YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/1447
KARAR NO : 2023/3111
KARAR TARİHİ : 01.06.2023
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkin olup, yargılama sırasında yapılan toplulaştırma çalışmaları üzerine tapu iptali ve tescil istemine dönüşen davadan dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 01.02.2016 tarihli ve 2015/1587 Esas, 2016/419 Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; kararın davacı … ile davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı … dava dilekçesinde; hudutları dava dilekçesinde belirtilen takriben 20 dönümlük taşınmaz bölümünün kendisine ait olduğunu, kültür arazisi vasfında olan taşınmazı 40-50 yıldır kullandığını, taşınmazda lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazın adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, taşınmazda davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığını, taşınmazın yalnızca 10 yıldır davacının işgalinde bulunduğunu ileri sürerek, davanın reddi ile taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
2. Davalı … tüzel kişiliği tarafından davaya cevap verilmemiş; … köyü tüzel kişiliğini temsilen köy muhtarı Mehmet Koçlardan 21.01.2010 tarihli duruşmada, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerin evvelinde su yatağı olduğunu, davacı tarafından bu yerin yalnızca bir kaç dönümünün kullanıldığını, kalan kısmının ise köyün merası olduğunu beyan etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
… 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.10.2014 tarihli ve 2009/952 Esas, 2014/863 Karar sayılı kararıyla; mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda mavi çizgilerle çizili olarak gösterilen dava konusu taşınmaz bölümünün uzun yıllardır davacının kullanımında olduğu, taşınmazda davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulüne, teknik bilirkişinin 11.11.2013 havale tarihli raporuna ekli krokide mavi çizgi ile alanı belirtilen (toplulaştırma sonucu 112 ada 1 parsel numarasını alan) 35.314,14 metrekarelik taşınmaz bölümün davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2. Karar, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 01.02.2016 tarihli, 2015/1587 Esas, 2016/419 Karar sayılı kararıyla; “Mahkemece, fen bilirkişisinin raporuna ekli krokide mavi çizgi ile alanı belirtilen 35.314,14 metrekarelik çekişmeli bölüm üzerinde davacı yararına zilyetlikle mülk edinme şartlarının gerçekleştiği kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar için yeterli bulunmamaktadır. Dava, TMK’nın 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 17. maddelerine dayalı tescil isteğine ilişkindir. Dava konusu taşınmaz nehir yatağı olmasına karşın, Mahkemece yapılan keşifte jeoloji bilirkişisi keşfe götürülüp rapor alınmamış, yapılan keşifte hazır bulunan ziraat bilirkişisinin hazırladığı raporun ise dava konusu taşınmaza ilişkin olmayıp, çekişmeli taşınmaza komşu 15 no.lu parsele ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Dava konusu taşınmaz, tespit harici bırakılan yerlerdendir. Mahkemece, taşınmazın vasfının belirlenmesinde esaslı unsur olan hava fotoğrafları getirtilerek zilyetlik durumu denetlenmemiş, tespit harici bırakılma nedeni araştırılmamıştır. Eksik araştırma, inceleme ve uygulamaya dayalı olarak karar verilemez. Doğru sonuca ulaşabilmek için, dava konusu taşınmazın tescil harici bırakılma nedeni Tapu ve Kadastro Müdürlüğünden sorulmalı, çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgeye ait dava tarihinden 15-20-25 yıl öncesine ait hava fotoğrafları getirtilip dosya ikmal edildikten sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi, jeolog bilirkişi ve 3 kişilik ziraat mühendislerinden oluşan bilirkişi kurulu katılımı ile keşif yapılmalıdır. Taşınmaz başında yapılacak keşif sırasında yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından, taşınmazların geçmişte ne durumda bulunduğu, ilk olarak ne zaman ve nasıl kullanılmaya başlandığı, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalıdır. Keşfe katılacak 3 kişilik zirai bilirkişi kurulundan taşınmazın toprak yapısı ve niteliğini, zirai durumunu, üzerinde sürdürülen zilyetliğin şekli ve süresi ile imar-ihyaya konu olmaya başladığı ve imar-ihyanın tamamlandığı tarihi bildirir, eğim, toprak yapısı ve bitki deseni yönlerinden değerlendirmeleri içerir; gerektiğinde çekilecek fotoğraflarla desteklenmiş; jeolog bilirkişiden ise taşınmazların dere yatağı olup olmadığı ya da dereden kazanılıp kazanılmadığını belirten ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsel tutanak ve dayanaklarıyla denetlenmeli, jeodezi ve fotogrametri uzmanı harita mühendisi bilirkişiden yukarıda belirtilen tarihlerde çekilmiş stereoskopik üç adet hava fotoğrafının stereoskop aletiyle incelenmesi neticesinde taşınmazların sınırlarını ve niteliğini, taşınmazlar üzerinde imar-ihya tamamlanmış ise tamamlandığı tarihi ile sürdürülen zilyetliğin başlangıcı, şekli ve süresini belirtir şekilde rapor alınmalı, bundan sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece, bu yönler göz ardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de, davacı dava dilekçesinde çekişmeli taşınmazın 20 dönümlük kısmının kendi kullanımında olduğu iddiası ile dava açmış olmasına rağmen, Mahkemece talep aşılarak, çekişmeli taşınmazın 35.314,14 metrekarelik kısmının davacının kullanımında olduğuna karar verilmesi de isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Temyize Konu Karar
