Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2023/1961 E. 2023/2663 K. 17.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/1961
KARAR NO : 2023/2663
KARAR TARİHİ : 17.05.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacılar ve davalı … vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar, mirasbırakan … …’nın maliki olduğu 38 ada 1 parsel sayılı taşınmazın davalıya ölünceye kadar bakım akdi ile devredildiğini, temlik tarihinde … …’nın ehliyetsiz olduğunu ve vasisi … …’nın ne sıfatla imzasının alındığının belli olmadığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile mirasçıların miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişler, aşamada muris …’in terekesine temsilci atanmak suretiyle davaya devam edilmiştir.

II. CEVAP
1. Davalı …, taşınmazın adına kayıtlı olmadığı, ayrıca kesin hüküm bulunduğu gerekçesiyle, davanın reddini savunmuştur.

2. Dahili davalı …, ıslah yolu ile taraf değişikliği yapılarak davaya dahil edilemeyeceğini, ayrıca kesin hüküm bulunduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 24.01.2015 tarihli ve 2014/863 Esas, 2015/590 Karar sayılı kararıyla, kesin hüküm nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz talebinde bulunmuştur.

B. Bozma Kararı
Dairenin 27.06.2019 tarihli ve 2016/10401 Esas, 2019/4216 Karar sayılı kararıyla, “…öncelikle davanın görülebilirlik şartı olan TMK’nın 640.madde hükmünün yerine getirilmesi, taşınmaz temlik edilen kayıt maliki … yönünden HMK’nın 124. maddesi gereğince taraf değişikliğinin değerlendirilmesi, bundan sonra işin esası incelenerek bir karar verilmesi gerekir iken, yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

C. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 16.03.2022 tarihli ve 2019/447 Esas, 2022/142 Karar sayılı kararıyla; dosya kapsamında bulunan vasi kararı izin evrakları ve Sulh Hukuk Mahkemesi kararları incelendiğinde; … …’nın kısıtlı olup vasisinin … …olduğu, … …’nın ilgili makamlardan izin aldığı ve bu sözleşmeyi kısıtlıya bakmakta olan … ile yaptığı, bu kapsamda yapılmış olan sözleşmede kısıtlının tapuda bulunmasının zorunlu olmadığı, bu nedenlerle işlemin yapılmasında bir eksiklik bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

D. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ve davalı … vekili temyiz talebinde bulunmuştur.

E. Temyiz Nedenleri
1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece denetime elverişli, anlaşılır, yasal nedenlere dayalı bir gerekçeli karar oluşturulmadığını, davaya esas teşkil eden … Tapu Müdürlüğünün 23.06.2009 tarihli, 7302 yevmiye numaralı resmi senedin Mahkeme tarafından yeterince irdelenmediğini, tapu maliki … …’nın fiili ehliyetinin bulunmadığını, ancak … …’nın sözleşme tarihinde bizzat tapuya götürülüp, sanki fiil ehliyeti varmışçasına resmi işlem yaptırıldığını, sözleşmenin kurucu unsurunun tamamen sakat olduğunu, irade ile beyanlar arasında çelişki bulunduğunu belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı … vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın dava tarihinden önce diğer dahili davalıya müvekkili tarafından satıldığını, dava açıldığında tapu maliki olmadığından müvekkilinin davada pasif husumet ehliyetinin bulunmadığını, bu nedenle davanın müvekkili açısından husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken esasa girilerek davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

G. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, ehliyetsizlik hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim TMK’nın “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. Maddesi ile şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlem ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa’nın 13. maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu Yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

TMK’nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.06.1941 tarihli, 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.

Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.

Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.

Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Dairesinden rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK’nın 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.

2. 6100 sayılı HMK’nın 190. maddesinde; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”

4721 sayılı TMK’nın 6. maddesi; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”

3. Değerlendirme
1. Uyuşmazlık terekeye iade talepli tapu iptal ve tescil istemine ilişkin olup, tereke temsilcisinin atanması ile mirasçıların terekeyi temsil ve davayı takip yetkisinin ortadan kalktığı gözetildiğinde ve Dairece verilen geri çevirme kararı doğrultusunda mirasbırakanın terekesine temsilci olarak atanan …’ya Mahkeme kararı usulüne uygun olarak tebliğ edildiğine ve tereke temsilcisi kararı temyiz etmediğine göre, davada sıfatı kalmayan davacıların temyiz itirazlarının dinlenme olanağı bulunmamaktadır.

2. Davalı …’nin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1. Davayı takip yetkisi bulunmayan davacılar vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE,

2. Davalı … vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 99,20 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, davacılardan alınan peşin harcın talep halinde davacılara iadesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

17.05.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.