YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/1698
KARAR NO : 2023/3314
KARAR TARİHİ : 15.06.2023
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, müdahalenin men’i ve ecrimisil istemine ilişkin davadan dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece asıl davanın reddine, birleştirilen davanın ise kabulüne karar verilmiştir.
Kararın asıl davanın davacısı–birleştirilen davanın davalısı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 06.11.2009 tarihli ve 2009/1578 Esas, 2009/4972 Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda asıl davanın reddine, birleştirilen davanın ise kabulüne karar verilmiş; kararın yasal süresi içerisinde asıl davanın davacısı–birleştirilen davanın davalısı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl davanın davacısı … vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 534 ada 3 parsel sayılı taşınmazın ½ payının maliki olduğunu, taşınmaz evvelinde 4.872,00 metrekare yüzölçümündeyken, 1.000,00 metrekaresinin askerlik şubesine bağışlandığını, böylece taşınmazın yüzölçümünün 3.872,00 metrekareye düştüğünü ancak kadastro tespiti sırasında taşınmazın 3.578,99 metrekare yüz ölçümlü olarak adlarına tespit ve tescil edildiğini, eksikliğin taşınmazın sınırında bulunan 534 ada 15 parsel sayılı taşınmaz içerisinde kaldığını, buna rağmen 534 ada 15 parsel maliki tarafından, müvekkili aleyhine haksız şekilde men’i müdahale ve ecrimisil davası açıldığını ileri sürerek, kardeşleri ile müvekkili adına kayıtlı 534 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki eksiklik, 534 ada 15 parsel sayılı taşınmazdan karşılanmak üzere dava konusu 534 ada 15 parsel sayılı taşınmazın nizalı kısmının tapu kaydının iptali ile bu kısmın müvekkili ile kardeşleri adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
2. Birleştirilen davanın davacısı … vekili dava dilekçesinde; 534 ada 15 parsel sayılı taşınmazın müvekkiline ait olduğunu, taşınmazın sınırında, üzerinde petrol istasyonu bulunan 534 ada 3 parsel sayılı taşınmazın ise davalıya ait olduğunu, davalı tarafından petrol istasyonunu genişletmek amacıyla taşınmazların müşterek sınırına duvar örüldüğünü ancak bu duvarın müvekkilinin taşınmazına tecavüzlü olduğunun, müvekkili tarafından yaptırılan aplikasyon sonucunda ortaya çıktığını, davalı ile yapılan şifahi görüşmeler sonucunda davalı tarafından da bu tecavüz durumunun kabul edildiği ve gereken bedelin müvekkiline ödeyeceğinin bildirildiği ancak taşınmazın bedeli ödenmediği gibi tecavüze devam edildiğini ileri sürülerek, davalının müvekkilinin taşınmazına müdahalesinin men’ine, Mahkemenin takdir edeceği ecrimisil bedelinin davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Asıl davanın davalısı … cevap dilekçesinde; asıl davanın davacısı …’in taşınmazı ile kendi taşınmazının sınırdaş olduğunu, yaptırdığı aplikasyon sonucunda taşınmazına … tarafından tecavüzde bulunulduğunun anlaşıldığını, durumu …’e ilettiğinde kendisine, LPG sahasını genişletmek için kendi sınırına ördüğü duvar yıkıldığı için yeni duvar örmek zorunda kaldığını, bedeli neyse karşılayacağını söylediğini ancak sözünü tutmadığını, bu nedenle aleyhine açılmış olan tapu iptali ve tescil davasının da kötü niyetli olduğunu, davacının amacının, davacı aleyhine açtığı davayı sürüncemede bırakmak olduğunu, adına kayıtlı taşınmazı tapuya güven ilkesi uyarınca satın aldığını ileri sürerek, davanın reddine, kendi açtığı davanın ise kabulüne karar verilmesini istemiştir.