… 1. Asliye Hukuk Mahkemesince bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin 12.03.2020 tarihli ve 2016/568 Esas, 2020/201 Karar sayılı kararıyla; hükmüne uyulan bozma kararı uyarınca araştırma ve inceleme yapıldığı, dava konusu taşınmaz bölümün bulunduğu yerde toplulaştırma çalışması yapıldığı, dava konusu taşınmaz bölümün halihazırda 112 ada 1 numaralı mera parseli içerisinde kaldığı, 1984 tarihli hava fotoğraflarında, dava konusu taşınmazın hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen bölümün halen nehir etkisinde olmakla imar-ihya edilmediği, jeolog bilirkişi raporunda bu bölümde halen dere kalıntısı olduğunun belirtildiği, ziraat mühendisi bilirkişinin raporunun da bu tespiti desteklediği; aynı tarihli hava fotoğraflarında, taşınmazın aynı teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen bölümün imar-ihya edilmiş olduğunun görüldüğü, ziraat mühendisi bilirkişinin raporunda, bu bölümün kültür arazisi niteliğinde olduğunun belirtildiği, jeolog bilirkişi raporunun da bu tespiti desteklediği, netice itibariyle, hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümünde davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğunun anlaşıldığı gerekçesiyle, dava konusu 112 ada 1 parsel sayılı taşınmazın teknik bilirkişinin 02.07.2019 havale tarihli raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 16.693,34 metrekarelik bölümün tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davacı … ile davalı Hazine vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
B. Temyiz Nedenleri
1. Davacı … temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmaz bölümlerinin tamamıyla kendisine ait olup, taşınmazlardaki zilyetliğinin 40-50 yıldan fazla olduğunu, her ne kadar bozma kararında, dava konusu taşınmazın miktarı dava dilekçesinde 20 dönüm olarak belirtildiği için Mahkemece bu sınırın aşılmaması gereğine değinilmiş ise de, kendisinin hiç okula gitmediğini, zaten dava dilekçesinde de taşınmazın miktarını “takriben 20 dönüm” olarak belirttiğini, kaldı ki … ve Doğu … Bölgesinde kullanılan dönüm sözcüğünün, 1.000 metrekareye tekabül etmediğini, öte yandan dava konusu taşınmazların dere yatağı vasfında olmadığını, taşınmazların tamamında lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğunu ileri sürerek, hükmün davanın tümüyle kabulüne karar verilmesi gereğine değinilmek suretiyle bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece yapılan yargılama sonunda verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın tamamının aktif dere yatağında olduğunu, taşınmazın bulunduğu yer … tarafından ıslah edildiği için …’nin de davaya dahil edilmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazda davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığını, öte yandan tescil talepleri ile ilgili olumlu veya olumsuz bir hüküm de kurulmadığını ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkin olarak açılan, yargılama sırasında bölgede yapılan toplulaştırma çalışmaları üzerine, tapu iptali ve tescil istemine dönüşen davaya ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
a) 4721 sayılı … Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi; “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.”
b) 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14/1. maddesi; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
c) 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi; “Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir.
İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz.” hükümlerini içermektedir.
3. Değerlendirme
1. 1957 yılında … ili, Merkez ilçesi, … köyünde yapılan kadastro çalışmaları sırasında, dava konusu taşınmaz “Karasu Nehri yatağı” vasfında olduğundan bahisle tescil harici bırakılmış; bilahare taşınmazın bulunduğu bölgede yapılan toplulaştırma sırasında, dava konusu taşınmaz ile sınırında bulunan mera ve şahıs parselleri birleştirilerek mera vasıflı 112 ada 1 parsel sayılı 129.845,70 metrekare yüz ölçümündeki taşınmaz oluşmuştur.
2. Mahkemece, dava konusu 112 ada 1 parsel sayılı taşınmazın teknik bilirkişinin 02.07.2019 havale tarihli raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen bölümünde davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu, (B) harfi ile gösterilen bölümünde ise oluşmadığı kabul edilmek suretiyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş ise de, yapılan değerlendirme ve varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Davacı …, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedenine dayanarak eldeki davayı açmıştır. Dava konusu taşınmaz 1957 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında nehir yatağı olarak tescil harici bırakılmıştır. Böyle bir yerin emek ve masraf sarfı ile imar-ihya işlemlerinin tamamlanarak tarıma elverişli hale getirilmesine müteakip, kazanmayı sağlayan zilyetlik süresinin geçmesi suretiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 17. maddeleri hükümlerine göre kazanılması mümkündür.
