Yargıtay Kararı 10. Ceza Dairesi 2017/7608 E. 2019/2704 K. 13.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2017/7608
KARAR NO : 2019/2704
KARAR TARİHİ : 13.05.2019

Adalet Bakanlığının, 16/10/2017 tarihli yazısı ile kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık … hakkındaki kamu davasının durmasına dair Bakırköy 40. Asliye Ceza Mahkemesinin 04/04/2017 tarihli ve 2017/189 esas, 2017/143 sayılı kararının kanun yararına bozulmasına yönelik talebi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 27/10/2017 tarihli yazı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A) Konuyla İlgili Bilgiler:
1- Sanık hakkında, 25/11/2011 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu nedeniyle yapılan yargılama sonucunda, Bakırköy 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 10/05/2012 tarihli ve 2012/50 esas, 2012/2401 sayılı kararıyla 5560 sayılı Kanunla değişik TCK’nın 191/2. maddesi gereğince sadece denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği ve kararın yasa yolu incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği,
2- Sanığa tedbirin infazına başlaması için gönderilen uyarılı ilk başvuru davetiyesinin 05/10/2012 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, ancak bu tebliğe rağmen sanığın kuruma müracaat etmeyerek tedbirin gereklerine uygun davranmadığının ihbar edilmesi üzerine, Bakırköy 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 26/12/2012 tarihli ve 2012/50 esas, 2012/2401 sayılı ek kararıyla 5560 sayılı Kanunla değişik TCK’nın 191/1, 62/1 ve 50/1-a maddeleri gereğince 6.000 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/5. maddesi gereğince genel hükümlere göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın yasa yolu incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği,
3- Sanığın denetim süresi içinde 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçunu işlediğinin ihbar edilmesi üzerine yapılan yargılama sonucunda, Bakırköy 40. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/01/2017 tarihli ve 2016/423 esas, 2017/9 sayılı kararıyla hükmün açıklanmasına ve sanığın TCK’nın 191/1, 62/1 ve 50/1-a maddeleri gereğince 6.000 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,
4- Bu karara karşı sanık tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesinin 08/03/2017 tarihli ve 2017/395 esas, 2017/420 sayılı kararı ile hükmün bozulmasını müteakip, Bakırköy 40. Asliye Ceza Mahkemesinin 04/04/2017 tarihli ve 2017/189 esas, 2017/143 sayılı kararı ile kamu davasının durmasına karar verildiği ve kararın yasa yolu incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
B) Kanun Yararına Bozma Talebi:
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, “Dosya kapsamına göre, karar tarihinde yürürlükte bulunan ve 6545 sayılı Kanunun 85. maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna eklenen geçici 7. maddesinde yer alan “(3) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda,hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi kararı verilmiş olup da bu yükümlülükleri ihlal eden kişilerin yargılanmasına devam olunur.” şeklindeki hüküm gereğince, sanığın denetimli serbestlik tedbirine uymadığının ihbar edilmesi üzerine mahkumiyetine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilerek bu kez denetim süresi içerisinde suç işlediğinin ihbar edilmesini müteakip, hakkındaki yargılamaya devamla 5271 sayılı Kanun’un 231/11. maddesi gereğince hükmün açıklanmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilerek, Bakırköy 40. Asliye Ceza Mahkemesinin 04/04/2017 tarihli ve 2017/189 esas, 2017/143 sayılı kararının bozulması istenmiştir.
C) Konuyla İlgili Hukuksal Düzenlemeler:
a) 05/03/2013 tarihinde yürürlükten kaldırılan 18/04/2007 tarihli Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Yönetmeliğinin “Denetimli serbestlik tedbirinin yerine getirilmesi” başlıklı 87. maddesi:
  (1) Hakkında denetimli serbestlik kararı verilen sanık veya hükümlüye on gün içinde şube müdürlüğü veya büroya başvurması hususunda bildirim yapılır.
