Yargıtay Kararı 10. Ceza Dairesi 2013/7902 E. 2014/25 K. 06.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/7902
KARAR NO : 2014/25
KARAR TARİHİ : 06.01.2014

Esas No : 2013/7902
Karar No : 2014/25
Tebliğname No : K.Y.B./ 2013/171287

Yüksek Adalet Bakanlığı’nın, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık Ç.. B.. hakkında Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi’nce 23.02.2012 tarihinde 2011/947 esas ve 2012/371 karar sayı ile verilen mahkûmiyet hükmünün kanun yararına bozulmasına ilişkin talebi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 23.05.2013 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece sanığın 5237 sayılı TCK’nın 191. maddesinin 1 ve 6. fıkraları gereğince 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanığa verilen kısa süreli hapis cezasının, aynı Kanunun 50. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendi uyarınca 6 ay süreyle kamuya yararlı bir işte çalıştırma tedbirine çevrilmesine, ayrıca sanığın uyuşturucu madde bağımlısı olması nedeniyle TCK’nın 57. maddesinin 7. fıkrası uyarınca alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılarına özgü sağlık kuruluşunda tedavi altına alınmasına hükmolunmuştur.
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında;
«Karar tarihi 23/02/2012 olduğu halde karar başlığında 27/02/2012 olarak yazılmasının mahallinde düzeltilebilecek yazım yanlışı olduğu düşünülerek yapılan incelemede,
1-19/12/2006 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunla değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesinde, uyuşturucu madde kullanmış olan sanık hakkında, birinci fıkraya göre cezaya hükmedilmeden ikinci fıkra gereğince sadece tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilebileceği gibi, altıncı fıkranın yollaması uyarınca birinci fıkradaki ceza ile birlikte ikinci fıkradaki tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine de hükmedilebileceği öngörüldüğü, uyuşturucu madde kullanmış olan sanık hakkında; belirtilen iki seçenekten biri uygulanırken, nedenleri tartışılıp, dosya kapsamına uygun, somut, yasal ve yeterli gerekçenin gösterilmesinin gerektiği; ayrıca, aynı maddenin ikinci veya altıncı fıkralarındaki ihtimallerden hangisi tercih edilirse edilsin, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmesinde zorunluluk bulunduğu, belirtilen tedbirlerin uygulanması yönünden, mahkemeye takdir hakkı tanınmadığı ve 5237 sayılı Kanun’un 191. maddesinin altıncı fıkrasının uygulanabilmesinin koşulu olarak, aynı fıkranın son cümlesinde öngörülen “Ancak, bunun için kişi hakkında bu suç nedeniyle önceden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmemiş olması gerekir.” hükmünün, iddianamede belirtilen davaya konu aynı eylem nedeniyle, anılan maddenin ikinci fıkrası uyarınca daha önce tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmemiş olması gerektiğini ifade ettiği gözetilmeksizin; sanığın suç tarihi itibariyle tekrar kullanmak amacıyla uyuşturucu madde satın aldığı-bulundurduğu, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirlerine uymadığı ve bu konuda ısrarcı olduğu gerekçesiyle, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunmamasında,