2. Birleştirilen davanın davalısı … vekili cevap dilekçesinde; kadastro çalışmaları sonucunda belirlenen sınırın hatalı olduğunu, müvekkili adına kayıtlı 534 ada 3 parsel sayılı taşınmaza kadastro çalışmaları sırasında uygulanan tapu kaydının yüzölçümünün, taşınmazın yüzölçümünden fazla olduğunu ileri sürerek, müvekkili adına kayıtlı taşınmaza kadastro çalışmaları sırasında uygulanan tapu kaydının mahallinde yapılacak keşifte yöntemince uygulanmasını, davalarının kabulü ile …’in açtığı davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
… Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.07.2008 tarihli ve 2006/9 Esas, 2008/175 Karar sayılı kararıyla; mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, davacı …’in, adına kayıtlı 534 ada 3 parsel sayılı taşınmazın, … adına kayıtlı taşınmazla müşterek sınırına tecavüzlü şekilde duvar yaptığının sabit olduğu, …’in ise davasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle; davacı …’in davasının reddine, davacı …’in davasının kabulüne, …’in 05.05.2008 tarihli teknik bilirkişi raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen ve kırmızı renkli kalemle taranan 123,17 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz bölümüne müdahalesinin men’ine, haksız müdahale nedeniyle 4.618,87 YTL ecrimisil bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı …’den tahsili ile davacı …’e ödenmesine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde asıl davanın davacısı–birleştirilen davanın davalısı … tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2. Karar, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 06.11.2009 tarihli ve 2009/1578 Esas, 2009/4972 Karar sayılı kararıyla; “ Mahkemece davacı …’in tutunduğu 07.07.1977 tarih 1 sayılı tapu kaydının dava konusu 534 ada 15 parsel sayılı taşınmaza ait olmadığı, dava konusu taşınmaz üzerinde davalı taraf yararına 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 13 ve 14. maddesi hükmünde öngörülen taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de, mahkemece yapılan araştırma hüküm vermeye yeterli değildir. Davacının tutunduğu 07.07.1977 tarih 1 sayılı tapu kaydının uygulamasına ilişkin yerel bilirkişi sözleri soyut ve gerekçesiz uzman bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ve eki harita keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan vermediğinden yetersiz olduğu gibi tespite esas alınan davalı tarafın dayandığı tapu kaydı ise hiç uygulanmamıştır.
O halde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için öncelikle davacı tarafın tutunduğu 07.07.1977 tarih 1 sayılı tapu kaydı ile davalı tarafın tutunduğu ve tespite esas alınan 07.07.1977 tarih 2 sayılı tapu kaydının ilk oluştuğu günden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte varsa haritaları da Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ve Tapu Sicil Müdürlüğünden getirtilmeli, dayanılan kayıtların dava dışı başka taşınmazlara revizyon görüp görmediği, Tapu Sicil Müdürlüğü ve Kadastro Müdürlüğünden sorulup saptanmalı, revizyon görmüş ise dava konusu taşınmaz ile revizyon gördüğü dava dışı taşınmazlara komşu taşınmazları da bir arada gösterecek şekilde geniş kapsamlı birleşik harita ile komşu taşınmazların tespit tutanakları varsa dayanakları kayıtlar, Kadastro Müdürlüğü ve Tapu Sicil Müdürlüğünden getirtilmeli, daha sonra yöreyi iyi bilen yerel ve uzman bilirkişi, tutanak bilirkişilerinin tümü, taraf tanıkları ile taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, dayanılan tapu kayıtları yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanmalı, kayıtlarda tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyen sınırlar yönünden tanık bilgisine başvurulmalı, uzman bilirkişiden keşfi denetlemeye imkan verecek şekilde rapor alınmalı, dava konusu taşınmazın davacı ve davalı tarafın tutunduğu tapu kayıtlarından hangisinin kapsamında kaldığı haritaları esas alınarak ve özellikle davacı tarafın tutunduğu tapu kaydının