 (2) Sanık veya hükümlünün; haklı, geçerli ve gerektiğinde belgelendirilebilen mazereti olmaksızın şube müdürlüğü veya büroya; on gün içinde başvurmaması hâlinde, şube müdürlüğü veya büroca ilgili defterdeki kayıt kapatılarak durum Cumhuriyet başsavcılığı aracılığıyla mahkemeye bildirilir.
(3) Sanık veya hükümlünün belirlenen süre içinde şube müdürlüğü veya büroya başvurması hâlinde, rehber tarafından değerlendirme formu ve madde kullanım listesi çerçevesinde sanık veya hükümlüyü bu suça iten nedenler hakkında ayrıntılı değerlendirme yapılarak on gün içinde denetim planı hazırlanır. …
(5) Denetimli serbestlik tedbirinin başlama tarihi, sanık veya hükümlünün şube müdürlüğü veya büroya başvurduğu tarihtir.
b) 05/03/2013 tarihli Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliğinin “Tebligat” başlıklı 40. maddesi:
(1) Denetimli serbestlik kararlarının kaydedilmesinden itibaren şüpheli, sanık veya hükümlülere üç iş günü içerisinde yapılacak yazılı veya elektronik tebligatta, tebliğden itibaren on gün içerisinde müdürlüğe başvurulması gerektiği belirtilir…
(4) Usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen yükümlü on gün içerisinde müdürlüğe müracaat etmezse komisyonun onayından sonra kayıt kapatılarak infaz dosyası Cumhuriyet başsavcılığına geri gönderilir.
c) Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliğinin “Kaydın kapatılması” başlıklı 47. maddesinin 1. fıkrası:
(1) Denetimli serbestlik yükümlülüğünün;
a) Usulüne uygun tebligata rağmen yerine getirilmesine başlanmaması,…
halinde kayıt kapatılarak durum Cumhuriyet başsavcılığı aracılığıyla mahkemeye bildirilir.
ç) Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliğinin “Tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri ve bu tedbirin yerine getirilmesi” başlıklı 72. maddesi:…
(3) Tedavi ve denetimli serbestlik kararının kayıt işlemleri tamamlandıktan sonra sanık veya hükümlünün müdürlüğe müracaat etmesi için tebligat çıkartılır. Müdürlüğe müracaat eden sanık veya hükümlü, kayıt kabul bürosunca infaz bürosunda görevli vaka sorumlusuna gönderilir. …
(9) Tedavi ve denetimli serbestlik veya sadece denetimli serbestlik tedbiri, sanık veya hükümlünün müdürlüğe müracaat ettiği tarihte başlar.
Ç) Konunun Değerlendirilmesi:
Sanığın, Bakırköy 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 10/05/2012 tarihli ilk kararı ile suç ve karar tarihinde yürürlükte olan 5560 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildiği, ancak denetimli serbestlik tedbirine aykırı davrandığının Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce 21/11/2012 tarihli yazı ile mahkemesine bildirilmesi üzerine, aynı Kanunun 191/5. maddesi uyarınca mahkemece yargılamaya devam edilmek üzere dosya ele alındığı ve 26/12/2012 tarihli ek karar ile TCK’nın 191/1, 62/1 ve 50/1-a maddeleri gereğince 6.000 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/5. maddesi gereğince genel hükümlere göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infaz işlemleri, infazın yapıldığı tarihteki kurallara göre yapılacağından, tedbirin infazı sırasında yürürlükte olan 5560 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191/5. maddesinde “Tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan kişi hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verilir. Aksi takdirde, davaya devam olunarak hüküm verilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Görüldüğü üzere, yasa maddesinde davaya devam olunabilmesi için aranan şart “Tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmama” şartı olup, hükümden sonra 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten farklı olarak “yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etme” şartı aranmamaktadır. Bir yargılama şartı olarak “ısrar” koşulu 6545 sayılı Kanun ile getirilmiştir. Bu nedenle, infaza ilişkin usulî değişiklikler geriye yürümeyeceğinden 6545 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 28/06/2014 tarihinden önceki dönemde uygulanan ve uygulaması bu tarihten önce sona ermiş olan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin olarak “ısrar şartı” aranmayacaktır.