Bozma öncesi mahallinde 01.11.2013 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler … ve … Sayılgan müşterek beyanlarında, dava konusu taşınmazın kendilerini bildi bileli davacı tarafından kullanıldığını belirtmişlerdir. Bozma sonrası mahallinde 10.05.2019 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi Adil Tatar, dava konusu taşınmazın bulunduğu yeri köyün merası olarak bildiğini, daha önce köy muhtarı tarafından davacının bu sebeple taşınmazı kullanmaması konusunda uyarıldığını ancak davacının bu yeri kullanmaya devam ettiğini, davacı bu yeri kullanmadan önce bu yerin su yatağı olduğunu, davacının bu yerdeki zilyetliğinin 15-20 yıldır devam ettiğini; yerel bilirkişi …, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerin önceden nehir yatağı olduğunu, davacının bu yeri 1997 yılından beri kullandığını, taşkın dönemlerinde bu yerin sular altında kaldığını, sular çekildiği zaman davacının bu yerdeki otları biçtiğini; yerel bilirkişi … ise, dava konusu taşınmazın önceden su yatağı olduğunu, suların çekildiği dönemlerde köy merası olarak kullanıldığını, davacının da bu yeri 10-12 yıldır buğday, karpuz vs. ekerek kullandığını beyan etmiştir.
Jeoloji mühendisi bilirkişinin 09.10.2019 havale tarihli raporunda; hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümü üzerinde dere malzemesi olmadığı, (B) harfi ile gösterilen bölüm üzerinde ise halen dere malzemesinin yoğun şekilde bulunduğu belirtilmiştir. Ziraat mühendisi bilirkişi kurulunun 05.08.2019 tarihli raporunda; hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümünün mera, yaylak, kışlak benzeri yerlerden olduğu, imar-ihya edildiği için zilyetlikle edinilebilecek yerlere dönüştüğü; aynı raporda (B) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümünün ise uzun yıllardır kullanılmadığı için toprak yapısı itibariyle mera, yaylak, kışlak arazileriyle benzerlik gösterdiği belirtilmiştir. Jeodezi ve fotogrametri bilirkişinin 04.02.2020 tarihli raporunda; dosya arasında bulunan 1964 yılına ilişkin hava fotoğraflarında, (A) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümünün, eski dere yatağında kaldığı, imar-ihya edilmemiş, ham toprak özelliğinde olduğu, (B) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümünün ise, fiili olarak Karasu Nehrinin akarı vasfında olduğu; 1984 ve 2002 yıllarına ilişkin hava fotoğraflarında, (A) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümünün tarımsal amaçla kullanıldığı, taşınmazın sınırlarının belirginleştiği, (B) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümünde ise, nehir akarının bulunduğu; Karasu Nehrinin ıslahından evvel 2002 yılına ilişkin hava fotoğrafında, Karasu Nehri dava konusu taşınmazın kuzey ve doğusunda akmakta iken, nehrin ıslahından sonraki 2009 yılı ve sonrasına ilişkin hava fotoğraflarında, nehir yatağının dava konusu taşınmazın batısına doğru yatak değiştirdiğinin açıkça görüldüğü, dosya arasında bulunan 1964, 1984, 2002, 2009, 2011, 2013, 2016, 2017 ve 2018 yıllarına ilişkin hava ve uydu fotoğrafları birlikte değerlendirildiğinde, (A) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümün, en azından 1984 yılından beri kullanıldığının, (B) harfi ile gösterilen bölümde ise 2017 ve 2018 yıllarında dahi herhangi bir imar-ihya çalışmasının bulunmadığının anlaşıldığı belirtilmiştir.
Dairemizin 27.10.2022 tarihli ve 2021/4845 Esas, 2022/7063 Karar sayılı geri çevirme kararı ile dava konusu taşınmaz bölümünün bulunduğu yerde … tarafından Karasu Nehri’ne ilişkin ıslah çalışması yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa bu çalışmaların ne zaman başlayıp ne zaman bitirildiği hususunun araştırılarak, alınacak yazı cevabının dosya arasına alınması istenilmiş; … Genel Müdürlüğünün 04.01.2023 tarihli yazı cevabıyla, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde, Karasu Nehri’nin ıslah çalışmalarının 2007 – 2010 yılları arasında yapıldığı, bu çalışma ile nehrin eski yatağının değiştirildiği belirtilmiştir.
Mahallinde yapılan keşiflerde dinlenen yerel bilirkişi beyanları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümün, dava tarihi itibariyle henüz imar-ihya edilmemiş olduğu anlaşıldığına göre, Mahkemenin bu bölüme ilişkin verilen ret kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümü yönüyle ise, her ne kadar jeodezi ve fotogrametri bilirkişinin raporunda, taşınmazın en azından 1984 yılından beri kullanıldığı belirtilmiş ise de, özellikle 10.05.2019 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişilerin beyanları ve … Genel Müdürlüğünün 04.01.2023 tarihli yazı cevabına göre, eldeki davanın henüz Karasu Nehrinin ıslahına ilişkin çalışmalar devam ederken açılmış olması karşısında, dava tarihi itibariyle taşınmazın henüz nehrin etkisinden kurtulduğu söylenemeyeceğinden, Mahkemece bu bölüm yönüyle de davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.
Açıklanan sebeplerle, davacı …’ın temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan sebeple yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
1.Davacı …’ın temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine;
2.Davalı Hazine vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasa’nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davacıya iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
01.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.