YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/1024
KARAR NO : 2023/3452
KARAR TARİHİ : 20.06.2023
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapusuz taşınmazın tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili ile davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Dairemizin 17.11.2021 tarihli, 2021/4513 Esas, 2021/6875 Karar sayılı kararı ile onanmış, davacılar vekili ile davalı Hazine vekili tarafından bu defa karar düzeltme talebinde bulunulması üzerine hüküm, Dairemizin 26.04.2022 tarihli, 2022/934 Esas, 2022/3517 Karar sayılı kararıyla bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; karar, yasal süresi içerisinde davacı … ve müşterekleri vekili ile davacı … ve müşterekleri vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmiş olmakla; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, duruşma günü olarak saptanan 20.06.2023 Salı günü için yapılan tebligatlar üzerine, temyiz edilen davalı Hazine vekili Avukat Dilara Güven geldi, temyiz eden davacıların vekilleri ile temyiz edilen diğer davalılar gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı. Gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, … karara bırakıldı. Temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar … ve müşterekleri vekili dava dilekçesinde; hudutları dava dilekçesinde belirtilen taşınmaz bölümünün, müvekkilleri tarafından imar-ihya edilerek tarım yapılabilir hale getirildikten sonra kullanılmaya başlandığını, müvekkillerinin taşınmaz üzerindeki zilyetliklerinin 20 yıldan fazla olduğunu, taşınmazın Hazine veya köy tüzel kişiliği ile bir ilgisinin bulunmadığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazın müvekkilleri adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, Mahkemece taşınmazda davacı taraf lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda yapılacak araştırma ve inceleme sonunda davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili 28.02.2014 tarihli dilekçeyle, Mahkemece yapılacak araştırma ve inceleme sonunda, davanın reddi ile taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
2. Davalı … tarafından davaya cevap verilmemiştir.
III. MAHKEME KARARI
… 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.11.2009 tarihli ve 2008/288 Esas, 2009/618 Karar sayılı kararıyla; davanın, tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkin olduğu, 20 yıl önce davacı …’ın 20, davacı …’nin 23, davacı …’nin 5, davacı …’ın 8 ve davacı …’nin ise 10 yıllık evli olduğu, davacıların birlikte hareket ederek taşınmaza zilyet olmaları ve taşınmazı imar-ihya etmelerinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, bulundukları çevre itibariyle Asiye, Katibe ve Maşallah’ın kocalarından ayrı olarak çiftçilik yapıp taşınmazı öküz ve traktörle sürmelerinin mümkün olmadığı, davacıların asıl amacının, 40 – 100 dönümlük belgesiz norm sınırının dışına çıkmak olduğu kanaatine varıldığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. İlk Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2. Karar, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 21.12.2010 tarihli ve 2010/5395 Esas, 2010/6305 Karar sayılı kararıyla; “Dava; kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak 4721 sayılı … Medeni Kanunu’nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 17.maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmişse de mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Mahkemece, gösterilecek gerekçelerin her şeyden önce hukuki olması zorunludur. (Anayasa m. 141, HUMK. m. 74, 75, 76) Teknik bilirkişi … ile …’ın 18.06.2009 günlü raporlarında, taşınmazın kuzey tarafında tescil harici bırakılan taşlık ve kayalık yer bulunduğunu açıklamışlardır. Rapora ekli paftada dava konusu yerin kuzeyinde “kayalık” ibaresi yer almaktadır. Dava dilekçesinde de davacı taraf açıkça dava konusu yaptıkları yerleri imar ve ihya ettiklerini bildirmişlerdir. Taşınmazın belirlenen ve kabul edilen bu niteliğine göre, imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun kabulü gerekir. Şu halde, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinde belirtilen imar ve ihyaya ilişkin tüm olumlu ve olumsuz koşulların mahkemece araştırılıp belirlenmesi zorunludur. Öncelikle, teknik bilirkişilerin rapor ve krokisi eklenerek, dava konusu yerin yapılan kadastro çalışmaları sırasında hangi tarihte ve ne niteliğiyle tespit dışı bırakıldığının Kadastro Müdürlüğünden, çifte tapunun önlenmesi açısından aynı şekilde teknik bilirkişilerin rapor ve krokisi eklenerek dava konusu yerin tapuda kayıtlı yerlerden olup olmadığının Tapu Sicil Müdürlüğünden sorulması, bilirkişilerin