dayanağı haritasındaki kenar uzunlukları da mevcut bulunduğuna göre haritası esas alınıp kapsam belirlenmeli, tapu kayıtlarının her ikisinin de taşınmaza uyduğunun belirlenmesi halinde önceki günlü ve doğru temele dayanan hukuki değerini koruyan tapu kaydına değer verileceği düşünülmeli, taşınmazın tutunulan tapu kayıtlarının kapsamı dışında kaldığı saptandığı takdirde zilyetlik araştırması yapılmalı, tespit gününde zilyetleri yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmünde öngörülen kısıtlamalar da dikkate alınarak taşınmaz edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenmeli, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece böylesine bir araştırma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi kabule göre de, ecrimisil davalarında hükmedilecek ecrimisil bedelinin taşınmaz başında keşif yapılarak belirlenmesi gerekirken, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu verilen bilirkişi raporu hükme dayanak yapılarak verilen hüküm dahi isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Temyize Konu Karar
… Asliye Hukuk Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin 22.02.2022 tarihli ve 2010/16 Esas, 2022/155 Karar sayılı kararıyla; hükmüne uyulan bozma kararı uyarınca mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi beyanları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, davacı …’in dayandığı 07.07.1977 tarih, 1 sayılı tapu kaydına ait krokideki sınırlar ve cepheler ile taşınmazın alanının uyumlu olmadığı, 534 ada 3 parsel sayılı taşınmazın güney sınırının yanlış hesaplanmasına dayalı olarak tapu kaydında yüzölçümün sehven 4.872,00 metrekare olarak belirtildiği, tapu kaydı ile teknik belgelerin uyumlu olmadığı, 534 ada 3 parsel sayılı taşınmaz ile 534 ada 15 parsel sayılı taşınmazın müşterek sınırında herhangi bir kayma ya da değişiklik bulunmadığı, tesis kadastrosundan gelen hatalı hesaplamalar neticesinde 534 ada 3 parsel sayılı taşınmazın fazla yüzölçümüyle tapuya kaydedildiği, davacı … adına kayıtlı 534 ada 15 parsel sayılı taşınmazın, teknik bilirkişinin 10.01.2019 havale tarihli rapor ve krokisinde (C) harfi ile gösterilen 123,17 metrekarelik bölümüne, … tarafından duvar örülmek suretiyle müdahale edildiğinin sabit olduğu, davacı …’in söz konusu taşınmaz bölümüne yönelik ayni hak iddiasının sübut bulmadığı gerekçesiyle, …’in davasının reddine, …’in davasının kabulü ile …’in dava konusu 534 ada 15 parsel sayılı taşınmazın, teknik bilirkişi Bahadır Kılınç tarafından hazırlanan 10.01.2019 havale tarihli rapor ve krokisinde (C) harfi ile gösterilen 123,17 metrekarelik bölümüne duvar örmek suretiyle yapmış olduğu müdahalenin önlenmesine, (C) harfi ile gösterilen bölümde bulunan duvar bakımından 13.578,60 TL ecrimisil bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte …’den alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Birleştirilen davanın davacısı-asıl davanın davalısı …’in talebi üzerine, Mahkemenin 08.04.2022 tarihli kararıyla, asıl davanın davacısı–birleştirilen davanın davalısı …’in reddedilen davası yönüyle … lehine, “hükmün tamamlanması” yoluyla vekalet ücreti verilmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde asıl davanın davacısı–birleştirilen davanın davalısı … vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
B. Temyiz Nedenleri
Asıl davanın davacısı–birleştirilen davanın davalısı … vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece yapılan yargılama sonunda verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin 534 ada 3 parsel sayılı taşınmazda kardeşleri ile birlikte paydaş olduğunu, söz konusu taşınmazın … adına kayıtlı taşınmazla sınırdaş olduğunu, Mahkemece bozma kararının gereklerinin tam anlamıyla yerine getirilmediğini, tapu uygulamasını gösteren teknik bilirkişi raporlarının Mahkemece hükme esas alınmaya uygun olmadığını, ecrimisil istemi yönüyle Mahkemece emsal araştırması yapmadığını, ilgili belediyelerden emrak birim fiyatlarının