Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2023/1726 E. 2023/3240 K. 06.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/1726
KARAR NO : 2023/3240
KARAR TARİHİ : 06.06.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu kaydının iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece asıl ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalı … vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; Kadastro çalışmaları sırasında 259 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına dayalı olarak davalılar ve onların murisleri adına tespit ve tescil edildiğini, bu taşınmazın içerisinde sınırları fiilen duvarla çevrili yaklaşık 10 dönüm miktarındaki kısmın davacılara babasından miras kaldığını, davacıların 45-50 yılı aşkın süredir eklemeli olarak zilyet olduğunu ileri sürerek, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak taşınmazdaki bu kısmın tapu kaydının iptali ile davacılar adına tapuya tescilini istemiştir.

Birleştirilen davada davacılar vekili, Kadastro çalışmaları sırasında 259 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazların davalılar adına tespit ve tescil edildiğini, bu taşınmazlar içinde yaklaşık 12 dönüm miktarındaki kısmın davacı … ile diğer davacı …’nün babası …’a ait olduğunu, davacıların taşınmaza uzun süre zilyet olduklarını ileri sürerek taşınmazların bir kısmının tapu kaydının iptali ile davacılar adına tapuya tescilini istemiştir.

II. CEVAP
Bir kısım davalılar cevap dilekçelerinde ve duruşma beyanlarında, davanın reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEME KARARI
… Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.12.2011 tarihli ve 1997/11 Esas, 2011/639 Karar sayılı kararıyla; dava konusu 259 ada 1 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişilerinin krokilerinde “B” harfi ile gösterdikleri bölümün davacıların murisi tarafından 1948 yılından itibaren kullanıldığı, ilk onun tarafından imar-ihya edildiği ve ölümü ile mirasçılarına geçtiği, davalıların dava konusu taşınmaz ile bir ilgisi bulunmadığı, dava konusu 259 ada 2 parsel sayılı taşınmazın ise “C” harfi ile gösterilen kısmının davacı …’ye, “D” harfli gösterilen kısmının davacı …’ya ait olduğu, davalılarla aralarındaki sınırın önceden var olan duvar ile belli olduğu, davalıların veya murislerinin bu yerlerle bir ilgisi olmadığı gerekçesiyle, asıl ve birleştirilen davanın kabulüne, çekişmeli 259 ada 1 parsel sayılı taşınmazda 01.11.2002 havale tarihli fen bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen 11.186,90 m2’lik kısmının davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile asıl davanın davacıları adına hisseleri oranında tapuya kayıt ve tesciline, çekişmeli 259 ada 2 parsel sayılı taşınmazda 18.07.2011 havale tarihli raporda (C) harfi ile gösterilen 4.673,40 m2’lik kısmın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile birleştirilen davada davacı … adına, aynı raporda (D) harfi ile gösterilen 5.151,60 m2’lik kısmın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile birleştirilen davada davacı … adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılardan … vekili temyiz talebinde bulunmuştur.

B. Temyiz Nedenleri
Davalı … vekili temyiz dilekçesinde özetle, asıl dava dilekçesi ve birleştirilen dava dilekçesinin davalıya usulünce tebliğ edilmediğini, savunma hakkının kısıtlandığını, tebligatlar yapılmadığından taraf teşkilinin sağlanmadığını, asıl davanın davacılarının 259 ada 1 parsel sayılı taşınmazda hissedar olduklarını, paydaşların zilyetliklerinin tüm mirasçılar adına olup kazandırıcı zamanaşımı süresinin mirasçılar arasında işlemeyeceğini, eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiğini, asıl davanın davacıları ile birleştirilen davanın davacılarının danışıklı hareket ettiklerini, davacılardan … asıl davada davacıların tanığı olarak dinlendiğini, davalının davaya dahil edildiği tarih itibarı ile 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacıların zilyetliğinin malik sıfatı ile olmadığını, çekişmeli taşınmazları kullanmaları karşılığı olarak bir kısım hissedarlara ürün olarak pay verdiklerini, zilyetlik süresinin dolmadığını belirterek ve re’sen tespit edilecek nedenlerle kararın hükmen bozulmasını talep etmiştir.

C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedenlere dayalı tapu kaydının iptali ile tescil isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesinde; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”

2.4721 sayılı … Medeni Kanunu’nun 6. maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”

3.3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. maddesinde;

A) Kayıt ve belgeler, harita, plan ve krokiye dayanmakta ve bunların yerlerine uygulanması mümkün bulunmakta ise, harita, plan ve krokideki sınırlara itibar olunur.

B) Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar mahalline uygulanabiliyor ve bu sınırlar içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise, kayıt ve belgelerde gösterilen sınırlar esas alınarak tespit yapılır.

C) Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar, değişebilir ve genişletilmeye elverişli nitelikte ise, bunlarda gösterilen miktara itibar olunur. Ancak değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlardaki taşınmaz malların kayıtları, fizik yapıları ve konumları itibariyle belli bir yeri kapsıyorsa, tespit o sınır esas alınarak yapılır

D) Hazinece, özel kanunlar hükümlerine göre değişmez ve genişlemeye müsait olmayan sınırlarla miktar üzerinden satılan, tefviz veya tahsis veya parasız dağıtılan taşınmaz mallarda çıkan fazlalık, taşınmaz malla birlikte satış, tefviz, tahsis ve dağıtım tarihinden itibaren on yıl geçmiş ise, miktarına bakılmaksızın kayıt sahibi adına tespit edilir.

Bu maddede yazılı taşınmaz mallarda meydana gelen fazlalıklar hakında şartlar uygun bulunduğu takdirde, 14 üncü ve 17 nci madde hükümleri uygulanır.

4.3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 13/B-c. maddesinde;

“Tapuda kayıtlı taşınmaz,

B) Kayıt sahibi veya mirasçılarından başkası zilyet bulunuyorsa;

c) Kayıt sahibinin yirmi yıl önce gaipliğine hüküm verilmiş veya tapu sicilinden malikin kim olduğu anlaşılamamış ise çekişmesiz ve aralıksız yirmi yıl müddetle ve malik sıfatıyla zilyet bulunan kimse adına tespit olunur.”

5.3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesinde; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.

6.4721 sayılı … Medeni Kanunu’nun 713/1. ve 2. maddesinde; “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.
Aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan veya yirmi yıl önce hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.” düzenlemeleri yer almaktadır.

3. Değerlendirme
Çekişmeli 259 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazlar, kadastro çalışmaları sırasında davalıların murisi adına kayıtlı 15 … 1288 tarih ve 176 no.lu tapu kaydı nedeni ile davalılar adına tespit edilmiştir. Davalar kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak açılmıştır. Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK’nın 713/2. ve 3402 sayılı Yasa’nın 13/B-c maddelerindeki düzenlemelerdir. Kadastro tespit tarihi itibariyle yürürlükte olan şekli ile TMK’nın 713/2. maddesinde; “Tapu maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan veya 20 yıl önce ölmüş ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir” hükmüne yer verilmiştir. (hükümdeki “ölmüş ya da” kelimeleri Anayasa Mahkemesince 2011 yılında iptal edilmiştir.)

3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 13/B-c maddesi kadastro tespit tarihi itibariyle yürürlükte olan şeklindeki düzenlemeye göre de tapunun hukuki değerini kaybettiğinden söz edilebilmesi için tapu kayıt malikinin ölümünden sonra, taşınmazın kayıt maliki ya da mirasçıları dışında üçüncü kişilerin nizasız, fasılasız ve malik sıfatıyla zilyetlikleri altında bulunması gerekir.

Somut olayda, tapu kayıt maliki olan davalıların murisi … oğlu …, Medeni Kanun’un yürürlük tarihinden çok önce vefat etmiş olup, keşif sırasında alınan tanık ve bilirkişi beyanlarına göre 1948-1950’li yıllardan sonra çekişmeli taşınmazların davacı tarafın nizasız, fasılasız ve malik sıfatıyla zilyetlikleri altında bulunduğu anlaşılmaktadır.

Çekişmeli taşınmazlar üzerindeki eklemeli zilyetlik süresi göz önüne alındığında, davalıların kök murisi … oğlu … adına olan ve bugüne kadar herhangi bir intikal ve işlem görmeyen tapu kaydının kadastro tespit tarihinden önce 3402 sayılı Yasa’nın 13/B-c ve TMK’nın 713/2. maddeleri uyarınca hukuki değerini kaybettiği ve davacı taraf lehine zilyetlikle kazanım koşullarının gerçekleştiği açıktır.

Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı HMK’nın geçici 3/2 maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un uygulanacağı davalar yönünden HUMK’un 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı tarafın temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

V. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Davalı … vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 158,75 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalı …’dan alınmasına,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

06.06.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.