Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2023/3381 E. 2023/3701 K. 22.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/3381
KARAR NO : 2023/3701
KARAR TARİHİ : 22.06.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : … 20. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; davacı …’un kullandığı banka kredisinin teminatı olarak mirasbırakanı …’un malik olduğu dava konusu taşınmaz üzerine Banka lehine ipotek tesis edildiğini, kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle aleyhine icra takibi başlatıldığını, …’ın aldığı borca karşılık dava konusu taşınmazı teminat olarak mirasbırakana vekaleten davalı
…’a devrettiğini, 220.000,00 TL ödeme karşılığında taşınmazın geri verileceğinin kararlaştırıldığını, davacının 210.000,00 TL ödeme yaptığını, ancak taşınmaz iade edilmediği gibi diğer davalı …’a satış suretiyle temlik edildiğini, anılan temlikin muvazaalı olduğunu, davalılar hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ve müvekkilleri adına tesciline karar verilmesini istemiş, davacı … yargılama sırasında ölmüş, mirasçıları mirası reddetmiş, diğer davacılar davayı sürdürmüştür.
II. CEVAP
1. Davalı … cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazı 09.07.2013 tarihinde 400.000 … Doları ödeyerek satın aldığını, tapu kaydına güvenerek ve iyiniyetle hareket ettiğini, kendisinin avukat olduğunu, davacıya taşınmazın tahliyesi için ihtarname gönderdiğini, önceki malikin açtığı meni müdahale ve ecrimisil davasına dahil olduğunu, savcılık soruşturmasında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, iyi niyetli 3. kişi konumunda olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin dava konusu taşınmazı bedelini ödemek suretiyle satın aldığını, teminat karşılığı devredildiği iddiasının gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin taşınmazı bedeli karşılığı diğer davalıya sattığını, satmadan önce meni müdahale ve ecrimisil davası açtığını, bu dava sebebiyle eldeki davanın açıldığını, davacının herhangi bir yazılı belge sunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 20.06.2017 tarihli ve 2015/28 Esas, 2017/254 Karar sayılı kararı ile; davacıların inançlı akit iddialarını usulüne uygun olarak yazılı delille ispat edemedikleri, yemin deliline dayanmadıkları, davalı …’ın tapu kaydına güvenerek taşınmazı satın alan iyiniyetli üçüncü kişi konumunda olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Kaldırma Kararı
… Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 23.01.2018 tarihli ve 2017/1258 Esas, 2018/107 Karar sayılı kararı ile; dosya içeriği ve toplanan deliler ışığında 07.02.2010 tarihli sözleşmedir başlıklı belgenin yazılı delil başlangıcı niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi, bu nitelikte sayılması durumunda dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirilerek çekişme konusu taşınmazın inançlı işlem kapsamında davalıya devredildiği kanaatine varılması halinde, borcun tamamının davacı tarafından ödenip ödenmediği hususları üzerinde durularak, 6098 sayılı … Borçlar Kanunu’nun (TBK) 97. maddesindeki düzenlemenin de gözetilmesi, varılacak sonuç çerçevesinde iddiaların sabit görülmesi halinde son kayıt maliki davalı …’ın iktisabının iyiniyetli olup olmadığı ve … Medeni Kanunu’nun (TMK) 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp yararlanmayacağının araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmiş olmasının doğru olmadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülebilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
C. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 14.01.2022 tarihli ve 2018/66 Esas, 2022/44 Karar sayılı kararı ile; 07.02.2010 tarihli davalı … imzalı belgenin, dava konusu dairenin 250.000,00 TL bedelle dava dışı …’a satışına ilişkin olduğu, davalının 34.000,00 TL kaporayı peşin olarak aldığı, Cumhuriyet Savcılığında alınan ifadesinde de, “…’un dava açmadan önce evi geri almak istediğini, 34.000,00-TL kapora vereceğini, evi satın almak istediğini, sözleşme yapmaları gerektiğini beyan ettiğini, bu durumdan zarar gördüğü için parayı aldığını ve imzalamadan önce avukatıyla görüştüğünü, herhangi bir hukuki değeri olmadığı için imzaladığını” beyan ettiği, sözleşmenin yalnızca … imzasını ihtiva ettiği, her ne kadar sözleşme içeriğinde taşınmazın …’a satışı düzenlenmiş ise de, belge içeriği ve davalının savcılık beyanı, sözleşmenin davacının elinde olması hususları gözetildiğinde, davacı …’un taşınmazı geri almak istediği, 34.000,00-TL kapora verdiği, kalan kısım için 01.05.2010 tarihi için vade kararlaştırıldığı, belgenin taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber davalı tarafın elinden çıkmış “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge olduğu, tarafların borç ödendiğinde dava konusu taşınmazın iade edileceği hususunda anlaştıkları, davalıların el ve … birliği içinde olduğuna dair delil bulunmadığı, davalı tanıklarının anlatımları ve sunulan banka kayıtları ile, davalı …’ın taşınmazı emlakçı vasıtasıyla görerek 400.000 … Doları karşılığında satın aldığı, tapu kaydına güvenerek taşınmazı satın alan iyiniyetli üçüncü kişi konumunda olduğu, taşınmazın keşfen saptanan temlik tarihindeki değeri ile ödenen bedel arasında fark olsa da bunun tek başına muvazaanın kanıtı olamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
D. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
E. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili, adli yardım talebinde bulunarak, 07.02.2010 tarihli belgedeki imzanın davalı …’e ait olduğunu, belgenin delil başlangıcı niteliği bulunduğunu, tanık beyanları ile iddialarının ispatlandığını, davalı …’ in taşınmazı hacizli şekilde aldığını, taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında fahiş fark olduğunu, davalı …’in taşınmazın bedelinin ödediğine dair delili olmadığını, dava dışı …’un davalı …’e 210.000,00 TL ödeme yaptığına dair banka dekontu olduğunu, diğer davalı …’un taşınmazın durumunu bildiğini, iyiniyetli olmadığını belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
F. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacıların mirasbırakanı …’un dava konusu taşınmazı 04.11.2009 tarihinde oğlu …’a verdiği vekâletname ile 225.000,00 TL bedelle davalı …’ a, …’in de 09.07.2013 tarihinde 500.000,00 TL bedelle diğer davalı …’a satış suretiyle temlik ettiği, 07.02.2010 tarihli yalnızca davalı … imzalı sözleşme başlıklı belgenin yazılı delil başlangıcı vasfında olduğu, dinlenen tanık beyanlarından dava konusu taşınmazın davacı …’un banka borcu nedeniyle alınan borcun teminatı olarak davalı …’e devredildiği, borcun ödenmesi halinde geri verileceğinin kararlaştırıldığı, ödeme için dava dışı …’un banka hesabından 210.000,00 TL çektiği, diğer davalı …’ın da taşınmaz bedeli olarak temlik tarihinde banka hesabından 400.000 Amekiran Doları para çekerek, davalı …’e verdiği, tapu kaydına güvenerek taşınmazı satın alan iyiniyetli üçüncü kişi konumunda olduğu, davalıların el ve … birliği içinde olduklarının ispatlanamadığı, taşınmazın keşfen saptanan temlik tarihindeki değeri ile ödenen bedel arasında fark olsa da bunun tek başına muvazaanın kanıtı olmayacağı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili, istinaf talepli dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.
Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK’nın 26. ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hem de taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.
Anılan 05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ nun (HMK) 190. maddesi şöyledir:
“İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”,
4721 sayılı … Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesi şöyledir:
“Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 … maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 … maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına;
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
22.06.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.