araştırılmadığını, ecrimisil hesaplamasına ilişkin bilirkişi raporlarının objektif değerlerden uzak olduğunu, öte yandan, ihtilafın taraflar adına kayıtlı taşınmazların müşterek sınırından kaynaklandığını, … adına kayıtlı taşınmazın ise ifrazen oluştuğunu, Mahkemece taşınmazın ifraz öncesi krokileri getirtilmeden eksik inceleme ile sonuca vardığını ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; asıl dava yönüyle, tespit öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil; birleştirilen dava yönüyle, müdahalenin men’i ve ecrimisil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
a) 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun;
1. 13/1. maddesi; “Tapuda kayıtlı taşınmaz mal:
A) Kayıt sahibi veya mirasçıları zilyet bulunuyorsa;
a) Kayıt sahibi adına,
b) Kayıt sahibi ölmüş ise mirasçıları adına,
c) Mirasçılar tayin olunamazsa, ölü olduğu yazılmak suretiyle kayıt sahibi adına,
B) Kayıt sahibi veya mirasçılarından başkası zilyet bulunuyorsa;
a) Kayıt sahibi veya mirasçılarının kadastro teknisyeni huzurunda muvafakatları halinde zilyet adına,
b) Zilyet, taşınmaz malı, kayıt malikinden veya mirasçılarından veya mümessillerinden tapu dışı bir yolla iktisap ettiğini, onların beyanı veya herhangi bir belge ile veya bilirkişi veyahut tanık sözleriyle ispat ettiği ve ayrıca en az on yıl müddetle çekişmesiz, aralıksız ve malik sıfatıyla zilyet bulunduğu takdirde zilyet adına,
c) (Değişik: 3/5/2012-6302/4 md.) Kayıt sahibinin yirmi yıl önce gaipliğine hüküm verilmiş veya tapu sicilinden malikin kim olduğu anlaşılamamış ise çekişmesiz ve aralıksız yirmi yıl müddetle ve malik sıfatıyla zilyet bulunan kimse adına tespit olunur.”
2. 20. maddesi; “Tapu kayıtları ile diğer belgelerin kapsadığı yeri tayinde;
A) Kayıt ve belgeler, harita, plan ve krokiye dayanmakta ve bunların yerlerine uygulanması mümkün bulunmakta ise, harita, plan ve krokideki sınırlara itibar olunur.
B) Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar mahalline uygulanabiliyor ve bu sınırlar içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise, kayıt ve belgelerde gösterilen sınırlar esas alınarak tespit yapılır.
C) Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar, değişebilir ve genişletilmeye elverişli nitelikte ise, bunlarda gösterilen miktara itibar olunur. Ancak değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlardaki taşınmaz malların kayıtları, fizik yapıları ve konumları itibariyle belli bir yeri kapsıyorsa, tespit o sınır esas alınarak yapılır.
D) Hazinece, özel kanunlar hükümlerine göre değişmez ve genişlemeye müsait olmayan sınırlarla miktar üzerinden satılan, tefviz veya tahsis veya parasız dağıtılan taşınmaz mallarda çıkan fazlalık, taşınmaz malla birlikte satış, tefviz, tahsis ve dağıtım tarihinden itibaren on yıl geçmiş ise, miktarına bakılmaksızın kayıt sahibi adına tespit edilir.
Bu maddede yazılı taşınmaz mallarda meydana gelen fazlalıklar hakında şartlar uygun bulunduğu takdirde, 14 üncü ve 17 nci madde hükümleri uygulanır.”
b) 4721 sayılı … Medeni Kanunu’nun;
640. maddesi; “Birden çok mirasçı bulunması hâlinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir. Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır. Bir mirasçı ödemeden aciz hâlinde ise, mirasın açılması üzerine diğer mirasçılar, haklarının korunması için gerekli önlemlerin gecikmeksizin alınmasını sulh mahkemesinden isteyebilirler.” hükmünü içermektedir.
3. Değerlendirme
1. Kadastro sonucunda … ili, … ilçesi, … köyü çalışma alanında bulunan 534 ada 3 parsel sayılı 3.578,99 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kayıtları uyarınca, eşit paylarla … ve … adına tespit ve tescil edilmiş; bilahare Şeyhmus payının satışı üzerine, taşınmazın ½ payı asıl davanın davacısı – birleştirilen davanın davalısı … adına tescil edilmiş; …’in vefatı üzerine ½ payı çocukları olan asıl davanın davacısı – birleştirilen davanın davalısı … ve kardeşleri adına intikal suretiyle tescil edilmiştir.
