Yargıtay Kararı 10. Ceza Dairesi 2018/1981 E. 2019/4688 K. 02.07.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/1981
KARAR NO : 2019/4688
KARAR TARİHİ : 02.07.2019

Mahkeme Kararı : Sulh Ceza Mahkemesi
Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A) KONUYLA İLGİLİ BİLGİLER :
Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık … hakkında İzmir 11. Sulh Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucu 29.05.2013 tarihinde 2013/226 esas ve 2013/507 sayılı kararı ile verilen adli para cezası sanık tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizce 12.06.2017 tarihinde 2013/10671 esas ve 2017/2553 karar sayı ile onama kararı verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca Dairemizin onama kararına itiraz edilmiştir.
B) İTİRAZ NEDENLERİ :
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz yazısında;
”İzmir (Kapatılan) 11.Sulh Ceza Mahkemesi, 29/05/2013 gün ve 2013/226-2013/507 sayılı kararı ile kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, sanık …’ın 5237 sayılı TCK’nın 191/1, 192/3, 62/1, 50/1-a, 52/2-4. maddeleri uyarınca 3.000,00 TL. Adli para cezası ile mahkûmiyetine karar vermiştir.
28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, TCK’nın 191/4-a maddesi “Kişinin, erteleme süresi zarfında; kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi hâlinde, hakkında kamu davası açılır” şeklinde düzenlenmiştir.
6545 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 28/06/2014 tarihinden sonra, tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının kaldırılabilmesi için “kişinin kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi” kuralının ihlal edilmesi gerekir.
Somut olayda, sanığa İzmir Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğünce 09/10/2012 tarihinde tebliğ olunan uyarılı davetname ile 10 gün içerisinde adı geçen müdürlüğe gelmesi konusunda ihtarda bulunulduğu; ancak sanığın yasal sürede müracaat etmemesi üzerine, sanığa tekrar yeni bir süre verilerek başvuru yapması konusunda ihtarat gönderilmediği görülmektedir. Sanığın ilk ihtarata uymamasının, kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmamakta ısrar etmesi olarak kabul edilemeyeceği, 6545 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin sanık lehine hüküm içerdiği düşünülmektedir.
Açıklanan nedenlerle, sanığa 5237 sayılı TCK’nun 191/4-a maddesi gereğince yeniden ihtarlı davetname gönderilmesi gerektiğinin gözetilmemesi sebebiyle, hükmün bozulmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmüştür.” denilerek, Dairemizin sanık hakkındaki onama kararının kaldırılarak, yerel Mahkeme hükmünün belirtilen nedenle bozulması istenmiştir.
C) İTİRAZIN VE KONUNUN İRDELENMESİ :
Yasal mevzuat: 03/07/2005 tarihli – 5402 sayılı Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununun 27. maddesi uyarınca hazırlanıp 18.04.2007 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Yönetmeliğinin, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin nasıl yerine getirileceğini karara bağlayan 82. maddesi, 83. maddesinin 1 ve 2. fıkraları ile 121. maddesinin 1 ve 6. fıkraları başlıkları ile birlikte aşağıdaki gibidir.
”Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin kayıt işlemleri
MADDE 82 – (1) Tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri; 5237 sayılı Kanunun 191 inci maddesi gereğince; uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesidir.
(2) Mahkemece karar Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir. Cumhuriyet başsavcılığınca karar denetimli serbestlik genel defterine kaydedildikten sonra şube müdürlüğü veya büroya iletilir.
(3) Şube müdürlüğü veya büro tarafından; yetişkinler için verilen kararlar denetimli serbestlik defterine, çocuklar için verilen kararlar çocukların denetimine ilişkin deftere kaydedilir.
Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin yerine getirilmesi
MADDE 83 – (1) Hakkında tedavi ve denetimli serbestlik kararı verilen sanık veya hükümlüye on gün içinde sağlık kuruluşuna sevk edilmesi için şube müdürlüğü veya büroya başvurması hususunda bildirim yapılır.
(2) Sanık veya hükümlünün; haklı, geçerli ve gerektiğinde belgelendirilebilen mazereti olmaksızın şube müdürlüğü veya büroya; on gün içinde başvurmaması hâlinde, şube müdürlüğü veya büroca ilgili defterdeki kayıt kapatılarak durum Cumhuriyet başsavcılığı aracılığıyla mahkemeye bildirilir.
Bildirim
MADDE 121 – (1) Şube müdürlüğü veya büro tarafından yapılacak bildirim, şüpheli, sanık veya hükümlünün kendisi veya kanuni temsilcisine 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre hükümde gösterilen adrese yapılır.
(6) Şüpheli, sanık ya da hükümlünün, şube müdürlüğü veya büroya başvurması için yapılan bildirime haklı, geçerli ve gerektiğinde belgelendirilebilen mazereti olmaksızın uymaması hâlinde ilgili defterdeki kayıt kapatılarak durum, mahkemesine iletilmek üzere Cumhuriyet başsavcılığına bildirilir.”
