Yargıtay Kararı 10. Ceza Dairesi 2017/525 E. 2017/1543 K. 19.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2017/525
KARAR NO : 2017/1543
KARAR TARİHİ : 19.04.2017

İtirazla İlgili Mahkeme Kararı : Ağır Ceza Mahkemesi’nin 01/04/2013 tarihli
2013/64 esas ve 2013/61 karar sayılı kararı
Suç : Zincirleme olarak uyuşturucu madde ticareti yapma

İtiraz yazısı ile dava dosyası incelendi.
A) KONUYLA İLGİLİ BİLGİLER
Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanık hakkında, Bergama Ağır Ceza Mahkemesi’nce yapılan yargılama sonucu 01/04/2013 tarihinde 2013/64 esas ve 2013/61 karar sayı ile sanığın zincirleme suçtan mahkûmiyetine karar verilmiş, hüküm sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmiştir. Dairemizce 28/11/2014 tarihinde 2014/4800 esas ve 2014/13185 karar sayı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Dairemizin bu kararına itiraz edilmiştir.
B) İTİRAZ NEDENLERİ:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz yazısında; “ İtirazımızın konusu sanık hakkında 5237 s TCK nun 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin tatbik edilemeyeceğine ilişkindir.
Şöyle ki;
Bergama Sulh ceza mahkemesinin 19.10.2012 tarih ve 2012/693 sayılı kararı ile gizli soruşturmacı kararı alıp gizli soruşturmacı görevlendirilmiştir.
Gizli soruşturmacı 26.10.2012, 29.10.2012 ve 04.11.2012 tarihlerinde sanıktan üç kez uyuşturucu almıştır.
Bergama Ağır Ceza Mahkemesi sanık hakkında gizli soruşturmacı tarafından alınan üç alımı da aynı suç işleme kararının icrası kapsamında kabul edip 5237 s TCK nun 188/3, 43/1, 52/2-4, 53/1-2-3, 54/4, 63. maddeleri uyarınca 8 yıl hapis ve 6.400 TL adli para cezası vermiştir.
Sanık müdafii 14.12.2015 tarihli dilekçesi ile hakkında 5237 s TCK nun 43/1. maddesi gereğince verilen cezanın artırılmaması gerektiği konusunda itiraz talebinde bulunmuştur.
Yargıtay 10. Ceza Dairesi 28/11/2014 gün ve 2014/4800 Esas, 2014/13185 Karar sayılı kararından sonra Yargıtay C.G.K nun 12.05.2015 tarih 2014/10-454 esas ve 2015/156 sayılı ilamı ile 5237 s TCK nun 43/1 maddesinin uygulanabilirliği ile ilgili yeni bir karar vermiştir.
Yargıtay C.G.K 12.5.2015 tarih 2014/10-454 Esas, 2015/156 Karar sayılı ilamında “Adli kolluk görevlilerince şüphelinin suç ortağı ya da ortaklarının olup olmadığı veya başka bir yerde gizlediği uyuşturucu veya uyarıcı madde bulunup bulunmadığını tespit etmek gibi nedenlerle, şüphelinin ilk alımdan sonra yakalanmayarak görevlilerce birden fazla alım yapılması durumunda da, esasen tek bir alım olayı ile şüphelinin satmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçu ve suçunun delilleri ortaya çıktığından, şüphelinin sonraki alımlara konu uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi önceki alımlardan sonra temin ettiğine ilişkin delil bulunmadığı ahvalde, satmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurmanın temadi ettiği kabul edilip, hareketin en ağırına göre ceza verilecek, birden fazla alım olduğundan bahisle TCK’nun 43. maddesi gereğince zincirleme suç hükümleri uygulanmayacaktır. şeklinde karar vermiştir. Bu nedenle sanık hakkında Yargıtay 10. Ceza Dairesi 28/11/2014 gün ve 2014/4800 Esas, 2014/13185 Karar sayılı kararının, CGK nun 12.05.2015 tarih ve 2014/10-454 Esas, 2015/156 sayılı Kararına aykırı olduğu görülmüştür.” denilerek Dairemizin onama kararının kaldırılması ve yerel mahkeme hükmünün bu sebeplerle bozulması istenilmiştir.
C) İTİRAZIN VE KONUNUN İRDELENMESİ
Turgutlu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi doğrultusunda, Bergama Sulh Ceza Mahkemesi’nce 19/10/2012 tarihinde “gizli soruşturmacı” görevlendirilmesine karar verilmiştir. Gizli soruşturmacı 26/10/2012 tarihinde 25 TL verip sanıktan bir adet hap almış ancak sanığı yakalama yoluna gitmemiştir. Aynı gizli soruşturmacı 29/10/2012 ve 04/11/2012 tarihlerinde de sanıktan uyuşturucu madde satın almıştır. Gizli soruşturmacının 19/10/2012 tarihinde sanıktan hap alması üzerine sanığın “satmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçu belirlenmiş ve bu suçun delili elde edilmiştir. Buna rağmen daha sonra sanıktan tekrar uyuşturucu alması hem gereksizdir hem de görevi kapsamında değildir. Öte yandan, gizli soruşturmacının asıl amacı “uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak” değil, “suçu ve failini belirlemek, suçla ilgili delilleri elde etmekten ibaret” olduğundan, gerçek anlamda bir “alım-satım” da söz konusu değildir. Sanığın hareketlerinin bütünüyle “uyuşturucu maddeyi satışa arzetme” suçunu oluşturduğu ve zincirleme suçun söz konusu olmadığı anlaşıldığından, sanık hakkındaki itirazın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
D ) KARAR: Açıklanan nedenlerle;
I) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın İTİRAZININ YERİNDE OLDUĞUNA,
II) Dairemizin 28/11/2014 tarihli 2014/4800 esas ve 2014/13185 karar sayılı … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna ilişkin ONAMA KARARININ KALDIRILMASINA,
III) Sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesi:
Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içerisindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ile aşağıda belirtilenin dışındaki yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Bergama Sulh Ceza Mahkemesi’nce 19/10/2012 tarihinde “gizli soruşturmacı” görevlendirilmesi kararı uyarınca 26/10/2012 tarihinde 25 TL verip sanıktan bir adet hap aldığı, aynı gizli soruşturmacının 29/10/2012 ve 04/11/2012 tarihlerinde de sanıktan uyuşturucu madde satın aldığı, kolluk görevlisinin gerçek iradesinin uyuşturucu madde satın alma değil, suç delilini elde etme olduğundan, somut olayda “uyuşturucu madde satma”nın gerçekleşmediği; böylece sanığın hareketlerinin bütünüyle “uyuşturucu maddeyi satışa arzetme” suçunu oluşturduğu gözetilmeden, sanığın üç kez uyuşturucu madde sattığı kabul edilerek hakkında zincirleme suçla ilgili TCK’nın 43. maddesinin uygulanması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 19.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.