YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/966
KARAR NO : 2023/4070
KARAR TARİHİ : 06.07.2023
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapusuz taşınmazın tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 02.07.2020 tarihli ve 2016/16306 Esas, 2020/2536 Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; kararın yasal süresi içerisinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı … vekili dava dilekçesinde; hudutları dava dilekçesinde belirtilen dava konusu taşınmaz bölümünün evvelinde 539 sayılı kadastro parselinin bir bölümü olduğunu, 539 parsel sayılı taşınmazın tespitine itiraz edilmesi üzerine, Tapulama Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, 539 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün tescil harici bırakılmasına karar verildiğini, dava konusu taşınmaz bölümünün de hükmen tescil harici bırakılmış olan kısımda bulunduğunu, oysaki dava konusu taşınmaz bölümünün müvekkili tarafından 1956 yılında … … ve varislerinden satın alındığını, taşınmaz müvekkili tarafından imar-ihya edildikten sonra günümüze kadar kullanıldığını, taşınmazda müvekkili lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğunu ileri sürerek, dilekçe ekindeki krokide 31 sıra numarası ile gösterilen 36.411,00 metrekare miktarındaki dava konusu taşınmaz bölümünün müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
2. Davacı vekili 10.12.2015 havale tarihli dilekçeyle; 40 dönüm miktarındaki dava konusu taşınmaz bölümünün müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, Mahkemece dava konusu taşınmazda davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda yapılacak araştırma ve inceleme sonunda, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
2. Davalı … Köyü Tüzel Kişiliği cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın Devlete ait olduğunun davacı tarafından bilindiğini, buna rağmen taşınmazın 1990’lı yıllarda bozularak tarıma elverişli hale getirildiğini, kaldı ki dava konusu taşınmaz bölümü ile çevresinde evvelinden beri kullanım olmuş olsaydı taşınmazların hükmen tescil harici bırakılmayacağını ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
3. Dahili davalı … vekili cevap dilekçesinde; Mahkemece dava konusu taşınmazda davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda araştırma ve inceleme yapılması, taşınmazın bulunduğu yerin imar planı kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesi ve yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
… 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.03.2016 tarihli ve 2010/164 Esas, 2016/237 Karar sayılı kararıyla; davanın tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkin olduğu, dava konusu edilen yerin, hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümü olduğu, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi tarafından, dosya arasına aldırılan hava fotoğrafları üzerinde yapılan inceleme sonucunda, dava konusu taşınmaz bölümünde 1971, 1978 ve 1991 tarihli hava fotoğraflarında kullanım olduğu, ziraat mühendisi bilirkişiden aldırılan rapora göre, toprak derinliği, taşlılık oranı, eğimi ve komşu parsellerle toprak özelliği karşılaştırıldığında, taşınmazın 2. sınıf tarım arazisi niteliğinde olduğu, taşınmazın 1971 yılında imar-ihya edilerek, dava tarihine kadar davacı tarafından zilyet edildiği, tüm dosya kapsamına göre, dava konusu taşınmaz bölümünde davacı taraf lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğunun anlaşıldığı gerekçesiyle, dava konusu taşınmazın sulu arazilerden olduğu da dikkate alınmak suretiyle, davanın kısmen kabulüne, teknik bilirkişi … tarafından tanzim edilen 20.01.2016 tarihli krokili ek raporda (A) harfiyle gösterilen 40.000,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz bölümüne yeni parsel numarası verilerek davacı adına tarla vasfıyla tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2. Karar, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 02.07.2020 tarihli ve 2016/16306 Esas, 2020/2536 Karar sayılı kararıyla; “Dava, tapusuz taşınmazın tescili isteğine ilişkin olup, bu tür davalarda husumetin, 4721 sayılı TMK’nın 713/3. maddesi uyarınca yasal hasım konumunda olan Hazine ve ilgili Kamu Tüzel Kişiliğine birlikte yöneltilmesi zorunludur. Somut olayda dava, Hazine ve ilgili