krokisinde A harfiyle gösterdikleri ve dava konusu olan bu yere komşu 884, 490, 491, 492, 503, 585, 586, 608, 609, 610, 612, 615, 616, 638 ve 891 sayılı parsellere ait kadastro tutanak ve ekleriyle kadastro sırasında bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ile davanın açıldığı 11.07.2008 tarihinden geriye doğru en az 20 yıl öncesine (1980-1988 arası) ait iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğraflarıyla topoğrafik haritaların bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması, sözü edilen kayıt ve belgeler ile hava fotoğrafları ve haritaların uzman bilirkişi harita mühendisi, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, hava fotoğraflarının çekildikleri tarihlere göre ve topoğrafik harita da gözetilerek dava konusu yapılan yerin kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı veya ne durumda olduğu hususlarının saptanması, hava fotoğraflarının stereoskopik aletle üç boyutlu olarak incelemeye tabi tutulması, taşınmazın gerçek niteliğinin açıklığa kavuşturulması, gerekirse gizli memleket haritalarından da yararlanılması, aynı biçimde uygulamasının yapılması, komşu kayıt ve belgelerin taşınmaz yönünü ne gösterdikleri üzerinde durulması, her davacının zeminde kullandıkları yerlerin ayrı ayrı kroki kapsamına alınması ve teknik bilirkişiye kroki üzerinde işaret ettirilmesinin sağlanması, uzman bilirkişiden taşınmazın gerçek niteliğini gösteren tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık gerekçeli raporun alınması, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi gereğince davacıların belgesizden taşınmaz edinip edinmedikleri konusunda Kadastro Müdürlüğü ile bulunduğu yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevaplarının istenerek dosya arasına konulması, miktar sınırlamaları yönünden göz önünde tutulması gerekmektedir. Öte yandan daha önce götürülmeyen ve toprak konusunda uzmanlığı bilinen üç ziraat mühendisi yada yüksek mühendis veya aynı konuda uzman ve aynı sayıda öğretim üyesi bilirkişi olarak atanmak suretiyle, keşifte dinlenmeleri uyuşmazlık konusu yer ve çevresi bir bütün olarak toprak yapısı incelenerek, toprağın derinliği, taban durumu, içinde olabilecek taşlar, kayalar ile toprak durumu gözetilerek hakim vasfın ne olduğu, meyil durumu ve buna benzer taşınmazın niteliğini belirleyen özellikler ile imar ve ihya konusundaki bilgileri içerir tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık gerekçeli ve karşılaştırmalı rapor kendilerinden istenmelidir. Bundan ayrı, taşınmazın imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğu gözetilerek davacılar tarafından hangi tarihte dava konusu yerin imar ve ihyasına başladıkları, imar ve ihyayı ne şekilde sürdürdükleri, hangi biçimde emek ve para sarf ettikleri, imar ve ihyayı hangi tarihte tamamladıkları hususlarının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, HUMK’un 258. maddesi gereğince yerel bilirkişi ve tanıkların keşif yerine davetiye ile çağırılmaları, aynı Kanun’un 259. maddesi uyarınca adı geçenlerin keşif yerinde dinlenmelerinin sağlanması, beyanlar arasında çelişki bulunduğu takdirde HUMK’un 265. maddesi gereğince çelişkinin giderilmesi, imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten dava tarihine kadar 20 yıllık kazanma süresinin hesaplanmasının düşünülmesi, gelecek komşu parsel kayıtlarına göre kenarında mera parseli yada mera olarak belirlenen bir yerin bulunması halinde, kadim ve tahsisli mera araştırmasının da yapılması, bundan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm kurulmuş bulunması usul ve kanuna aykırıdır.” gerekçesiyle bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen İlk Karar
… 2. Asliye Hukuk Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin 12.02.2014 tarihli ve 2011/144 Esas, 2014/94 Karar sayılı kararıyla; davanın, tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkin olduğu, mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu taşınmaz içerisinde halen sürülmeyen alanların bulunduğu, taşlık kısımların aynen kaldığı, dosyaya ekli fotoğraflardan da imar-ihyanın tamamlanmadığının anlaşıldığı, öte yandan davacıların birlikte hareket ederek taşınmaza zilyet olmaları ve taşınmazı imar-ihya etmelerinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2. Karar, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 21.10.2014 tarihli, 2014/8355 Esas, 2014/11610 Karar sayılı kararıyla; “önceki bozma kararının gereklerinin yerine getirilmediği belirtilerek, Mahkemece bozma gereklerinin yerine getirilmesi, bundan sonra toplanan ve toplanacak deliller uyarınca karar verilmesi” gereğine değinilmek suretiyle bozulmuştur.
D. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen İkinci Karar
… 2. Asliye Hukuk Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin 08.01.2020 tarihli, 2015/11 Esas, 2020/7 Karar sayılı kararıyla; davanın, tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkin olduğu, mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, 2002 tarihli hava fotoğraflarında dava konusu taşınmaz bölümü üzerinde herhangi bir bitki örtüsünün bulunmadığı, ziraat mühendisi bilirkişiden aldırılan raporun da bu tespiti desteklediği, dava konusu taşınmazda davacı taraf lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
E. Onama Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davacılar vekili ile davalı Hazine vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2. Karar, Dairemizin 17.11.2021 tarihli ve 2021/4513 Esas, 2021/6875 Karar sayılı kararıyla; “dosya içeriğine, mahkemece hükmüne uyulan bozma kararında açıklandığı gibi işlem yapılıp sonucuna göre hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına” karar verilmiştir.
F. Ret – Kabul – Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davacılar vekili ile davalı Hazine vekili tarafından karar düzeltme başvurusunda bulunulmuştur.
2. Karar, Dairemizin 26.04.2022 tarihli ve 2022/934 Esas, 2022/3517 Karar sayılı kararıyla; “davacılar … ve … vekili ile diğer davacılar …, Asiye ve … vekilinin ileri sürdüğü karar düzeltme dilekçesinde yazılı nedenler HUMK’un 440. maddesinde gösterilen dört halden hiçbirine uymamaktadır. Bu nedenle, 6100 sayılı Yasa’nın geçici 3. maddesi yollamasıyla davacıların karar düzeltme isteğinin reddine; davalı Hazine vekilinin karar düzeltme isteğine gelince; somut olayda, davalı Hazine vekili TMK 713/6. maddesi gereğince dava konusu taşınmazın Hazine adına tescilini istediği halde, HMK’nın 297/2. maddesine aykırı şekilde tescil talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması doğru değildir. Anılan bu husus, karar düzeltme isteği üzerine bu defa yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından davalı Hazine vekilinin karar düzeltme isteğinin, 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK’un 440. maddesi uyarınca kabulüne, Dairemizin 17.11.2021 tarihli, 2021/4513 Esas, 2021/6875 Karar sayılı onama ilamının ortadan kaldırılmasına, hükmün açıklanan nedenlerle 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince bozulmasına” karar verilmiştir.
G. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Temyize Konu Karar
… 2. Asliye Hukuk Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin 03.11.2022 tarihli, 2022/511 Esas, 2022/734 Karar sayılı kararıyla; davanın, tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkin olduğu, mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu taşımazda davacı taraf lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığı ancak taşınmazın tarım alanına dönüştürülmesi ve ekonomik yarar sağlanması mümkün yerlerden olduğu anlaşılmakla, Hazinenin tescil talebi de göz önünde bulundurularak, davanın reddine, 25.06.2015 havale tarihli teknik bilirkişi raporu ile 18.06.2009 havale tarihli teknik bilirkişi raporlarında (A) harfi ile gösterilen 340.217,67 metrekarelik taşınmaz bölümünün yeni bir parsel numarası verilmek suretiyle davalı Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davacı … ve müşterekleri vekili ile davacı … ve müşterekleri vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
B. Temyiz Nedenleri
1. Davacı … ve müşterekleri vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece yapılan yargılama sonuda verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın 20 yılı aşkın süredir müvekkilleri tarafından zilyet edildiğini, dosya arasında bulunan bilirkişi raporlarının da bu hususu desteklediğini, dosya arasına aldırılan bilirkişi raporlarının çıplak gözle incelenerek değerlendirildiğini, yörede kadınların ziynet eşyalarını satarak, kendi imkanları ile işçi tutmak suretiyle taşınmazları zilyet edebildiğini, aleyhlerine hükmedilen vekalet ücretinin de fazla hesaplandığını ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
2. Davacı … ve müşterekleri vekili temyiz dilekçesinde; davacı … ve müşterekleri vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü sebeplerle, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; … Medeni Kanunu’nun 713/1., 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. ve 17. maddelerine dayalı olarak açılan tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
a) 4721 sayılı … Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi; “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.”
b) 4721 sayılı … Medeni Kanunu’nun 713/6. maddesi; “Davalılar ve itiraz edenler, aynı davada kendi adlarına tescile karar verilmesini isteyebilirler.”
c) 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14/1. maddesi; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
d) 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi; “Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir.
İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz.” hükümlerini içermektedir.
3. Değerlendirme
1. 1957 yılında … ili, Merkez ilçesi, … köyünde yapılan kadastro çalışmaları sırasında, dava konusu taşınmazın bulunduğu yer “kayalık” olduğundan bahisle tescil harici bırakılmıştır.
2. Temyizen incelenen kararın bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davacı … ve müşterekleri vekili ile davacı … ve müşterekleri vekilinin temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı … ve müşterekleri vekili ile davacı … ve müşterekleri vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın, HMK’nın geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK’un 438. maddesi uyarınca ONANMASINA,
Alınması gereken onama harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince duruşmaya gelen temyiz edilen davalı Hazine vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacı taraftan alınmasına,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
20.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.