2- Sanık hakkında, yargılama konusu kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçu yönünden özel olarak düzenlenen 5237 sayılı Kanun’un 191/2 veya 191/6. maddelerinde yer alan tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmesi gerektiği, aynı Kanun’un “Akıl Hastalarına Özgü Güvenlik Tedbirleri” başlıklı 57/7. maddesinde düzenlenen tedavi altına alınma güvenlik tedbirinin alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılığı altında suç işleyen kişiler bakımından uygulanabileceği, bu güvenlik tedbirinin kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçu bakımından uygulama alanı bulunmadığı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde,
3- 5237 sayılı Kanun’un 57/7. maddesinde düzenlenen alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılarına özgü sağlık kuruluşunda tedavi altına alınma şeklindeki güvenlik tedbirine hükmedilebilmesi için, suç işleyen kişinin alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlısı olduğuna dair resmî bir sağlık kuruluşundan alınmış rapor olması gerektiğinin gözetilmemesinde,
İsabet görülmemiştir.» denilerek, belirtilen hükmün bozulması istenmiştir.
Gerekçeli karar başlığında hüküm tarihinin “23.02.2012” yerine “27.12.2012” olarak yazılması, Mahkemece düzeltilmesi mümkün maddi hata olarak kabul edilmiştir.
(1) numaralı bozma düşüncesinin benimsenerek, aşağıdaki şekilde karar verilmesi nedeniyle, kabule göre ileri sürülen (2) ve (3) numaralı bozma düşünceleri inceleme konusu yapılmamıştır.
Sanık hakkında, 05.07.2010 tarihinde işlemiş olduğu kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu nedeniyle, Sincan 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nce 08.12.2010 tarihinde 2010/681 esas ve 2010/1156 karar sayı ile, 5237 sayılı TCK’nın 191. maddesinin 1. fıkrası ve 62. maddesi uyarınca 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, ayrıca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına hükmolunmuş; tedbirinin infazı aşamasında, Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edilen sanığın, burada alınan idrar örneğinde uyuşturucu madde saptanması nedeniyle, Sincan Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi Şube Müdürlüğü’nce ihbarda bulunulması üzerine hakkında kamu davası açılmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21.05.2013 tarih ve 2013/280-250 sayılı, aynı tarih 2012/1536 esas, 2013/251 karar sayılı ve 01.10.2013 tarih ve 2013/444-402 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, hükümden önce 19.12.2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’la değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesinde, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmış olan sanık hakkında, birinci fıkraya göre doğrudan hapis cezasına hükmolunabileceği gibi, birinci fıkraya göre cezaya hükmedilmeden ikinci fıkra gereğince sadece tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilebileceği ya da altıncı fıkranın yollaması uyarınca birinci fıkradaki ceza ile birlikte ikinci fıkradaki tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilebileceği öngörülmüştür.
5560 sayılı Kanun’la değişik TCK’nın 191. maddesinin 2. fıkrasındaki ”karar verebilir” ve 6. fıkrasının 1. cümlesindeki ”tâbi tutulabilir” ibareleri dikkate alındığında, sanık hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verme, zorunlu olmaktan çıkarılarak hakimin takdirine bırakılmıştır.
5237 sayılı TCK’nın 191. maddesinin 6. fıkrasının uygulanabilmesinin koşulu olarak, aynı fıkranın son cümlesinde öngörülen “Ancak, bunun için kişi hakkında bu suç nedeniyle önceden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmemiş olması gerekir” hükmü ise, iddianamede belirtilen davaya konu aynı eylem nedeniyle, bu maddenin 2. fıkrası uyarınca daha önce tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmemiş olmasını ifade etmektedir.
Uyuşturucu madde kullanmış olan sanık hakkında; belirtilen üç seçenekten biri uygulanırken, yasal ve yeterli gerekçe gösterilmesi, gerekçenin somut olgulara ve sanığın davranışlarına dayanması gerekmektedir.
Mahkemece belirtilen üç seçenekten biri uygulanırken gerekçe gösterilmiş ise gösterilen gerekçenin yerinde olup olmadığı olağan yasa yolu incelemesinde denetlenebilir ise de, olağanüstü bir yasa yolu olan kanun yararına bozma isteği üzerine denetlenemez. Ancak Mahkemece seçeneklerden biri tercih edilirken hiç gerekçe gösterilmemiş ise bu durum kanun yararına bozma konusu yapılabilir. Diğer yandan, yasaya aykırı olan veya kendi içinde çelişen bir gerekçe, gerekçe sayılmaz.
Somut olayda; Mahkemece uyuşturucu madde kullandığı kabul edilen sanık hakkında, TCK’nın 191. maddesinin 6. fıkrasının son cümlesinin uygulanması koşulları bulunmadığı halde, “sanık hakkında daha önce uyuşturucu kullandığından bahisle tedavi kararı verilmesine rağmen iş bu tedaviye uymayarak uyuşturucudan sayılan eroini kullandığı, iş bu sebeple mevcut davanın açıldığı anlaşılmakla suçu sabit görülen sanık hakkında TCK 191 maddesi gereği sadece bir kez tedavi ve denetimli serbestlik verilebileceği” biçiminde, belirtilen madde dayanak gösterilerek, yasaya aykırı gerekçe ile, TCK’nın 191. maddesinin 1. fıkrası uyarınca doğrudan hapis cezası seçeneğine göre hüküm kurulması kanuna aykırı olup, (1) numaralı kanun yararına bozma talebi bu nedenle yerinde olduğundan; Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 23.02.2012 tarihli 2011/947 esas ve 2012/371 karar sayılı hükmünün 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı maddesinin 4. fıkrasının (b) bendi uyarınca yeniden yargılama yapılarak sonucuna göre gereken hükmün verilmesi için, dosyanın adı geçen Mahkemeye iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine, 06.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.