Aynı çalışma alanında bulunan 534 ada 4 parsel sayılı 15.323,63 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kayıtları uyarınca, Murat Nergiz ve müşterekleri adına tespit ve tescil edilmiş; bilahare yapılan pay satışları sonucunda taşınmaz, birleştirilen davanın davacısı – asıl davanın davalısı … adına tescil edilmiş; bundan sonra taşınmazın ifrazıyla, 534 ada 12 ila 18; 619 ada 1 ila 6; 620 ada 1 ila 6; 621 ada 1 ila 5 parsel sayılı taşınmazlar oluşmuştur.
2. Mahkemece, asıl davanın davacısı …’in dayandığı tapu kaydının, birleştirilen davanın davacısı … adına kayıtlı 534 ada 15 parsel sayılı taşınmazı kapsamadığı, asıl davanın davacısı … tarafından, 534 ada 15 parsel sayılı taşınmazın bir bölümüne duvar yapılmak suretiyle müdahale edildiği kabul edilmek suretiyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Asıl davanın davacısı …, 07.07.1977 tarih, 1 sıra numaralı tapu kaydına dayanarak, 534 ada 15 parsel sayılı taşınmazın nizalı bölümünün kendisi ile kardeşleri adına tescili istemiyle dava açmıştır. Davacı …’in paylı olarak malik olduğu 534 ada 3 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydı incelendiğinde; taşınmazın ½ payının davacı … adına kayıtlı olduğu, taşınmazın kalan payının ise davacının babası … adına kayıtlı iken murisin ölümüyle taşınmazdaki payının, intikal suretiyle verasette iştiraken mirasçıları adına tescil edildiği görülmüştür. Dava konusu 534 ada 15 parsel sayılı taşınmazın tapu kayıt maliki olan davalı …, … terekesine karşı 3. kişi konumunda olduğuna ve dava sonucundan 534 ada 3 parsel sayılı taşınmaz maliklerinin tamamının hukuku etkileneceğine göre, 534 ada 3 parsel sayılı taşınmazın, davacı … haricindeki mirasçı olan diğer tapu maliklerinin muvafakatlarının alınması ya da terekeye temsilci atanması suretiyle yargılamaya devam edilmesi zorunludur.
Öte yandan, davanın esası yönüyle; Dairemizin 10.11.2022 tarihli ve 2022/6614 Esas, 2022/7388 Karar sayılı geri çevirme kararı ile dosya arasına alınan bilgi ve belgelerden; asıl davanın davacısı …’in dayandığı 07.07.1977 tarih, 1 sıra numaralı, gittisi 534 ada 3 parsel sayılı taşınmazın tespitine esas tapu kaydı ile birleştirilen davanın davacısı …’in dayandığı, 534 ada 4 parsel sayılı taşınmazın tespitine esas 07.07.1977 tarih, 2 sıra numaralı tapu kaydının, 07.07.1950 tarih, 14 sıra numaralı kök tapu kaydından ifraz yoluyla intikalen geldiği, ancak, Mahkemece söz konusu tapu kayıtlarının kapsamının, kök kayıttan başlanmak suretiyle haritasına göre belirlenmediği anlaşılmıştır.