Sanık hakkındaki denetimli serbestlik tedbirinin infaz edildiği tarihte yürürlükte olan 18/04/2007 tarihli Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Yönetmeliği, Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununun 27. maddesine dayanılarak hazırlanmış olup, bu Yönetmeliğin “Denetimli serbestlik tedbirinin yerine getirilmesi” başlıklı 87. maddesinde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçuna ilişkin olarak hükmedilen denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanabilmesi için, öncelikle hükümlüye “uyarılı ilk başvuru davetiyesi” gönderilerek, tebliğden itibaren on gün içerisinde müdürlüğe başvurması gerektiği belirtilir. 6545 sayılı Kanun öncesi dönemde TCK’nın 191. maddesinde tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına ilişkin olarak “ısrar” koşulu yer almadığı için, aynı yönetmelik maddesinin 2. fıkrası uyarınca da hükümlü on gün içerisinde Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat etmez ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına hiç başlamazsa, denetimli serbestlik tedbiri dosyasının kaydı kapatılarak durum mahkemesine bildirilir.
05/03/2013 tarihinde yürürlüğe girip önceki Yönetmeliği yürürlükten kaldıran Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliğinin 40/4. maddesi ile 47/1. maddesinin (a) bendi de aynı yönde düzenleme içermekte olup, usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen yükümlü on gün içerisinde müdürlüğe müracaat etmezse denetimli serbestlik kaydı kapatılır.
Görüldüğü üzere, TCK’nın 191. maddesi uyarınca yapılan yargılamalarda bir usûl hükmü olarak yargılama şartı olan “Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etme” koşulunun aranmadığı 6545 sayılı Kanun öncesi dönemde, uyarılı ilk başvuru davetiyesine icabet etmeyen, yani tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazına hiç başlamayan hükümlülere yeniden davetiye gönderilmesi ve uyarı yapılması gerektiğine ilişkin olarak Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununda, 18/04/2007 tarihli Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Yönetmeliğinde ve 05/03/2013 tarihli Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliğinde her hangi bir hüküm bulunmamaktadır. TCK’nın 191. maddesi uyarınca hakkında tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirine hükmedilen ancak bu tedbiri ihlal eden hükümlülerin uyarılmasına ilişkin düzenleme, kendisine gönderilen “uyarılı ilk başvuru davetiyesi”ne icabet edip Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat eden ve tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlayan, ancak daha sonra yükümlülüklerini ihlal eden hükümlüler için geçerlidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, 5560 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verilen sanığa, Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat ederek denetimli serbestlik tedbiri uygulamasına başlaması için uyarılı ilk başvuru davetiyesi gönderildiği, bu davetiyenin hükümlüye usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen hükümlünün çağrıya uymadığı ve bu şekilde yükümlülüklerini ihlal edip denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmadığı, bu nedenle tedbirin infaz edildiği tarih itibariyle uygulanması gereken 5560 sayılı Kanunla değişik TCK’nın 191/5. maddesi uyarınca yargılamaya devam edilme koşulları oluştuğu,
Ayrıca, sanık hakkında doğrudan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasının sanık lehine olduğu, bu nedenle, tedbiri ihlal eden sanık hakkında, 6545 sayılı Kanun ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 7. maddenin 3. fıkrasında yer alan “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda, hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi kararı verilmiş olup da bu yükümlülükleri ihlal eden kişilerin yargılanmasına devam olunur.” şeklindeki hüküm gereğince, yargılamaya devam edilerek esas hakkında bir hüküm verilmesi gerektiği, anlaşılmış olup, durma kararı verilmesi yasaya aykırı olduğundan kanun yararına bozma talebi yerindedir.
D) Karar :
Açıklanan nedenlerle, kanun yararına bozma talebi yerinde görüldüğünden; kamu davasının durmasına ilişkin Bakırköy 40. Asliye Ceza Mahkemesinin 04/04/2017 tarihli ve 2017/189 esas, 2017/143 sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanunun 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığına iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 13.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.