulabileceğinden, öncelikle hükmün kesinleşip kesinleşmediği yönünden yapılan incelemede,
Kanun yararına bozulması istenilen 18/03/2014 tarihli gerekçeli kararın tebliği aşamasında sanığın bilinen son adresinin, tedbir kararının infazı sırasında başka suçtan hükümlü olarak bulunduğu ceza infaz kurumundan tahliye olurken bildirdiği “…” adresi olduğu, hükmün bu adrese tebliğe gönderildiği ancak sanığın adresten taşınmış olması nedeniyle tebliğ yapılamadığı, bu nedenle aynı adrese 13/08/2014 tarihinde Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ edilerek, yasa yoluna başvurulmaması üzerine hüküm kesinleştirilmiş ise de,
Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinde yer alan ” (1) Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir. (2) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” şeklindeki düzenleme uyarınca bilinen son adresi tebliğe elverişli olmayan sanığın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi tespit edilerek bu adrese tebligat yapılması gerektiği, UYAP sisteminden yapılan adres sorgulamasına göre tebliğ tarihinde kayıtlı MERNİS adresinin “…” adresi olduğu anlaşıldığından, gerekçeli kararın adres kayıt sisteminde yer alan adrese Tebligat Kanununun 21/2. maddesi uyarınca tebliğ edilmesi gerekmekte olup, bu nedenle hüküm henüz kesinleşmediğinden kanun yararına bozma talebi bu aşamada yerinde değildir.
D) Karar :
Açıklanan nedenlere göre, sanığın mahkûmiyetine ilişkin İzmir 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 18/03/2014 tarihli ve 2014/53 esas, 2014/328 sayılı kararına ilişkin bu aşamada yerinde görülmeyen kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, dosyanın Adalet Bakanlığına iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 03.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.