Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2023/1738 E. 2023/2071 K. 05.04.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/1738
KARAR NO : 2023/2071
KARAR TARİHİ : 05.04.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının kabulüne, hükmün kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar dava dilekçelerinde, mirasbırakanları Hediye’nin maliki olduğu 1029, 1278, 999 ve 470 parsel sayılı taşınmazlarını davalıya temlik ettiğini, bedeller arasında fark bulunduğunu, murisin mal satmaya ihtiyacı olmadığını, davalının da taşınmazları alacak ekonomik gücü olmadığını, davalının muris ile arasının çok yakın olduğunu, devirlerin bağış amacıyla yapıldığını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişler, aşamada davacı …’ın ölümü ile mirasçıları yargılamaya katılmışlardır.

II. CEVAP
Davalı cevap dilekçesinde, temliklerin üzerinden 28 yıl, murisin ölümünün üzerinden ise 19 yıl geçtiğini, kötü niyetli olarak iddiada bulunulduğunu, taşınmazların sonradan değer kazandığını, 999 parsel sayılı taşınmazın ½ payının kendisine ait olduğunu, muristen 1/6 payın kendine geçtiğini, murisin geliri olmadığını, ihtiyacı oldukça mal sattığını, dava konusu taşınmazların … Üniversitesi tarafından kamulaştırıldığını, sonrasından kamulaştırmadan vazgeçildiğini, murisin aldığı kamulaştırma bedelini harcadığı için taşınmazlarını geri alamadığını, parayı kendisi ödediği için taşınmazların kendisine verildiğini, taşınmazları alacak ekonomik gücü bulunduğunu, murisin mirasçılarına intikal eden çok fazla sayıda taşınmazı olduğunu, mal kaçırma kastı ile hareket edilmediğini belirterek davanın reddini savunmuş, aşamada ölümü ile mirasçıları davaya dahil edilmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacılar istinaf dilekçelerinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, murisin pek çok taşınmazının bulunduğunu, devir tarihinde satışa ihtiyacının olmadığını, yapılan işlemin satış olarak gösterildiğini ancak murisin banka hesaplarında bir hareketliliğin bulunmadığını, yapılan bağış işleminin mal kaçırma kastı ile yapıldığını, şekil noksanlığı nedeniyle işlemin iptali gerektiğini, murisin hayatında taşınmazlarını elden çıkarmayı düşünmediğini, ölümüne yakın günlerde mezkur taşınmazları mirasçılarından birisine satmasının anlamlı olmadığını, murisin maddi ihtiyacının bulunmadığını, 5 kez hacca gittiğini, köyde bakkalı olduğunu, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek bedel arasında fahiş fark bulunduğunu, murisin beşeri ilişkisi gibi olgulardan yararlanıldığını, murise davalının bakmadığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile muris …’ın kızının küçük yaşta öldüğü, başka çocuğu olmadığı, eşinin akrabası olan davalının da küçük yaşta yetim kalması üzerine murisin davalıyı yanına alıp evlatlık olarak büyüttüğü, oldukça değerli olan çekişme konusu taşınmazları vekili eliyle evlatlık olarak büyüttüğü davalıya satış suretiyle temlikinin 01/04/1974 tarih ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamında mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, davacıların muris muvazaasına yönelik iddiasının sabit olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün kaldırılmasına, yeniden hüküm kurularak davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalılar temyiz dilekçesinde özetle; taşınmazların sonradan değer kazandığını, muris öldükten 19 yıl sonra davanın açıldığını, hakkın kötüye kullanıldığını, murisin ve eşinin düzenli bir geliri olmadığını, ihtiyaçları halinde taşınmaz sattıklarını, dava konusu taşınmazların kamulaştırıldığını, kamulaştırmadan vazgeçilmesi üzerine kamulaştırma parasını harcayan murisin bedeli ödeyecek durumları olmadığını, kendisinin bedeli ödeyerek taşınmazı edindiğini, tüm tanıkların da bu yönde beyanda bulunduklarını, murisin ve eşinin kendisini büyüttüğünü, buna rağmen diğer mirasçılara kin veya düşmanlık beslenilmediğini, 14 parça taşınmazın murisin ölümü ile mirasçılarına intikal ettiğini, bu taşınmazların bedellerinin tespit edilmediğini, bilirkişinin 1984 yılındaki taşınmaz değerlerini hesaplayabilecek durumda olmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
Uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Muris muvazaasında 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun 706 ncı, Türk Borçlar Kanunu’nun 237 nci ve Tapu Kanunu’nun 26 ncı maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6 ncı maddesi; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190 ıncı maddesinin birinci fıkrası ise “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” hükmünü düzenlemiştir.

3. Değerlendirme
1. Dosya içeriğinden; mirasbırakan Hediye’nin kayden maliki olduğu dava konusu 1029, 1278, 999 ve 470 parsel sayılı taşınmazlarını 20.04.1984 tarihinde davalı … … satış suretiyle temlik ettiği, 470, 1028 ve 1029 parsel sayılı taşınmazların muris tarafından 1980 yılında … Üniversitesine temlik edildiği ve 1984 yılında tekrar mirasbırakan adına tescil edildiği, mirasbırakanın 10.03.1993 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak eşi … ile kardeşi 1980 yılında ölen …’in mirasçıları olan davacıların kaldığı, davalı … … 13.12.2019 tarihinde öldüğü ve mirasçılarının davaya dahil edildiği anlaşılmaktadır.

2. Somut olayda, dinlenen davacı tanıklarının ifadelerinde mirasbırakanın mirasçılardan mal kaçırmasını gerektirir olgular bildirmedikleri ve temliklerin muvazaalı olduğuna dair hükme yeterli bir açıklamada bulunmadıkları gibi davacıların tanığı …, davalının istimlak parasını geri ödediği için taşınmazları aldığı yönünde beyanda bulunduğu, davalı tanıklarının davalı savunmasını doğruladığı, her iki taraf tanıklarının murise ve eşine davalı tarafından bakıldığını beyan ettikleri, mirasbırakanın mirasçılarına intikal eden taşınmazlarının da bulunduğu görülmektedir. Bu nedenle, ispat yükü kendisinde olan davacıların temlikin mal kaçırma amacıyla yapıldığını usulünce ispat edebildikleri söylenemez.

3. Hal böyle olunca, davacıların iddialarını HMK’nın 190 ıncı ve TMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca ispat edemedikleri gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

05.04.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.