Şeklindeki bu düzenlemeler uygulamanın temelini oluşturmaktadır.
Dairemizin itiraza konu olan kararının, itiraz yazısında ileri sürülen tüm nedenler tartışılıp değerlendirilerek verildiği anlaşıldığından, sanık hakkında verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlamak amacıyla, Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü tarafından, usulüne uygun şekilde tebliğ edilen ilk uyarılı başvuru davetiyesine rağmen; sanık, başvuruda bulunmadığı ve infaza hiç başlamadığı için, itiraz yazısında bahsedilen ve karar tarihinden sonra kabul edilip 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Yasa ile değişik Türk Ceza Kanununun 191/4 (a) maddesindeki “ısrar” koşulunun olayda uygulama yeri bulunmamaktadır. Şöyle ki; sonradan yürürlüğe giren bu kural infaza başlandıktan sonraki dönemle ilgili olup, infaz ile ilgili usûlü değişiklikler geçmişe şamil olmayıp usul kuralları yürürlüğe girdikleri tarihten itibaren hüküm ifade ederler. Buna bir örnek verecek olursak; temyiz süresi 7 gün iken, kararı 8′ inci gün temyiz ettiği için, temyiz talebi reddedilen bir kişi, sonradan değişen yasayla temyiz süresinin 15 güne çıkarılmasını gerekçe göstererek yeni bir hak talebinde bulunamaz ve yeni çıkarılan yasada açıkça belirtilmemişse, daha önce 8’inci günde (süresi dışında) yapmış olduğu temyiz isteği süresinde kabul edilemez.
Yine, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7/2. maddesi ile 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9/3. maddesindeki “Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir.” şeklindeki düzenleme karşısında, önceki ve sonraki temel ceza kanunlarının ilgili bütün hükümleri olaya uygulandığında, 6545 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik sonrası Türk Ceza Kanununun 191. maddesinin 1. fıkrasında sanığın 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılabileceği belirtilerek cezanın artırıldığı, değişiklikten önce tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan sanıkla ilgili düşme kararı verilebilmesine rağmen değişiklik sonrası aynı Kanunun 2. fıkrasında sanık hakkında 5 yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilebileceği, belirtilen Kanunun 7. fıkrasında ise 4. fıkradaki yükümlülük ve yasakların 5 yıllık erteleme süresinde devam edeceği belirtilmiştir.
6545 sayılı Kanunla TCK’nın 191. maddesinde yapılan ve ısrar teriminin de içinde yer aldığı değişikliklerin yürürlüğe girdiği, 28.06.2014 tarihinden sonra yapılan infaz işlemlerinde, ilk uyarılı başvuru davetiyesinin tebliği üzerine, müracaatta bulunmayanlar için ikinci kez uyarılı başvuru davetiyesi gönderilecektir.
Ancak, 28.06.2014 tarihinden önce ise, ne ilgili yönetmeliklerde ne de TCK 191. maddesinde ilk uyarılı başvuru davetiyesini aldıktan sonra 10 gün içerisinde kuruma başvurmayanların, dolayısıyla infaza hiç başlamayanların ikinci kez davetiye gönderilerek uyarılacaklarına dair bir hüküm bulunmamaktadır.
Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin yerine getirilmesi ile ilgili usulü değişikliklerin geriye yürütülmesi halinde, ülke genelinde halen infaz aşamasında olan ilamların infazının durdurulmasına, hatta yıllar önce infaz edilip mahkemesine infazen iade edilen ilamların yeniden ele alınıp, tahsil edilen adli para cezalarının iadesine, mahkûmiyetlerin de Devlet aleyhine tazminatlara konu edilmesine kadar varan, infaz sistemimizde kamu düzenini ve hukuk güvenliğini bozucu sakıncalar doğabilecektir.
Netice itibarıyla, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infaz işlemleri, infazın yapıldığı tarihteki kurallara göre yapılacağından, sanığın 10 gün içerisinde infaz için başvuruda bulunmaması nedeniyle yapılan kaydının kapatılması işleminin, tebligatın yapıldığı 20/11/2012 tarihinde uygulanan ve 03/07/2005 tarihli – 5402 sayılı Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununun 27. maddesi uyarınca hazırlanıp 18.04.2007 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Yönetmeliği’nin 83/1 ve 2. fıkralarına uygun olması karşısında kararda bir yanlışlık bulunmadığı anlaşıldığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı yerinde görülmemiştir.
İtirazın incelenmesi için dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar vermek gerekmektedir.
D) KARAR: Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının yerinde görülmediğine,
2- 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinin 2. fıkrası uyarınca itirazın incelenmesi için dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE,
02/07/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.