kamu tüzel kişisi olarak … Köyü Tüzel Kişiliği hasım gösterilerek açılmıştır. Ancak, karar tarihinden önce 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanun’un 1. maddesi gereğince çekişmeli taşınmazın bulunduğu … Büyükşehir Belediyesi’nin sınırları il mülki sınırları olarak belirlenmiş, aynı Kanun’un Geçici 1/13. maddesine göre de Büyükşehir Belediyesi olan illere bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belde belediyeleri ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmış ve böylelikle taşınmazın bulunduğu … İlçe Belediye Başkanlığı ile … tescil davası yönünden ilgili kamu tüzel kişilikleri olarak yasal hasım sıfatını kazanmışlardır. Mahkemece, her ne kadar sözü edilen yasa uyarınca, çekişmeli taşınmazın bulunduğu … davaya dahil edilmişse de diğer yasal hasım olan …’nın davaya dahil edilmesi gerektiği gözden kaçırılmıştır. Bu nedenle davada taraf teşkilinin sağlandığından söz edilemez. Oysaki, taraf teşkilinin sağlanması dava şartlarından olup, bu koşul yerine getirilmeden esasına girilmesi hukuken mümkün bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, Mahkemece öncelikle davacıya, …’na da davayı yöneltmesi için süre ve imkan tanınmalı, bu şekilde taraf teşkilinin sağlanması halinde, anılan Belediyeden savunma ve delilleri sorulmalı, bildirdiği takdirde delilleri toplanmalı ve bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.”gerekçesiyle bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Temyize Konu Karar
… 1. Asliye Hukuk Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin 17.05.2021 tarihli ve 2021/2 Esas, 2021/126 Karar sayılı kararıyla; hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca taraf teşkilinin sağlandığı, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi tarafından, dosya arasına aldırılan hava fotoğrafları üzerinde yapılan inceleme sonucunda, dava konusu taşınmaz bölümünde 1971, 1978 ve 1991 tarihli hava fotoğraflarında kullanım olduğu, ziraat mühendisi bilirkişiden aldırılan rapora göre, toprak derinliği, taşlılık oranı, eğimi ve komşu parsellerle toprak özelliği karşılaştırıldığında, taşınmazın 2. sınıf tarım arazisi niteliğinde olduğu, taşınmazın 1971 yılında imar-ihya edilerek, dava tarihine kadar davacı tarafından zilyet edildiği, tüm dosya kapsamına göre, dava konusu taşınmaz bölümünde davacı taraf lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğunun anlaşıldığı gerekçesiyle, dava konusu taşınmazın sulu arazilerden olduğu da dikkate alınmak suretiyle, davanın kısmen kabulüne, teknik bilirkişi … tarafından tanzim edilen 20.01.2016 tarihli krokili ek raporda (A) harfiyle gösterilen 40.000,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz bölümüne yeni parsel numarası verilerek davacı adına tarla vasfıyla tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
B. Temyiz Nedenleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece yapılan yargılama sonunda verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taşınmaz bölümünde davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığını, dava konusu taşınmaz mera vasfında olup, meralar üzerinde sürdürülen zilyetliğin hukukça değer taşımayacağını ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; … Medeni Kanunu’nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. ve 17. maddelerine dayalı olarak açılan tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
2872 sayılı Çevre Kanunu’nun;
a) “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde; sulak alanlar, “Doğal veya yapay, devamlı veya geçici, suları durgun veya akıntılı, tatlı, acı veya tuzlu, denizlerin gelgit hareketlerinin çekilme devresinde altı metreyi geçmeyen derinlikleri kapsayan, başta su kuşları olmak üzere canlıların yaşama ortamı olarak önem taşıyan bütün sular, bataklık, sazlık ve turbiyeler ile bu alanların kıyı kenar çizgisinden itibaren kara tarafına doğru ekolojik açıdan sulak alan kalan yerleri ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır.
b) 9. maddesinin (e) fıkrası; “Sulak alanların doğal yapılarının ve ekolojik dengelerinin korunması esastır. Sulak alanların doldurulması ve kurutulması yolu ile arazi kazanılamaz. Bu hükme aykırı olarak arazi kazanılması halinde söz konusu alan faaliyet sahibince eski haline getirilir.” hükmünü içermektedir.