O halde doğru bir sonuca varılabilmesi için; öncelikle asıl davanın davacısı …’e, 534 ada 3 parsel sayılı taşınmazın davada yer almayan diğer tapu malikleri olan mirasçıların muvafakatlerinin alınması, bunun mümkün olmaması halinde muris … terekesine temsilci atanması için süre ve imkân tanınmalı, bu şekilde aktif dava ehliyetindeki eksikliğin giderilmesi halinde, Mahkemece dosya arasında yalnızca 07.07.1977 tarih, 1 sıra numaralı tapu kaydının ifrazen intikaline ilişkin krokinin bulunduğu gözetilerek, bu kaydın geldilerinden olan 07.07.1950 tarih, 14 sıra ve 11.12.1975 tarih, 6 sıra numaralı tapu kayıtlarının ifrazen intikallerine ilişkin kroki/haritaların bulunup bulunmadığı araştırılmalı, varsa bu kroki/haritalar getirtilip dosya arasına alınmalı, birleştirilen davanın davacısı … adına kayıtlı 534 ada 15 parsel sayılı taşınmazın 534 ada 4 parsel sayılı taşınmazdan ifrazen geldiği anlaşılmakla, 534 ada 3 ve 4 parsel sayılı taşınmazları, komşuları ile birlikte gösterir tesis kadastrosu paftası dosya arasına alınarak, 534 ada 3 ve 4 parsel sayılı taşınmazların komşularına ait kadastro tutanakları varsa dayanak kayıtları (tapu kaydı, vergi kaydı gibi) ile birlikte getirtilip dosya arasına alınmalı, 534 ada 3 ve 4 parsel sayılı taşınmazların doğu sınırında ve 534 ada 3 parsel sayılı taşınmazın kuzey sınırında yollar bulunduğu anlaşılmakla, dosya arasında bulunan kamulaştırma evrakının bu yollara ilişkin olup olmadığı belirlenmeli, bu yollara ilişkin kamulaştırma işlemi yapılıp yapılmadığı araştırılarak, yapılmışsa kamulaştırma işlemine ilişkin tüm evrak ve özellikle kamulaştırma haritaları bulunduğu yerden getirtilmeli, dosya bu şekilde ikmal edildikten sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan kişiler arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları ve teknik bilirkişi eşliğinde yeniden keşif yapılmalıdır.
Yapılacak keşifte, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. maddesi hükmü uyarınca tarafların dayandığı tapu kayıtlarının dayanağı kroki/haritalar, yerel bilirkişiler yardımı ve uzman teknik bilirkişi eliyle yöntemince yerine uygulanmalı, uygulama yapılırken haritası bulunan kayıtlarının kapsamlarının öncelikle haritasına göre belirleneceği gözetilmeli, haritası bulunmayan kayıtlardaki sınırların tespiti bakımından yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına başvurulmalı; ifraz yoluyla oluşan müfrez tapu kayıtlarının kapsamının, kök tapu kaydının içinde aranmasının zorunlu olduğu düşünülmeli, tarafların dayandığı tapu kayıtları kök kayıt uygulanarak, kök tapu kaydı ve sonrasında tüm ifraz tapu kayıtlarının kapsamları okunup, kayıtlarda yazılı hudutların yerel bilirkişilerce zeminde gösterilmesi istenilmeli, kayıtlarda yazılı olup yerel bilirkişilerce zeminde gösterilemeyen hudutların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanı sağlanmalı, yerel bilirkişi ve tanıkların kayıtların uygulanması ve taşınmazların tasarrufu hususundaki beyanları, komşu parsel tutanakları ve dayanakları kayıtlarla denetlenmeli; teknik bilirkişiden, tapu kayıtlarının varsa revizyon gördüğü parsellerin de dikkate alındığı, komşu parsellerin dayanağı kayıtların dava konusu taşınmazların yönünü ne okuduğunun belirlendiği, kamulaştırma haritalarının kapsamı da kroki üzerinde işaretlenmek suretiyle, tapu kayıtlarının sınır denetiminin yapıldığı ve kayıtların kapsamlarının kesin olarak gösterildiği, keşfi izlemeye imkan veren, bozma öncesi ve sonrası dosya arasına sunulan teknik bilirkişi raporlarını da değerlendirilen, ayrıntılı, gerekçeli rapor ve kroki alınmalı; dava konusu 534 ada 15 parsel sayılı taşınmazın tümünün ya da bir kısmının tapu kaydının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız olarak tespit edilmeli; dava konusu 534 ada 15 parsel sayılı taşınmazın nizalı bölümünün kim ya da kimler tarafından, ne zamandan beri, ne şekilde kullanıldığı, öncesinin kime ait olduğu hususlarında yerel bilirkişiler ve tanıklardan ayrıntılı ve olaylara dayalı bilgi alınmalı; bundan sonra toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece bu hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, hükmün açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Asıl davanın davacısı–birleştirilen davanın davalısı … vekilinin değinilen yönden yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasa’nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,
Bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
15.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.