3. Değerlendirme
1. Kadastro çalışmaları sonucunda … ili, … ilçesi, … köyü çalışma alanında bulunan 539 parsel sayılı taşınmaz, mülkiyetinin ihtilaflı olduğundan söz edilerek malik hanesi açık bırakılmak suretiyle “sazlık ve tarla” vasfıyla tespit edilmiştir. … Tapulama Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin 30.10.1986 tarihli, 1984/61 Esas, 1986/329 Karar sayılı kararıyla; dava konusu 539 parsel sayılı taşınmazın, hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (E1) harfi ile gösterilen bölümünün, sazlık ve bataklık vasfında olduğu gerekçesiyle, bu bölüme ilişkin kadastro tespitinin iptali ile Tapulama Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca tescil harici bırakılmasına karar verilmiştir. Kararın temyizi üzerine, söz konusu taşınmaz bölümüne ilişkin hükmün, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 06.11.1987 tarihli ve 1987/2030 Esas, 1987/25869 Karar sayılı kararıyla; “dava konusu taşınmazın hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (E1) harfi ile gösterilen bölümünün, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sazlık ve bataklık yerlerden olduğu ve halen dahi bu bu karakterini muhafaza ettiği” gerekçesiyle onanmasına karar verilmiş; Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 23.02.1990 tarihli, 1988/971 Esas, 1990/2088 Karar sayılı kararıyla, hükme yönelik karar düzeltme itirazlarının reddine karar verilmesi üzerine, Mahkemece yargılamaya dosyada dava konusu olan diğer taşınmazlar yönüyle devam olunmuştur.
Davacı tarafından dava konusu edilen taşınmaz bölümü, … …’nin kenarında bulunan ve az yukarıda açıklandığı şekilde hükmen tescil harici (Tapulama Mahkemesince hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda “E1” harfi ile gösterilen) bırakılmış olan yerde bulunmaktadır.
2. Eldeki davada; Mahkemece, hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümünde, davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşuğu kabul edilmek suretiyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş ise de, yapılan değerlendirme ve varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Dava konusu taşınmaz bölümü, 1950 yılında yapılan kadastro tespiti sırasında “sazlık ve tarla” vasfıyla tespit edilmiştir. Tapulama Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında, mahallinde 15.07.1974 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler, arazinin … Nehrine doğru olan batı kısmının sazlık ve çayırlık olduğunu, bu yerlerin kamışının ve otunun arazi sahipleri tarafından sahiplenildiğini, kamışların ve otların arazi sahiplerince bizzat veya işçileri vasıtasıyla söktürülüp satıldığını beyan etmişler; mahallinde 22.05.1978 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler, … Nehrinin kenarlarının sazlık ve kamışlık olduğunu, nehir taştığı zaman etrafındaki bir kısım yerlerin su altında kaldığını, nehrin zemheri aylarında taşıp, Mart – Nisan aylarında çekilmeye başladığını, sular çekildikten sonra şahısların taşınmazı kullanmaya başladığını; mahallinde 22.04.1982 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi, 1923-1924 yıllarında bu yerlere, … … kıyılarından saz toplamak için geldiğini, o tarihlerde zeminde görünen binanın güney tarafında kalan kısmın tamamının sazlık-bataklık bir yer olduğunu beyan etmiş; yine Tapulama Mahkemesince ziraat mühendisi bilirkişilerden aldırılan raporlarda; 539 parsel sayılı taşınmazın … … kıyısında kalan bölümlerinin sazlık ve bataklık vasfında olduğu, bu kısımların şahıslarca ıslah edilmeye çalışılmasına rağmen arazinin ıslah edilemediğinin bildirildiği görülmüştür.
Bataklık ve sazlıklar, birçok canlı türünün yaşamını sürdürdüğü alanlardır. İstikrar kazanmış ve devamlılık gösteren Yargıtay uygulamalarına göre, doğal dengenin bozulmaması bakımından bataklık ve sazlıkların imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla kazanılmaları söz konusu olmaz. Dava konusu taşınmaz bölümünün geldisi olan 539 sayılı kadastro parselinin tespitine itiraza ilişkin Tapulama Mahkemesi dosyasının kapsamına ve Tapulama Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında yürürlüğe giren 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 9. maddesinin (e) fıkrasında bulunan düzenlemeye göre, evveli sazlık olan dava konusu taşınmaz bölümünde davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğundan bahisle, davanın kabulüne karar verilmiş olması isabetsizdir.
Hak böyle olunca; Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Hazine vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasa’nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
06.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.